12 Şubat 2014 Çarşamba

TÜRKİYE'NİN ENERJİ SORUNU VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ!...

TÜRKİYENİN ENERJİ SORUNU
VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ (6/1…)
              Mak. Yük. Müh. Ahmet YALVAÇ
    Sevgili ANAYURT Okurları,bu günkü yazıma başlamadan önce ,elektrik birim fiyatları ile ilgili yaptığım fiyat analizleri makalem ile ,termik santral bulunan yörelerde ki hava kirliliği ve olumsuz neticelerini içeren makalemi  okumayanlar için bir hatırlatma , okuyanlar içinde bazı hususlara  tekrar halinde kısa vurgular yapmak istiyorum.
    Türkiye deki enerji sorunu , Kamunun elindeki termik santrallerin usulüne uygun  olarak çalıştırılmamasından kaynaklanmaktadır.Projede öngörülen miktar kadar elektrik üretilememesi ise buradan kaynaklanmaktadır.
     Devlet santrallerinde üretilen elektriğin birim maliyeti ,Özel Kesim santrallerinde üretilen elektriğin birim maliyetinden çok daha ucuzdur.
      Bu itibarla enerji sorununun çözümü Devletin  elindeki santrallerin iyi çalıştırılmasına bağlıdır.
      Özel Kesim de,enerji üretiminin detayları konusunda yeterli bilgiye sahip değildir.
      AFŞİN-ELBİSTAN, SOMA, YATAĞAN ,KEMERKÖY,YENİKÖYvs. gibi yörelerde termik santrallerden kaynaklanan hava kirliliği ile ilgili olarak yaşanan sağlık sorunları, bitki ve hayvan sağlığının da olumsuz yönde etkilenmeleri de termik santrallerin usulüne uygun olarak çalıştırılmamasından kaynaklanmaktadır.
    Bugün,termik santrallerde üretimi olumsuz etkileyen faktörlerle,bunların nasıl halledilebileceğini inceleyeceğiz
            Aşağıda detaylarını sunacağım ENERJİ BİRİFİNGİ VE DEĞERLENDİRMESİ  dosyasının tamamı  36 sayfadır. Çoğu detay bilgilere burada yer verilmemiştir
           Dosyanın orjinalinde sunulan bilgiler ve yapılan çalışmalar,santral ve santralcilik konusunda Türkiye de yapılan en kapsamlı çalışmalardır.Bu detay bilgiler ve yapılan kapsamlı çalışmalar bir Tv proğramında yada bir konferansta işlenirse daha yararlı olur kanaatindeyim.Burada verdiğim bilgiler sizlerin konunun özünü anlamanıza yeterli.
             Vehametin boyutlarını ortaya  koymak için anlattıklarımı mümkün olduğu kadar belgelere dayandırmaya çalışıyorum. Umuyorum yararlı oluyordur.
             Bu raporun hazırlanmasından bu yana , aradan 10 yıl geçmesine rağmen işlerin düzelmesinde bir düzelme yok. Onun için dirki çağ atladık diye övünenlere, ben olsa olsa ancak ip atladık diyorum.
                      ENERJİ BRİFİNGİ  VE DEĞERLENDİRMESİ
            Konusu: Termik Santraller de Kömür ve Kömüre Dayak Üretim Kayıpları, Nasıl Önlenecekleri, KÖMÜR ZENGİNLEŞTİRME ve YIKAMA Ünitelerinin Tanıtılması.TARİH: 18-19 TEMMUZ 2000
            YERİ: TEDAŞ Gn. Md. Konferans Salonu
            ORGANİZATÖR:Enerji ve tabii Kaynaklar Bakanlığı adına: Müst. Yrd. M. Ali TÜRKOĞLU
            KOORDİNATÖR:Mak. Yük. Müh. Ahmet YALVAÇ
            TEAŞ Gn. Md. Termik Sant. İşi. ve Bakım Dai. Başkanlığı
İÇİNDEKİLER                                                          Sayfa
BRİFİNG Programı                                                    1
Sn. Müst. Yard. Ali TÜRKOGLU'nun günün anlam ve önemini belirten açılış konuşması Mak. Yük. Müh. Ahmet YALVAÇ'ın enerji kayıplarını özetlemesi ve çözümlerini içeren konuşması       3-12
Kömür, konveyör ve band problemlerini içeren baz resimler.. 13-16
Seminer programlan hakkında  17-20
Seminer programlan     ;           21-23
Prof. Dr. Güven ÖNAL'ın kömürün enerji üretimindeki önemini belirten konuşması, kömür ocaklarında ve santrallerde yaptığı tesbitler ve önerileri       24-26
-ENERJİ BRİFİNGİNİN DEĞERLENDİRMESİ      27-29
Brifinge davet edilenlerin listesi 30-36
            KAPSAM:
            Bu ENERJİ BRİFİNGİ'nde ele alınacak konuların temelini, resmi evraklarda yaptığım tespitler, eğitim dairesi başkanlığında özel görevli olarak bulunduğum iki yıl içerisinde, seminerler vesilesi ile termik santrallerde ve kömür ocaklarında yaptığım araştırmalar ve tespitler oluşturmaktadır.
      Problemlere yaklaşım tarzı iki yönden olacaktır. Birincisi başta kömür olmak üzere; proje oluşturuluncaya kadar mevcut sorunları basit yöntemlerle nasıl halledebiliriz, ikincisi santralın bünyesine en uygun kömür zenginleştirme ve lavarlama üniteleri hangileridir?
     1999 Yılının yazında, ağırlıklı olarak EGE BÖLGESİndeki termik santrallerde ve kömür ocaklarında başta kömür olmak üzere birçok problemi (1) hafta boyunca video kamerasıyla tespit ettik. Bu görüntüler canlı birer örnek olması bakımından çok önemlidir. Bundan önceki toplantıda hep kömür kömür denildi ama, problemlerin detayına inilmedi. Ama bu görüntü kayıtlarında detaylarda var.
       Kömür ocaklarında ve termik santrallerde yapmış olduğumuz çekimlerin bir kısmı, yetkililerin bilgisi dahilinde ve müsaade ile bir kısmı ise gizlenerek yada müsaade alınmadan yapılmıştır. İlgililerin bunu anlayışla karşılamalarını bekliyorum.
     Bugüne kadar ki tecrübelerimle gördüm ve anladım ki, toplantının şekli ve boyutu ne olursa olsun taraflar, genelde kendileriyle ilgili olan sorunları kamufle etmeye çalışıyorlar. Bu yüzdende sorunlar çözülemiyor. Ama bu defasında öyle olmayacak.
     Bu sorunların bir şekilde bütün çıplaklığı ile ortaya konulması gerekiyordu. Bu defasında işte yapılan bu. Bu sorunlar çözüldüğü zaman göreceksiniz herkes rahat edecek.
     Bu görüntüler ekrana geldiğinde, zaman zaman görüntüler dondurulacak, çözümleri konusunda kısa izahatlar da bulunulacaktır.
SORUNLARIN ÇÖZÜMÜNDE EĞİTİMİN YERİ
            1998 yılının aralık ayında SOMA Eğitim merkezinde, termik
santrallerimizde yaşanan kaynak sorunlarını asgariye indirmek maksadıyla mühendis seviyesinde bir İLERİ KAYNAK SEMİNERİ organize ettik.
            Seminere ben, bir doçent ve bir profesör hoca olarak katıldık.                        
Seminer uygulamalı yapıldı ve çok faydalı oldu.  
     1999 yılının başında, termik santrallere ait 1988 faaliyet yılı üretim
kayıpları dosyasını inceledim, kayıpları sınıflandırdım. Kömürün proje değerinde verilememesi, bant ve konveyör arızaları, yanma problemleri ve program dışı devre dışı kalmalarla meydana gelen enerji kayıpları 11,350 milyar kilovat saat kadardı. Ama toplam kayıplar bu rakamın çok daha üstündeydi. Durumu ve yorumlarını bir raporlu TEAŞ Termik Santraller İşletme ve Bakım Dairesi Başkanlığı'na sunarak eğitim programları düzenlenmesini teklif ettim.
      Bu program çerçevesinde 1999 yılında HAVA KİRLİLİĞİ, BACA GAZI ARITMA SİSTEMLERİ VE EMİSYON ÖLÇÜM CİHAZLARININ TANITILMASI SEMİNERİ ni gerçekleştirdik. 1999 yılı eğitim programlarında olduğu halde, Termik Santraller işletme ve Bakım Dairesi Başkanlığı üst yönetiminin değişmesi dolayısıyla KÖMÜR, KONVEYOR VE BANT seminerini büyük zorlukları aşarak gerçekleştirdik. Yine 1999 programında olduğu halde doğrudan santral işletmeciliğine yönelik olan KAZAN SEMİNERİ hazırlık ve bağlantıları yapıldığı halde, hala beklemede bulunmaktadır. Bu seminerin yapılmasında büyük bir fayda görüyor ve yetkililerin desteğini bekliyorum.
      Faydalı olacağı için seminer programlarım, seminerle ilgili bilgileri yazı ekinde sunuyorum. Ayrıca hocalarımızın sipariş üzerine hazırladıkları ve son derece kıymetli bilgileri içeren bu dökümanlardan elimizde mevcut olanları siz saygıdeğer katılımcılara takdim ediyorum. Bu dökümanların bir kısmı daha önce bazı üst düzey yetkililerine takdim edilmiştir.
          SORUNLAR NİÇİN ÇÖZÜLEMİYOR?
      Bu seminerler vesilesi ile tekrar tekrar gördük ve anladık ki, program ne kadar  güzel   olursa   olsun,  Amerika'dan  Almanya'dan   İngiltere'den Türkiye'den            vs. çok büyük firmalar katılmış olsun, yerli ve yabancı üniversitelerden uzman hocalar katılmış olsun, bir şey farketmiyor; üst düzey yöneticilerimiz maalesef bu bilimsel ağırlıklı toplantılara vakitleri olmadığı gerekçesiyle rağbet etmiyorlar, katılmıyorlar. Şimdi müsadenizle herkese soruyorum. Bilimsel ağırlıklı problemlere, bilimsel ağırlıklı olmayan toplantılarla çözüm bulmak mümkün mü?
      Eğer vaktimiz olursa kömürün yanmasıyla ilgili teknik hesaplara gireceğim. O zaman konunun öneminin daha iyi anlaşılacağına inanıyorum.
       11.350 MİLYAR KWH LIK KAYIP ENERJİ NE DEMEK ?
     AFŞİN-ELBİSTAN Termik Santralının gücü 4 x 344 MW tir.Eğer bu santral 365 gün sürekli olarak tık demeden dört ünitesiyle maksimum kapasite ile çalışırsa, yukarda sözünü ettiğim kayıp enerji buna eşit. Ama bu santralin tam kapasite ile 365 gün tık demeden çalışması mümkün değildir. Eğer bu sorunları halleder ve iyi bir işletmecilik sunarsak (6) ay içerisinde iki adet AFŞÎN-ELBİSTAN Termik Santralını Türkiye'ye kazandırmış olacağız.
     Yanma hesaplan da işin içine dahil edilirse kayıp enerji, bahsettiğim 11.350 milyar kwh ten daha fazladır. İşte biz bu ENERJİ BRİFİNG inde en azından bu 11.350 milyar kwh lik kayıp enerjinin nasıl önleneceğini ortaya koyacağız.
          YANMAYLA İLGİLİ BAŞLICA SORUNLAR NEDİR ?
      Eğer santrallerimiz de proje değerinde kömür temin edilebilse o zaman herhangi bir verim azlığı söz konusu olmaz. Ama durum maalesef öyle değil. Kömürün kalorisi ve elementel analizi sık sık değişiyor. O zaman her değişiklikte, kömürün randımanlı bir şekilde yanabilmesi için gerekli teorik ve gerçek hava miktarının hesaplanması lazım. Ama ben bu hesapların yapıldığını hiç görmedim.
      Hava fanının sabit devirde döndürüldüğünü biliyorum. Eğer ihtiyaçtan fazla havayı kazana basarsanız o zaman da verim düşer. Aşağıdaki grafikte görüldüğü gibi bu maksimum noktayı hesapla bulmak lazım.
      Eğer siz, ihtiyaçtan fazla havayı kazana basarsanız, o zaman kazanın ısısı düşer. Kazan ısısı düşüncede yüksek sıcaklıkta oksitlenen ve kalorisi çok yüksek olan (CO) gazını doğrudan bacadan dışarı atmış olursunuz. Baca gazı analizlerinde CO emisyonu çıkıyorsa, bu fazla hava verildiğindendir. CO in oksitlenmeden dışarı atılması hem bir enerji israfı, hem de zehirli bir gaz olduğundan çevre bakımından çok tehlikelidir.
      Baca gazı analiz hesaplarını yapabilmek, bunları yorumlayabilmek iyi bir kazan işletmesi için şarttır. Bu hesapların her biri genelde mastır ya da doktora programlarıyla ilgilidir. İşte seminerlere katılmanın faydaları burada. Problem ve çözümlerini uzmanlardan, öğrenmek imkanını veriyor, teknolojideki gelişmelerden haberdar olmamızı sağlıyor.
     Bakıyorsunuz kül analizlerine yüksek oranda yanmamış karbon. Demek ki o zaman siz yanmayı iyi yapamıyorsunuz demektir.
     Kömürü enerji olarak düşünürsek, bir kısmını yakamadan dışarı, bir kısmını da yine yakamadan cürufla dışarı atıyoruz demektir.
     Bu konuda sonuç olarak şunu söylemek istiyorum. Eğer biz yanma hesaplarını iyi bilirsek, proje değerinde olmayan kömürden bile daha fazla enerji elde etmemiz mümkün.
 KAZAN BORULARI NEDEN SIK SIK PATLIYOR ?
      Kazan boruları genelde orta ve yüksek alaşımlı çeliklerden yapılmışlardır ve sıcağa, yüksek basınca dayanacak özelliktedir. Mühendislik okullarında verilen klasik kaynak bilgileriyle bu alaşımlı boruların kaynağını yapmak mümkün değildir. Hem kaynakçının hem de mühendisin özel bir eğitim alması gerekir. Maalesef santrallerimizde bu konuya da gereken önem verilmiyor. Bu itibarla kaynak eğitimine hem kaynakçı, hem de mühendis açısından devam etmek hem de sürekli hale getirmek lazım.Bu çerçeve içerisinde SOMA Eğitim Merkezinde kaynak çalışmaları daha etkin ve sürekli hale getirilmelidir.
      Bu konuda sonuç olarak şunu söyleyebilirim:
     Eğer bir kazan borusu usulüne uygun olarak kaynak edilirse, bir revizyon süresince, hatta yıllarca patlamadan görev yapabilir.
     Bir kazan borusunun patlamasıyla, kaynağın yapılması, hazırlık çalışmaları ... vs. ile kazanın tekrar devreye girmesi için geçen zaman yaklaşık bir haftadır. Eğer siz kazan patladığında hızlı soğuşun diye (2) günlük soğuma zamanını kısaltmak için fanları devreye sokarsanız, metalurjik olarak anormalliklere ve seri çatlak ve patlamalara neden olursunuz. Bu itibarla kaynak konusu son derece önemlidir.
     Aslında her hafta bir boru patlağının yaşanması bir soruşturma gerektirir.
                       SANTRALCILIK OKULU
     Almanya'da ESSEN şehrinde santral firmalarının katkılarıyla çalışan bir SANTRALCILIK OKUL mevcut. Santrallerde çalışacak teknik personel, hem görev öncesinde hem de görev süresinde periyodik olarak ve sürekli bir şekilde eğitimden geçmektedir.              Örneğin bir (A) santralinde görev yapacak olan bir müdür, (A) santraliyle ilgili nazari bilgileri aldıktan sonra önüne (A) santralının maketi konuyor. Santralin karakteristikleri belli. Eğer (A) santrali devreye alınırken ya da devreden çıkartılırken eğer müdür adayı herhangi bir işlem ya da girdi hatası yaparsa hemen sinyal veriyor. Bu eğitime iş öğrenilinceye kadar devam ediliyor.
      Biz işlerin iyi gitmediğinden hep şikayet ediyoruz ama öyle bir santralcılık okulu TÜRKİYE'de yok. Santral işletmeleri özel sektöre devredilse bile böyle bir okulun kurulmasına TEAŞ Gn. Md. Öncülük etmelidir.
            KAZAN REVİZYON HİZMETLERİ
    Enerji kayıplarının yüksek olmasında revizyon hizmetlerinin usulüne yada standartlara uygun yürütülmediğinin etkisi büyük. Bu itibarla revizyon hizmetlerinin yürütülmesi yeni bir organizasyonla yapılmalıdır. Bu konuya açıklık getirmek bakımından Almanya'dan bir örnek vermek istiyorum.
ALMANYA'DA REVİZYON HİZMETLERİ NASIL YÜRÜTÜLÜYOR?
    1987 de Almanya'ya gittiğimde STEAG firması beni ESSEN'e yaklaşık bir saatlik mesafedeki FÖRDE SANTRALI'na götürdü. Santral 3000 MW lık bir kömür santralıydı ve revizyon halindeydi. Kazan firması gelmiş, kazanı revizyon ediyordu, değirmen firması gelmiş, değirmeni revizyon ediyordu. Bu bakım firmaları STEAG'ın değildi. Sonuçta bana kumanda odasında çalışan 3-4 kişiyi gösterdiler ve santralı bunlar idare ediyor, istediğimiz bilgileri bilgisayardan alıyoruz dediler. Aslında böyle bir yapılanmayı ben özelleştirme öncesinde TEK'e teklif etmiştim. Ama olmadı. Aslında Türkiye de santral alan ya da olacak olan özel firmaların, işleri daha kolay ve randımanlı yürütebilmeleri için böyle bir organizasyona gitmeleri lazım.TEAŞ Gn. Müdürlüğü böyle bir organizasyon için öncülük  etmelidir.
     Termik santral revizyonları, uzmanlaşmış firmalar tarafından yapıldığından herhangi bir zaman da santralın arızalanıp devre dışı kalma ihtimali son derece azdır. Aksi durumda revizyonu yapan firmalar tazminat ödemek durumunda kalacaklarından işe eğilmek zorunda kalacaklar. Revizyon firmalarının kurulması, enerji sanayinin zaman içerisinde Türkiye'de de kurulup gelişmesine öncülük edecektir.
     İLK ADIM
     Böyle bir revizyon ekibi, başlangıç olarak termik santrallerden, merkez teşkilatından, kısmen de geçici kadro ile hizmet alımı şeklinde dışardan alınacak elemanlarla oluşturulabilir. Belli bir hazırlık çalışmalarından sonra bu ekip ağırlıklı olarak işin içine girer.
      Başlangıç olarak bir kaynak ekibi kurulabilir. Arızalı durumda, sorun nerede ise bu acil durum ekibi müdahele eder. Zaman içinde yukarda da izah ettiğim gibi teşkilat genişletilir. Arzu edilirse bu işi de yüklenebilirim. 18.7.2000.
      Mak. Yük. Müh. Ahmet YALVAÇ TEAŞ Gn. Md. Termik Sant. İşi. ve Bak. Dai. Başkanlığı
      NOT:
      Sayfa 13, 14, 15, 16 da bulunan ve santrallerdeki band ve konveyör arızaları ile kömür problemlerine ışık tutan görüntülerin daha fazlası,detaylı ve canlı olarak video bandında var. Arzu edenlere ya da görmeyenlere bu bandlar tekrar izlettirilebilir.
     Santrallerde 1998 yılında, proje değerinde kömür verilmemesi, kömürün harmanlanamaması, band konveyör arızaları, yanma problemleri program harici devre dışı kalmalarla meydana gelen 11.350 MİLYAR kwh'Iık kayıp enerjinin hikayesi, 12.02.1999 tarih ve 1095 sayılı yazı ile
TEAŞ Gn. Md. Termik Sant. îşl Ve Bak. Dai. Başkanlığı'na vermiş olduğum teferruatlı raporda var.
Konveyör makaralarının taşlaşmış küllerden bilhassa bir proje ile nasıl temizleneceği; ÇİN bandı hikayesine bağlı olarak 14.05.1998 tarihinde TEAŞ Gn. Md. Termik Sant. İşi. Ve Bakım Dairesi Başkanlığına verilen kapsamlı bir raporla ortaya konmuştur.
Prof Dr. Güven ÖNAL’ın Tespitleri:
TÜRKİYE'DEK KÖMÜR YAKAN SANTRALLERDE DURUM
Satıcıdan Alman Kömür Nitelikleri Uygun Değil
Alış Noktasında Kömür Yetersiz
Kömürde Çok Miktarda Suni Karışmış Taş Var
Kırma Sistemleri Kömür'e Göre Seçilmiyor. Kırıcılar Sık Arza Yapıyor
Taşma Sistemlerinde (Bant Konveyör, Oluk Ve Shutlar) Önemli Teknik Eksiklikler Var Çok Arza Yapıyor
Kömür'ün Niteliğini Belirleyecek On-Line Analiz Sistemleri Mevcut Değil
Harmanlama Ve Homojenizasyon Yeterli Değil
Stoklarda Yanmayı Karşı Önlem Yok
Değirmenler Yüksek Taşlı Kömürle Çalıştığından Çok Arza Yapıyor. Mevcut Öğütme Sistemleri Taşlı Kömüre Uygun Değil. Çok Fazla Aşınma Var.
Havalı Klasifıkatörler İyi Ayarlanmadığından Yanmaya Giden Kömür'ün Gronalometrisi Uygun Değil
Yanma Kontrolü Yeterli Yapılmıyor
Gerek Kömür Hazırlama, Gerekse Yanma Birimlerinde Uzman İşletmeci Bulunmuyor
Atık Su Değerlendirilmiyor
Sonuç Olarak Yukarda Saylan Nedenlerle Enerji Üretim Verimi % 30 Civarında Düşmektedir.
            10. KÖMÜR SANTRALLEIRNDE ENERJİ VERİMİNİ ARTTIRMAK İÇİN ALINACAK ÖNLEMLER
      Kömür'ün Denetimi
Numune Alma
Hızlı Analiz (On-Line)
Uygun Ve Değişmeyen Özelliklerde Kömür'ün Harmanlama Yolu İle Sağlanması
Gerektiğinde Taş Ayıklama Veya Zenginleştirme
Uygun Kinci Ve Değirmen Seçimi
Yanmaya Giden Kömür Boyutu'nun Otomatik Ölçüm île Denetimi
Havalı Klasifikatörlerin Sık Sık Ayarlanması
Yanmanın Denetimi
Gerekirse Yanma Desteği (Co-Firing) Uygulaması
Bant. Kinci Değirmen Arızalarının En az'a İndirilmesi
Kömür   Hazırlama   Ve   Yakma   Birimlerinde   Uzman   Personel Kullanılması
Atık Sudan Yararlanılması
Mevcut   Personelin  Sürekli   Olarak  Meslek   Sonrası   Ve   İşbaşı
Eğitime Tabi Tutulması
        18-19 TEMMUZ 2000 Tarihleri arasında Yapılan
     ENERJİ  BRÎFÎNGFnin Değerlendirilmesi:
     Bu enerji brifinginde; TEAŞ Gn. Müdürlüğü'nün Üst düzey Yönetimi, başta EGE BÖLGESI'ndeki bazı Termik Santral İşletmelerinin üst düzey yöneticileri ile,TKİ Gn. Müdürlüğü'nün üst düzey yöneticileri ve EGE BÖLGESİ'nde ki Bölge Başmüdürlerinin ve Bakanlığımızın üst düzey yöneticileri ve uzman bilim adamlarının katılımıyla KÖMÜR ve KÖMÜRE DAYALI PROBLEMLER'in tartışılması fevkalade yararlı olmuştur. Üzerinde ağırlıklı olarak durulan hususlar, çözümleri ve öneriler özet halinde aşağıda sunulmaktadır.
Kömür ocaklarında dekapaj iyi yapılamaması, ekskavatör   operatörlerinin zaman zaman dikkat etmemeleri nedeniyle santrallere gelen kömürlerin iri taşlarla toprak ihtiva edebildikleri gerçeği kabul edilmiştir.
Bunu önlemek için kömür ocaklarında denetimin etkin hale getirilmesi vurgulanmış, kesin çözüm olarak; kömür ocaklarında kömürün kamyonlara yüklenmeden ya da konveyor bandlarına verilmeden önce, mobil bir sistemle ya da döner bir kırıcı ile öncelikle büyük taşlardan arındırılması, boyutunun küçültülmesi gerekli görülmüştür.
Bu şekilde taşlarda boş yere kamyonlarla santral sahasına kadar taşınmayacak. Bu husus para tasarrufu sağladığı gibi taşıma bantlarının ömrünü de arttıracak kinci sistemlerini arızalandırmayacaktır.
                2. Kömürün Homojenizasyonunun Sağlanması
      Bazen gönderilen kömürlerin ağırlıklı olarak, taş, toprak içerdikleri, bazen kaliteli kömür oldukları, kalorifîk değerlerin genelde aritmetik ortalamaları içerdikleri sonuçta; kömürün gerçekteki kalorifîk değerinde büyük dalgalanmaların olmasından zaman zaman kazarım sönme noktasına geldiği santral işletme müdürlükleri tarafından sık sık dile getirilmiştir.
TKİ tarafı ise çözüm olarak kalorilik şartı yerine, taş toprak göndermemeye dikkat etmekle beraber, TEAŞ'ın kömür stok sahalarında değişik kalori ve özellikteki kömürlerin stok edilmesinin ve istenilen özellikteki kömürün paçallanarak elde edilmesinin daha doğru olacağım beyan etmiştir. Sabit özellikte kömür en çok bu şekilde elde edilebilecektir.
NOT: Termik santral kömür park sahalarında zaman zaman yeteri kadar kömür olmadığı, ne bulunursa yakılmak zorunda kalındığı zamanlara rastlanmaktadır.
Park sahalarında değişik kalori ve özellikle kömürlerin bulunmadığı yada az olduğu,santrallerde yaptığım araştırmalarda benim tarafımdan gözlenmiştir. Bu itibarla TKİ tarafından getirilen öneri bence de olumludur.
Kömürlerin ne şekilde parçalanacağı teknik ve zor bir iştir. Parçalanmayı yapacak olan ve park sahalarında bu maksatla da bulunan kömür park makinelerinin özelliklerinden tam manasıyla yararlanıldığı kanaatinde de değilim.
Santral bazında park sahasında makinaların özelliklerinden yararlanarak parçalanma   suretiyle   kömürün   HOMOJENİSAS-YONU'nun   ne   şekilde sağlanacağı     uygulamalı     olarak    gösterilmeli,     bunun     için     EĞİTİM PROGRAMLARI düzenlenmelidir. 3.  KÖMÜR'ün ve KÜL'ün hızlı analiz yöntemlerinden yararlanarak analiz edilmesi
 Şu anda uygulanan laboratuar analiz yöntemlerinde, alman             kömür numunesinin netice gelinceye kadar yığınlar halindeki kömür yanıp bitmektedir. Bu itibarla günde kaç defa numune alırsanız alım kontrol etme ve önlem alma imkan ya çok zayıf ,ya da hiç yoktur. Bu itibarla HIZLI ANALİZ, başka bir deyişle ONLÎNE sisteminden yararlanmakta fayda vardır. Ama TÜRKIYE bu teknolojide yeterli bilgi ve deneyime sahip değildir.
Bu itibarla, ağırlıklı olarak bu teknolojiyi kullanan Yunanistan'a TKİ ve TEAŞ elemanlarından oluşturulacak bir grubun ziyarette bulunmasında fayda görülmüştür. Bu suretle Yunanistan Elektrik İdaresinin ve santrallerin ne şekilde işletildiği de incelenmiş olacaktır.
Yunanistan Elektrik İdaresi Başkam Dr. LEONTÎDİS'in böyle bir teknik ziyarete KÖMÜR SEMPOZYUMU'nda yeşil ışık yaktığı ilgili hocalarımız tarafından ifade edilmiştir.
Eğitim çalışmalarına genişletilerek devam edilmelidir.
SANTRALLAR'ın REVİZYONU
Bu konuda önerilen husus ve yöntemler oturup tartışılmalıdır.
(ANAYURT GAZETESİ, 21 Ocak 2011)
            ***
TÜRKİYENİN ENERJİ  SORUNU
VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ (5/1 )
Mak. Yük. Müh. Ahmet YALVAÇ
            Hava kirliliğinin nedenleri .
         AFŞİN-ELBİSTAN ,SOMA, YATAĞAN,KEMERKÖY…….vs  gibi  bölgelerinde termik santral bulunan yörelerde hava kirliliğine bağlı olarak solunum yolu hastalıkları ile kanser vakalarının  görüldüğü , yazılı ve görsel basında yıllardan beri  sıkça gündeme gelmektedir.
          Yöre halkı ve mahalli idareler  bu durumdan şikayetçi olurken aslında  yetkililerden termik santrallerden kaynaklanan bu hava kirliliği sorununun  çözümünü talep etmektedirler.
          Halkımızın bu endişe ve şikayetlerine bende katılıyorum. Konunun uzmanı bir yüksek mühendis  olarak santrallerden  kaynaklanan hava kirliliğinin insanlarda solunum yolu hastalıklarına  ve  kansere neden olabileceğini bende teyit ediyorum.
          Termik santral bölgelerindeki hava kirliliği ,bu santrallerin bakım ve onarımlarının iyi yapılmadığı,Dünya standartlarında bir işletme şekli ortaya konulmamasından kaynaklanmaktadır. Bu iki cümleden neyi kastettiğimi ENERJİ BRİFİNGİ konusunu işlerken açmaya  çalışacağım
           Santrallerden kaynaklanan hava kirliliğinin  nedenini  yanmanın iyi yapılamadığı şeklinde de  özetleyebiliriz
             Çoğunluğu kömürle çalışan bu termik santrallerin üretim ve işletme sorunlarını halletmek mümkün .Eğer bir termik santral usulüne uygun çalıştırılırsa bacalardan çıkan dumanı pek göremezsiniz.O zaman hava kirliliği de olmaz ,solunum yolu hastalıkları yada kanser vakaları minimuma iner
            Santrallerden kaynaklanan hava kirliliği sadece insan sağlığını değil,hayvan sağlığı, bitki örtüsü ve tarımı da  olumsuz yönde etkilemektedir.
             Termik santrallerdeki  sorunlar ve nasıl çözülebileceği hususundaki en kapsamlı araştırmalar TÜRKİYE  de bende . Üstelik aldığım eğitimde buna müsait. Zira bir termik santralin projesini yeniden yapabilirim.
            Eğer bir termik santral iyi çalışmıyorsa hem hava kirliliği yaşanır, hem de üretilmesi gereken enerjiden daha az enerji üretilir.Meseleye bu açıdan da bakmak lazım.
            Bundan önceki makalemde de vurguladım ve şöyle demiştim :
             Bir tv kanalında bir profesörle Türkiye de  Enerji Sorunu  ve Çözüm Önerilerini ortaya koyarken Kamudaki 14 adet termik santralin üretim sorunlarını 6 ay gibi kısa bir zaman içinde önemli ölçüde halledebilirim.Yalnız birilerinin şu işi yap demesi lazım.Ben daha ne söyleyeyim ki….
           Bu işleri halletmek için maaş alan o kadar üst düzey y etkili varken, herhalde bu işi  benim 6 ay gibi kısa bir sürede önemli ölçüde halletmem herhalde ayıp  olurdu diye düşünüyorum.
            Daha önceleri, Kurumda çalışırken de AFŞİN-ELBİSTAN Yöneticileri, hatta K. MARAŞ valisi, Yatağan Kaymakamı ve Belediye Başkanları nezdindede girişimlerde bulundum,destek talebinde bulundum. Ama kimse gereğini yapmadı.Herkes topu başkasına atıyor.
          Bir valinin, bir kaymakamın , yada bir belediye başkanının böylesine teknik ve zor konularda  uzman olması elbette beklenemez, ama ayaklarına kadar gelen bir fırsatı pekala değerlendirebilirlerdi.
          Eğer bana biraz zaman ayırıp dinleme zahmetinde bulunsalardı, benim anlattıklarımla kendilerine anlatılanlar arasında ki farkı anlayabilirlerdi .Bu husus ise çözümün başlangıcı olabilirdi.
            YATAĞAN’da ki hava kirliliği ile   ilgili olarak bir tespitimi sizlerle paylaşmak istiyorum
            Ben termik santraldeki teknik sorunları biliyorum ama , baca için bir şeyler söylemek istiyorum
            2006 Yılındaydı.Tatile,denize giderken YATAĞAN’da ki TEK in misafirhanesinde geceyi geçirmek istedik. Misafirhane yüksekte YATAĞAN çukurda gözüküyordu.Ben santralin çevresindeki dağ ve tepeleri de bildiğim için böyle bir manzara karşısında yorum yapabilmem biraz kolaylaştı.
            Nispeten çukurda olan Kasabaya göre Santralin bacası yeterli yükseklikte değildi ve bu yüzden kirli hava yere çöküyordu.
            Santrallerin baca yükseklikleri projelendirilirken atmosfer şartlarıyla beraber, çevredeki dağ ve tepelerde dikkate alınarak baca faktörü olarak ilave bir yükseklik hesaplanır. Onun için ben diyorum ki ilave yükseklik hesaplanırken muhtemelen burada bir hata yapılmıştır.Ve çözüm şöyle olur:
           Santralin bacası merkez kabul edilerek 50-60-80-100-150-200m….vs. aralıklarla genişleyen hayali daireler çizilerek , içten dışa doğru genişleyen  yarıçap doğrusunun  hayali daireleri kestiği noktalarda ki hava kirliliği not edilir .Bu ölçüm diyelim ki merkezden 30 derece aralıklarla 360  derecede bütün yaylar için yapılır. Sonuçta hava kirliliğinin hangi koordinatta  maksimum olduğu tespit edilir. Buradan da ilave yükseklik faktörü hesap edilebilir.
          Bu ilave çevre yükseklik faktörünü hesaplamak için minimum 6ay yada 1yıl değişik zamanlarda hava kirlilik  derecesini not etmek gerekir
           Baca yüksekliği olması gereken yüksekliğe çıkartılıca hava kirliliğinin müsaade edilen sınıra çekileceğine inanıyorum..Tabiki santraldeki diğer sorunları daha önceden çözmek lazım
            Sempozyumlarda yada bazı televizyon programlarında termik santraller gündeme geldiğinde,sorunun başlangıcı olarak kömüre uygun santral tipi seçilmemiştir  gibi ifadeler kullanıldığına şahit oluyoruz. Ben şahsen bu teze katılmıyorum.Zira biz, eğer santralin projesi hazırlanırken öngörülen şartları hazırlarsak maksimum verimi elde ederiz
             ENERJİ BRİFİNGİ konusunu işlerken  sorunlar ve çözümleri konusunda biraz  daha detaylı bilgi vermeye çalışacağım
            (ANAYURT  GAZETESİ, 7 ARALIK 2O11)
            ***                           
TÜRKİYE NİN ENERJİ SORUNU
VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ(2)
Ahmet YALVAÇ yazıyor.
      İzmir-BERGAMA_ALLENOİ , Doğu KAREDENİZ Bölgesinde FIRTINA DERESSİ ve Sinop-BOYABAT  bölgelerinde kurulması düşünülen hidroelektrik santralleri(HES ler),yöre halkının itirazları sonucu Türkiye’nin gündemine oturmuştu.
     Bugün,elektrik santrallerinin kurulmasına izin veren (üretim lisansı) Enerji Piyasası Üst Kurulu(EPDK) nın çalışmalarına bu açıdan göz attıktan sonra asıl konumuza girmek istiyorum.
      EPDK nın internet sitesinde ,üretim lisansını alarak Resmi Gazete de yayımlananlar   var,müracaatlarını yeni yapmış olanlar var.
      Gerek üretim lisansını alanlar,gerekse lisans görüşmesi devam edenler,gerekse yeni müracaat edenler açısından konuyu incelemeye aldığımızda şu hususları açıkça gözlemleyebiliyoruz:
       Bu santrallerin çok büyük bir kısmı ;hidroelektrik santralleri; HES ler.
       Kurulu güçleri ise yüksek.Buradan anlıyoruz ki bu HES lerin çok büyük bir kısmı kanal tipinde değil ,maalesef barajlı tiptendir.Genelde kanal tipi santrallerde kurulu güç 10 MWh i geçmez.
       Kurulması düşünülen bölgeler açısından incelediğimiz de,bunların  çoğu Karadeniz Bölgesinde.Diğerleri ise Doğu  Anadolu,Akdeniz ve Ege Bölgelerinde bulunmaktadır.Sanayi bölgesi ve tarım bölgesi olarak bildiğimiz Marmara Bölgesi’nde Bursa da  da epeyce HES var.
       Konuya tarım alanlarının,tarihi  alanların ve yerleşim yerlerinin su altında kalacağı açısından baktığımızda,Halkın HES yapımına tepkisinin ilerde de devam edeceğine inanıyorum.
        Elbette enerjiye de ihtiyacımız var.Ama tarım alanlarının,tarihi mekanların,yerleşim yerlerinin su altında kalmadan daha fazla enerjinin nasıl elde edilebileceği hususundaki yeni proje yaklaşımlarına 3-4/ 12/ 2010  tarihlerinde yayımlanan makalemde değinmiştim.Böylesi projelere Devletin öncülük etmesi  lazım.
       EPDK nın internet sitesinde enerji lisans çalışmalarını süre açısından da  incelediğimiz de  genelde 46 küsur yıl yada 49 yıl olduğunu görüyoruz.Bu süre uzun  bir zaman!
       Daha öncede belirttiğim barajlı tip HES ler ile, kömürle çalışan termik santraller büyük yatırımları gerektirdiğinden ,böyle yatırımları Devletin yapmasında yarar var.Zira özel kesim enerji yatırımları yaparken kredi maliyetleri daha yüksek ,birde daha fazla kazanmak istiyor.Bu ise enerji maliyetlerinin,daha doğrusu elektrik birim fiyatlarının yükselmesine neden oluyor.
       Elektrik enerjisi stratejik bir üründür.Ve kar alanı olmaktan çıkarılmalıdır.Onun için enerji yatırımlarına Devlet ağırlık vermelidir diyorum.
        Elektrik’in niye pahalı olduğunu,minimum %50 nasıl ucuzlatılabileceğini ileriki yazılarımda ayrıca ele alacağım.
       Böylesine çok tartışılan bir konuda EPDK nın kolaylıkla nasıl üretim lisansı verdiğini anlayabilmek için ,  EPDK nın üyelerinin nasıl seçildiğine bakmak lazım. 
       İleriki yazılarımda EPDK nın yapısına ve üyelerinin nasıl seçilmesi gerektiği konusuna ayrıca değineceğim
        Şimdi enerji üretimi konusunda,bilhassa da HES  ler konusunda bu hale nasıl geldiğimiz , getirildiğimiz gibi önemli bir dosyayı  sayın ANAYURT Gazetesi okurlarının bilgisine sunmak istiyorum.
         (37) Adet HES in heke ayrılması(üretim dışı bırakılması) ile 350  adet dizel jeneratörün hurdaya ayrılması.
          Yüksek lisans eğitimine başlamak üzere 1988 yılının Ekim Ayın da  Erzincan Elektrik Dağıtım  Müessesinden Ankara’ya   gelmiştim.
         Daha önce uzun yıllar  AFŞİN-ELBİSTAN Termik Santralinde çalıştığım,santralciliği iyi bildiğim, piyasayı da iyi tanıdığım gerekçesiyle TEK Makina İkmal ve Satınalma Dairesi Başkanlığında,37 adet HES ile 350 adet dizel jeneratörünün özelleştirme kapsamında ,piyasa koşullarında ,yönetmelik esasları dahilinde satılması işini bana havale etmişlerdi.
        Benim santralciliği iyi bildiğim ve piyasayı iyi tanıdığım doğru idi.Ama çalışmayan ve arıza durumundaki bir çok alet ve makinayı orjinaline uygun olarak yaptığımı,ayağa kaldırdığımı unutmuşlardı herhalde.Yani sökmek,atmak ,satmak benim için başvurulması  gereken en son seçenekti.
        Ben şöyle düşünüyordum:
     Küçük HES ler teknolojik açıdan karmaşık makineler değildi;bir bakıma su değirmenlerini andırıyordu.Eğer suyun döndürdüğü türbinin kanatları aşınmış ise  kaynakla dolgu yapılabilirdi,çok kötü durumda ise yenisi alınabilirdi.
       Türbinin döndürdüğü jeneratörler vardı.Eğer sargıları yandı ise yeniden sardırılabilirdi,tamir edilemeyecekse yenisi alınabilinirdi.Diğer kısımlarında  pek sorun olmazdı.
        Santralcilikte en önemli husus;yeteri kadar suyun olup  olmadığıdır.Eğer yeteri kadar su varsa diğer sorunlar halledilebilirdi .Bu düşünce çerçevesinde heke ayrılması istenen 37 adet küçük HES lerin bağlı bulundukları Elektrik Dağıtım Müessesesi Müdürlükleri nezdinde girişimlerde bulundum.
       Telefonda şu soruları sordum:
       Bölgenizde şurada bulunan HES te santrali çalıştıracak su  var mı?
      Cevap:var.
      Peki ,santral çalışacak durumda mı?
      Cevap:genellikle çalışacak durumda olduğu söyleniyordu.
      Peki , çalıştıracak eleman var mı?
      Cevap:genellikle var deniliyordu.Ama bazı yerlerde elemanların bir kısmı ,yada tamamı emekliye ayrılmıştı.
      Peki, bu santralin heke ayrılmasını (üretim dışı bırakılması) siz mi istediniz?
      Cevap: Hayır ben istemedim.Ankara dan yazı geldi,santrali heke ayırın denildi.
      Bu şekilde Türkiye  genelinde elimdeki liste dahilinde bir araştırma yaptım.Bunun neticesinde,TEK Genel Müdürlüğü tarafından bana gereğinin yapılması için  gönderilen Yönetim Kurulu kararını incelemeye başladım.Bu kararın alınmasında kimlerin öncülük ettiği ,kimlerin çekimser kaldığı hususundaki detay belgelere ulaştım.Gerekli gördüğüm kişilerle tekrar tekrar görüştüm.Yaklaşık 3,5 aylık bir çalışma sonunda toplam(65) sayfalık bir rapor hazırladım.Bu raporda 350 adet dizel jeneratörünün hurdaya ayrılmasında karşı çıkışlarımda vardı.
       65 sayfalık bu raporu,gereğinin yapılması ve sorumlular hakkında takibata geçilmesi istemiyle TEK Genel Müdürlük Makamı’na gönderilmek istemiyle ,çalıştığım birim olan Makine İkmal ve Satınalma Dairesi Başkanlığı muhaberatına teslim ettim.
        Böyle bir raporu hazırladığımdan çalıştığım birimin haberi yoktu.Bu rapordan bulunduğum birimin haberi olunca panik başladı.Bu rapor Genel Müdürlük Makamına intikal etti ama,nihayetinde görülen lüzum üzerine 37 adet küçük HES in heke ayrılması ile,350 adet dizel jeneratörün satılması işini başka birime verdiler.
      Benim söylediğim şu idi:
      Bu küçük HES leri satmayalım.Bakım ve onarımlarını ben yapayım,hazırda beklesinler.İhtiyaç olduğunda kullanırız.
       Benzer şeyleri dizel jeneratörler içinde söyledim.Dedim ki bunların bakım ve onarımını da ben yapayım,hazırda beklesinler,ihtiyaç halinde kullanırız.
       Bu dizel jeneratörlerinin her birini ortalama 1 MWh gücünde kabul edebiliriz.Toplam 350 MWh toplam gücünde  diyebiliriz.
        Bu jeneratörler Anadolu’nun muhtelif yerlerinde bulunuyorlardı.HES lerle beraber belediyeler tarafından işletiliyorlardı.Bu elektrik üniteleri kanunla belediyelerden alınıp TEK e devredildi.
        Peki TEK  ne yaptı,kendisine emanet edilen bu küçük HES lerle , dizel jeneratörleri ..? ! bakım ve onarımlarını yapıp ,ihtiyaç  halinde kullanacağı yerde ,görevini yapmayıp bunları hurda fiyatına satmaya kalktı.
       Ben K:Maraşlıyım.Çocukluğumda elektrik böyle jeneratörlerden karşılanırdı.Birde elektrik denen yerde Pınarbaşında küçük HES vardı.Şimdi bunlar yok.
       65 sayfalık raporu hazırladığım esnada Trabzon dan Ziraat Yüksek Mühendisi sayın Ali Çiftçi den bir mektup geldi.Şöyle diyor,sayın yetkili hurdacıda satılan türbin parçalarını  gördüm;bunları döviz ödeyerek aldık.Bunları hurda demir fiyatına satacağınıza,bizlere santral olarak verin de biz işletelim.
       Sayın Çiftçiye bir mektup yazarak kendisine duyarlılığından dolayı teşekkür ettim.Sonra kendisi ile de tanıştık.Buradan Ona saygı ve selamlarımı sunuyorum.
       Vatandaşın önerilerine  benzer hususları 65 sayfalık raporda bende not etmiştim.
       Ve şöyle demiştim.
        Eğer bu HES lerin TEK tarafından işletilmesi pahalı  geliyorsa ,bunu söküp atmayalım.İlk sahipleri olan belediyelere ve vatandaşlara verelim,hatta bakım ve onarımlarını da  ücret karşılığı biz yapalım.Ama elektrik üretilmesine devam edilsin.Ama dinleyen olmadı.
        Bu 37 adet HES in  heke ayrılmasının ardında başka nedenlerde var.
        Bu HES ler 50-60 sene önce kurulduklarında yerleşim yerlerinin dışında imiş.Gün gelmiş bu HES ler yerleşim yerlerinin içinde kalmış;arsa ve binaları değer kazanmış.Bu durum karşısında kimini belediyeler işgal etmiş,kimini  de vatandaş işgal etmiş.Bununla ilgili olarak o zaman kaç tane dava vardı.
      Sonunda düşünülmüş,fiili işgale dönüşen bu HES lere kılıf uydurmak  için  TEK Genel Müdürlüğü Yönetim Kurulu tarafından heke ayrılması;üretim dışı bırakılması kararı alınmış.
    Yazılı olarak  böyle bir karar yok ama,uygulamadan böyle bir sonuç ortaya çıkıyor.
      Antalya Bölge Müdürü diyor ki:Arifköy ve Altınkaya   köylerinde bulunan üzerlerine  kayıtlı olduğunu söylüyordu.
      Bolu Müessese Müdürü  diyor ki:bölgemizde Mudurnu da  bulunan HES,zaten yönetim kurulumuzun kararı ile (1) yıl önce satılmıştı.
      Burada ilginç nokta şu:
      TEK Gn. Md.lüğü  Bolu EDM ye bir yazı gönderiyor ve diyor ki;bölgenizde bulunan (Mudurnu)  HES i satış yönetmeliği esasları dahilinde satın.Bölge Müdürü de diyor ki ,biz zaten onu (1) yıl önce satmıştık.
      Peki kime satılmış?.Bir turizm oteline!
      Niçin ? Elektrik üretmek için!
      Bu nokta  bilgileri niçin veriyorum:
      Olan olmuş;ama ders alınsın ve  bundan böyle yanlış işler yapılmasın istiyorum.
      Küçük HES lerin sayıları ve akıbetleri ile ilgili rakamsal   bilgiler.
      Benim tespitime göre Türkiye deki  HES adedi (küçük ve orta) 129 (belgelerle tespit edilen) .
     Sayın Doğu OĞUZER’in tespitlerine göre 158 (hepsi belgelerle tespit edilemeyen) 
     Sayın Doğu OĞUZER ,Hidroelektrik  Santraller Daire Başkan larından biri idi.
     HES lerle ilgili olan rapor nerelere verildi?
      -TEDAŞ Gn. Md
       Tic. Dai. Bşk lığı
       29/1/1993 tarih ve 01077 sayı
       14/6/1993 tarih ve 7248 numaralı yazı ile TEK
        29/6/1994 tarih  ve 9359 numara ile
       TEAŞ Gn. Md lüğü muhaberatları
       Bu raporu verdikten sonra ,aradan uzun bir zaman geçmesine rağmen TEK Gn. Md. Makamı  bir cevap vermeyince,yukarıdaki ikinci ve üçüncü hatırlatma dilekçelerini verdim.Ama maalesef bir cevap alamadım.
       Bu rapor,elektrik enerjisi ile ilgili olarak hazırladığım belgelerden sadece bir tanesi.
       Bu raporların tarih ve numaraları sadece 3,5 sayfa ve silsile yoluyla taa Başbakanlık  Yüksek Denetleme Kurumuna kadar gitmiştir.Ama bir sonuç çıkmamıştır
      Bu rapor dilekçelerin tarih,numara ve kime verildikleri,kaç sayfa oldukları,ELEKTRİK Mühendisleri Odasının düzenlediği 3. Ulusal Enerji Sempozyumu kitabında yayımlanan makalemde var.Sayfa 227-249.
        Makalenin adı TÜRKİYENİN ENERJİ SORUNU VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
        Konu ile ilgili olarak daha fazla bilgi sahibi olmak isteyenlere bu makaleyi okumalarını öneririm.
        Küçük HES ler ve 350 adet dizel jeneratörün elden çıkarıldıktan sonra Türkiye de  enerji sıkıntısı baş gösterdi.Bunun üzerine özel kesimden çok sayıda dizel jeneratör kiralandı ve çok para ödendi.
         Bu HES lerin ve dizel jeneratörlerin önemi:
         Türkiye deki elektrik şebekesi,bir ağacın kökü ve dalları gibidir.Eğer şebekeyi ağacın kökünde olduğu gibi bir yerden beslersek,örneğin hep Doğudan gönderirsek,kaliteli bir elektrik için gerekli voltaj,frekans ve akımı  sağlayamayız.Şebekeyi dallarda olduğu gibi zayıf olan uçlardan besleyerek arzu edilen noktalarda gerekli voltaj,akım ve frekansı oluşturmamız gerekir.Meseleye bu açıdan baktığımızda elden çıkarılan bu HES ve jeneratörlerin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkar.
         Elden çıkarılan  HES lerle  EPDK nın üretim lisansı verdiği  HES ler arasında bir bağıntı var mı?
          EPDKnın internet sayfası incelendiğinde özel kesimin santral kurmak istediği yerler ,hemen hemen TEK in söküp attığı HES lerin bulunduğu bölgelerde olduğu anlaşılıyor.Değişik isimler adı altında karşımıza çıkıyor,kanal tipi yerine baraj tipi olarak .Bu açıdan da Halk toprağımız ve suyumuz elden gidiyor diye protesto yapıyor.HES lerde  bugün geldiğimiz nokta  maalesef bu.
         Saygılarımla.
            (ANAYURT GAZETESİ, 10 ARALIK 2010)
            ***
TÜRKİYENİN ENERJİ SORUNU VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ(3)
Ahmet YALVAÇ yazıyor.
         Enerji konusunda bugüne kadar yazdığım yazılarla çağ mı atladık , ip mi atladık sorusunun cevabını ortaya koymaya çalıştım.Bundan sonra da ortaya koymaya çalışacağım.
     Her anı dolu dolu geçen 30 yıla yakın bir süre enerji sektörünün içindeyim.Bu süre içinde edindiğim bilgi  ve tecrübelerimi,sorunların çözümü hususunda siz Anayurt okurlarıyla paylaşmak istiyorum.
     Eğer işler şimdi daha mı  iyi gidiyor,eskiden mi daha iyi gidiyor diye sorarsanız:cevabım şudur : Eskiden daha iyi gidiyordu.
      Eskiden de değişik konularda bazı sorunlar vardı ama, o zaman az da olsa bu sorunları çözebilecek bilgili,tecrübeli,donanımlı ve gerektiğinde dik duruş gösterebilen yöneticiler vardı.Bugün Kurumda böyle insanlar yok gibi.
      Çöküş,geriye gidiş ÖZELLEŞTİRME çalışmalarıyla başladı ve hızla devam ediyor.
     Aslında bugün özel kesimde de santralciliği,enerji konusunu bilen pek yok.
      Bildiğini sanan ve ekranlara çıkartılanlar da işin ancak bir kısmını biliyor.Bugün karşı karşıya bulunduğumuz durum maalesef bu.
             ELEKTRİĞE GELEN ZAMLARIN PERDE ARKASINDA NE VAR, ELEKTRİK BİRİM FİYATLARINI UCUZUZLATMAK MÜMKÜN MÜ?
     Elektriğe gelen zamların başlıca nedenlerini şu şekilde sıralamak  mümkün:
    1-Başta Ankara Büyükşehir Belediyesi olmak üzere,belediyelerin BOTAŞ’a olan borçlarının ödenmesinde sorun yaşanması,
     Aynı şekilde Türkiye Elektrik Üretim A.Ş. EÜAŞ’ın BOTAŞ’a olan doğalgaz borçlarının ödenmesinde de sorun yaşanması, BOTAŞ’ı Rusya,İran… vs. den satın aldığı doğalgazın bedelini ödeyemez hala gelmiştir .BOTAŞ’ın borçlarını ödemek için bankalardan borç para aldığını biliyoruz.Bu husus BOTAŞ’ı iflas durumuna getirmiştir.Dolayısıyla bu durum BOTAŞ’ı doğalgaza  zam yapmak mecburiyetinde bırakmıştır.Doğalgaza yapılan zam,elektriğe yapılan zammın ilk nedenidir.
   16 Kasım 2007 Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurumunun raporunda şöyle diyor .BOTAŞ belediyeler ve kamu kuruluşlarından 12,3 milyar YTL alacağına karşı tahsilat yapamadığı için personel maaşlarını bile bankalardan aldığı kredilerle ödüyor.
      BOTAŞ’ın internet sitesini incelediğimizde 2010 yılı için alacaklarına dair bir bilgi yok.Onun için 2007 verilerini dikkate aldık.
      Belediyelerin BOTAŞ tan borca alıp halka peşin para ile sattığı  doğalgazın parasını ödememesini ya da başka işlerde kullanmasını doğru bulmuyoruz.Hükümetin Ankara Büyükşehir Belediyesinin BOTAŞ’a olan borçlarının faizlerini silmesini de doğru bulmuyoruz.
     2- 22 Temmuz 2007 Milletvekili Seçiminde Hükümetin sözde Halka dağıttığı binlerce ton kömürün bedelini TKİ’ye 2008 de hala ödemediği söyleniyordu.Bu husus,kömür işletmelerini de iflasın eşiğine getirmiştir,bankalardan borç almalarına neden olmuştur.TKİ’ye ödenmeyen kömür paralarını da Halktan tahsil etmenin en kolay yollarından biri elektriğe zam yapmaktır.
      Eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler 2008 yılında iktidara geldiklerinden bu yana   geçen 5 yıl içerisinde dağıtılan kömürün miktarının 8 milyon ton küsur ,ödenen paranın ise 1.2 milyar TL  küsur olduğunu söyledi.BOTAŞ ve TKİ  Genel Müdürlükleri’nin her ikisi de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı kuruluşlardır.Ödenmeyen doğalgaz paralarıyla  bedava dağıtılan kömürün Bakanlığa getirdiği yük 14 milyar TL dir.Bu miktar büyük bir paradır  ve elektriğe zam yapmak için önemli bir nedendir.
   3-ZAMDA TÜRKİYE ELEKTRİK KURMUNUN BÖLÜNÜP PARÇALANMASININ ROLÜ :
        Eski adıyla TEK diye adlandırılan Türkiye Elektrik Kurumundan,yani (1) genel müdürlükten bugün için (30) adet  genel müdürlük türemiştir.Bu genişleme sonucunda toplam personel sayısında artma olmaması, hatta azalma olmasına  rağmen üst düzey bürokrat  ve yönetici sayısında meydana gelen artışlar ve ilave masraflar dolayısıyla bilanço bir hayli kabarmıştır.Dolayısıyla elektrik fiyatlarının zamlanmasında bölünüp parçalanmaların oldukça  önemli bir rolü vardır.    
   Bölünüp parçalanmalar için Dünya Bankası’ndan toplam 930 milyon ABD doları da kredi kullanmışız.
       Teşkilatın eskiye göre genişlemesinin elektrik birim fiyatlarının artmasındaki payının her KWh için 2 cent olduğunu söylemek mümkün.
      Teşkilatın genişlemesinin etkisi sadece personel ve idari masrafların artmasıyla da sınırlı değildir.Müstakil genel müdürlüklerin birbirlerine elektrik ve hizmeti fatura etmeleri neticesin de vatandaşın elektrik fiyatlarına ödediği  KDV miktarı da yükselmektedir.
    4- KDV ve FON ORANLARININ YÜKSEKLİĞİ
     Elektrik temek bir tüketim maddesidir ve bu itibarla %18 KDV oranı yüksektir.Bu oranın indirilmesinin yolları aranmalıdır.Elektrik maliyetlerine bindirilen çeşitli fon kesintileri de,elektriği pahalandıran nedenlerden bir tanesidir.2007 yılında,yani zam gelmeden önceki bir faturayı örnek olması açısından inceleyelim.
    Fatura(Mesken) Ykr/kwh 
    Perakende                                                   10,0244 (vergi yok,fon yok,KDV yok)
    Perakende satış ücreti                                 0,152 YKR(vergi yok,fon yok,KDV yok)
     
    İletim sistemi kullanım bedeli                    0,374 YKR(vergi yok,fon yok,KDV yok)
     Dağıtım Bedeli                                           1,636 YKR (vergi yok,fon yok,KDV yok)
                                                                        12,405 Ykr /kwh vergi yok KDV yok

     %1 Enerji fonu                                            0,12405 ykr.
     %2  TRT payı                                             0,24810 YKR
      %5 BTV                                                     0,62025 YKR
                                                                         0,99240  YKR
                                                                        13,3974 YKR FONLAR DAHİL
                                                                         %18 KDV
                                                                         15,8089 YKR/KWh

       KAMU VE ÖZEL KESİM SANTRALLERİNDEN ELDE EDİLEN ELEKTRİĞİN BİRİM FİYATLARI
      2001 Yılı verileri esas alınarak yapılan hesap neticesinde Kamu santrallerinde üretilen elektriğin birim fiyatı  (hidrolik+termik) 1,64 Cent/kwh iken,özel kesimden temin edilen elektriğin birim maliyeti (hidrolik+termik) 6,354 Cent/kwh olarak hesaplanmıştır. Bu hesaplar bana aittir. Buna  göre özel kesim enerjisi Kamuya göre 3,86  kat daha pahalıdır.Aradaki bu fark , özelleştirmenin  mantık ve gerekçelerine de  aykırıdır. İddia edildiği  gibi Kamu bütün hantallığına rağmen  özel kesimden  daha ucuza mal ediyorsa , o zaman Kamu payını artırmak lazım .
               Şimdi durum ne ?
    2007 itibariyle termik santrallerdeki ortalama birim maliyeti 6,1 Cent/kwh,hidroliklerdeki  ortalama birim maliyeti 0,4 Cent/kwh kabul edersek;termik+hidrolik ortalama maliyeti=(6,1+0,4)/2=3,25 Cent/kwh olur.2001 yılına göre ardaki fark =3,25-1,64=1,61 Cent/kwh.Buna göre fark 2 Cent/kwh olarak alınabilir.
     Doğalgazla üretim yapan Kamu santrallerinde durum biraz farklı;ortalama maliyet  6,9 Cent/kwh olarak alınabilir.Halbuki bu rakam 2001 de 4,20 Cent/kwh kadardı.Artış 6,9-4,20=2,7 Cent/kwh.Bu rakamı esas olarak  özel kesimden alınan elektrik hakkında da bir şeyler söylemek mümkün.
     2001 de özel kesimden alınan elektrik ortalama birim fiyatı6,354 Cent/kwh idi.O halde özel kesim enerjisi birim fiyatı=6,354+2,7=9,054 Cent/kwh olarak kabul edilebilir.Zira özel kesimden temin edilen enerji ağırlıklı olarak doğalgaza dayanmaktadır.
               KAMU SANTRALLERİNİN KURULU GÜCÜ NE KADARDIR?
     Türkiye Elektrik Üretim A:Ş Genel Müdürlüğü EÜAŞ’e bağlı santrallerde kurulu güç şöyle;

Termik=12554 MW
Hidrolik=11554 MW
Hidrolik santrallerdeki üretim mevsim şartlarına bağlı olarak 35-70 milyar kwh/yıl olarak değişmektedir.İklim şartlarına bağlı olmadığından ve kapasiteleri de büyük olduğundan belirleyici güç olarak termik santraller üzerinde duracağız.
       Eğer proje değerinde kömür verilirse ve bakımları iyi yapılırsa,Dünya standartlarında işletilirse,12500 MW kurulu güçle yılda 80 milyar kwh elektrik elde edilmesi lazım.Ama biz de 2006 yılında 46 milyar kwh elektrik üretilmiştir.Üretilmeyen enerji 80-46=34 milyar kwh.Buda ortalama 1200 MW gücünde (6 adet) Afşin Elbistan A santralinin (1) yılda ürettiği enerjiye eşittir.Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz.
     Eğer biz termik santrallerde elde edilmesi gereken enerjiyi elde edersek elektrik birim fiyatlarını  aşağıya çekmek mümkün.Burada  özel kesimden temin edilen enerjinin ne miktarında ,nede birim fiyatında bir indirim öngörülmemiştir.
     Termik santrallerdeki sorunların ne olduğunu ,nasıl çözüleceği gibi hususları ayrı bir yazı konusudur. TV kanalları arzu ederlerse bu konuda bir program yapmaya hazırım.
      Bu tespitlerden sonra şunu da rahatlıkla söyleyebilirim.
      Eğer termik santrallerimizi iyi çalıştırırsak,nükleer santrale de ihtiyacımız yok.Zira  üretilmeyen enerjinin 1000 MW gücünde(6) adet nükleer santralin bir yılda ürettiği enerjiye eşit olduğunu söyleyebiliriz.
      Yavaş yavaş yazımızın sonuna yaklaşırken,yapılan araştırmaların sonuçlarını da göz önünde bulundurarak şu önerilerde bulunmak istiyorum:
      1-Elektrik stratejik bir üründür,ticari bir meta olmaktan çıkarılmalıdır.Bugün enerjide yaşadığımız sıkıntı buradan kaynaklanmaktadır.
     2-Hükümet milyar Dolarlarla ifade edilen Kamu santrallerini ölmüş eşşek fiyatına özelleştirme adı altında  birilerine peşkeş çekeceğine,bu santrallerin sorunlarının çözümü yönünde çaba sarfetmelidir.Şayet alnının teriyle,kendi parasıyla santral kurmak isteyen özel girişimciler olursa,bunlar desteklenmelidir.
    3-Madem ki Elektrik Kurumunun bölünüp parçalanması hem maliyetleri arttırıyor,hem  de  işleri zorlaştırıyor.O halde Elektrik Kurumu ya eski haline geri getirilmeli,ya da ikisinin arasında üçüncü bir yapı oluşturulmalıdır.
   4-Dağıtım hizmetlerinde de özelleştirilme durdurulmalıdır.
    Enerji politikalarımızı yabancıların arzu,istek ve menfaatleri doğrultusunda değil de,Türkiye’nin menfaatleri doğrultusunda yaparsak,sorunları daha kolay çözeriz.
    Elektriğin  minimum %50 oranında ucuzlatılabileceğini söylemiştim.2007 ile 2009 fiyatlarını oranlarsak 15,8089/25,026=0,631. Buradan artış oranının %63 olduğu anlaşılıyor.
    Kamu da üretilemeyen elektriği de üretirsek elektrik fiyatlarını 2007’ nin de    çok altına indirebileceğiz.Bu analizleri bir sonraki yazımda ele alacağım.
    Saygılarımla.
            ***                                                                                
TÜRKİYENİN ENERJİ  SORUNU  VE  ÇÖZÜM  ÖNERİLERİ(4/1)
Mak. Yük. Müh. Ahmet YALVAÇ
            Sevgili ANAYURT Gazetesi Okurları,bugünkü yazıma 26.12-2010 tarihinde yayınlanan makalemde,yazılım siteminden kaynaklanan bir baskı hatasını düzeltmekle başlamak istiyorum.
          Biz bilgisayarla matematiksel ifadeleri orijinaline uygun olarak yazabiliyoruz.Ama anlaşılan odur ki gazete basım sisteminde yeri tasarruflu kullanmaya yönelik olsa gerek matematiksel ifade dört işlem;çarpma,bölme,toplama,çıkarma işlemlerini satır düzeninde yazmak gerekiyor.Bu itibarla basım hatası buradan kaynaklanıyor.
          Sonuçta bir değişiklik yok ama payda çizgisi ile,paya yazdıklarım silinmiş.
          Yazılan(2007-2009 zamları) :
           (25,026-15,8089)=9,21      =0,36
           Doğrusu: (25,026-15,8089)/25,026 =9,21/25,026=0,36 =%36
          Yazılan:46 Kwh*1,64 Cent/ Kwh + 54 Kwh *6,354 Cent/ Kwh+10 Kwh * 1,64 Cent/Kwh =434,95 =3,95 Cent/ Kwh
            Doğrusu: (46 Kwh* 1,64 Cent/ Kwh +54 Kwh * 6,354 Cent/ Kwh + 10 Kwh * 1,64 Cent/ Kwh) / 110=434,95/110 =3,95 Cent/ Kwh
           Bu rakam 2009 yılı elektrik birim maliyetidir.
           2010 da elektriğe zam gelmediğinden bu birim maliyet halen  geçerlidir.Burada bir hususa daha açıklık getirmek istiyorum.
           Maliyetleri hesaplarken ABD’nin para birimi olan DOLARI esas aldık.Bunun nedeni,enerji ihalelerinin ABD doları üzerinden yapılmış olmasındandır.Ayrıca diğer para birimleri karşısında daha stabil (dengeli) olduğundan hesaplamada kolaylık sağlıyor.
           Biz sadece üretilmesi gerekirken üretilemeyen 20 milyar Kwh in üretildiğini esas alarak hesabımızı ona göre yaptık.Bu durumda elektriği minimum %64 ucuzlatabileceğimizi ortaya çıkardık
           Eğer kayıp ve kaçaklar önlenirse, vergiler biraz indirilse elektrik birim fiyatlarını çok daha fazla ucuzlatabileceğiz.
            Kayıp ve kaçağın nasıl önleneceği konusuna ilerde başka bir yazı ile değineceğim.
           Bugün sizlere TERMİK SANTRALLERDE elektrik üretimini engelleyen faktörleri, daha doğrusu termik santrallerde ki sorunları anlatmak istiyordum.Ancak bu konuya girmeden önce,bugüne kadar ağırlıklı olarak yazdığım HES’ler ,fiyat analizleri… vs gibi araştırma raporlarının gereğinin niçin yapılmadığı,yapılamadığı hususundaki genel bir tespitimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
         Biz toplum olarak eğer tespit edilen varsa bir işin sadece rüşvet boyutuyla ilgileniyoruz.Kaldı ki işin rüşvet boyutunu tespit etmek çok zor.Kim kime ne kadar vermiş,nasıl vermiş vs…?
          Rüşvet olaylarının ortaya çıkması,daha ziyade mal ve hizmet alımlarında ihaleye katılanlar arasında,menfaati zedelenenler arasında bir veya birilerinin üst makamlarına şikayeti ile ortaya çıkıyor.
             3000-5000-10000……….50000 ABD Doları …vs gibi meblağlar bir yada birkaç kişi için büyük  paralar olabilir.Ancak bu meblağlar kadar alınan rüşvetlerin,örneğin elektrik birim fiyatlarında artışa pek bir etkisi olmaz.Ama yapılan yanlış işlerin yada uygulamaların  Kuruma yada Devlete faturası çok büyük olur.Örneğin üretilmesi gerekirken üretilemeyen elektrikten dolayı Kurumun parasal kaybı bir yıl için2,5 milyar ABD Dolarıdır.Meseleye bu açıdan bakmak lazım.
            Yukarda da vurguladığım üzere menfaati zedelenenlerden birileri şikayet etmezse rüşvet olayları da ortaya çıkmaz.
              Daha önceleri de Elektrik  Kurumunda BEYAZ ENERJİ …. vs adı altında yolsuzluk operasyonları yapıldı.Ancak soruna genelde parasal açıdan yaklaşıldı.Görevde ihmali bulunan birkaç üst düzey yönetici görevden alındı,yada hapse atıldı.Ama işlerin düzeltilmesinde Kurumsal olarak bir iyileşmeye bu operasyonların bir katkısı olmadı.
           BEYAZ ENERJİ operasyonuna adı karışan TEAŞ Gn Müdürünün asıl mesleği  muhasebecilik idi.Bir muhasebecinin teknik bir genel müdürlüğün başına getirilmiş olması aslında ilk sorgulanacak husus ve işe buradan başlamak lazım.
          Silsile yoluyla taa Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurumuna kadar intikal ettirdiğim raporlarla ilgili olarak bu bağlamda kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum.
         Benim raporlarımda  falan kişi, falanca kişi yada kişilerden  şu kadar rüşvet aldı,falan kişinin lehine şu yanlış uygulamaları yaptı gibi ifadeler yok.Bilakis bu raporlarda yetkililerin görevlerini yapmadıkları,işlerin düzeltilmesi hususunda bilenlere destek olmadıkları  nedeniyle sonuçta Kurumun yada Devletin milyarlarca Dolar para kaybına neden olmuşlardır.
            Sonuçta bu raporların gittiği yerler olan TEK ve TEAŞ Gn Müdürlükleri ,Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve sonuçta Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurumu Makamı bilerek yada bilmeyerek  bu suça ortak olmuşlardır.
           Sonuç ne olursa olsun ,uygulama makamı yada denetleme konumundaki makamlar bilerek yada bilmeyerek görevlerini yapmadıkları,yapamadıkları,yada yapmalarına engel olunduğu vesilesiyle Türkiye  enerji konusunda bugün için büyük bir çıkmazdadır.
           Sonuçta yanlış uygulamalar elektriğin  pahalanması,buna bağlı olarak maliyetlerin artması,fabrikaların kapanması,işsizliğin patlaması,bütçe açığının fırlaması şeklinde karşımıza çıkıyor.Meseleye şu açıdan bakarsak sorunları ve sorumluları daha çabuk ortaya çıkartırız:
           Elektrikle ilgili olarak en alttaki memurundan ,en üst makamda bulunan  Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanına varıncaya kadar herkes,bilgisi,tecrübesi,eğitimi,bulunduğu makamı derecesinde işlerin daha iyiye gitmesi hususunda katkı koyması gerekir.
         Hele hele uygulama yada denetleme makamında bulunanlar görevlerini bilerek yada bilemeyerek yapmıyorlarsa durum çok daha vahimdir.
         Eğer yetkililere,karar merciğinde olanlara yapılan yanlış işler karşısında dik duruş göstermiyorlarsa,gösteremiyorlarsa,yada bilene destek olmuyorlarsa o zaman şu soruyu sormak lazım:
         Bu işin düzeltilmemesinden ,yada bu yanlış işlerden senin çıkarın ne?
          Eğer sorunlara bu açıdan bakarsak,en alt kademeye kadar ihmali olanları tespit etmek mümkün olur.Yani iş hususunda ihmali olan kimler varsa çorap söküğü gibi arkası gelir.
        Yanlış işleri irdelerken burada şu hususu da  belirtmek lazım:
          Bakanlık ve Genel Müdürlük makamlarını genellikle siyasi otorite belirliyor.Daire başkanları,şube müdürleri….vs de bu üst makamlardakiler belirliyor.Ve siyasi otorite kendi emir ve direktiflerinin dışına çıkacak kişileri önemli yerlere getirmez.
           Örneğin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı bana dese ki  ortada hiçbir sorun yokken,özel kesime iş çıksın  diye termik santrallerdeki üretimi düşür!Ama ben üretimi düşürmem.Onun için benim gibilerin üst makamlara getirilmesi mümkün değil.
           Meseleye görevini yapmamış olma  açısından baktığın zaman bendeki raporlar o kadar önemlidir ki,Meclis te Gensoru önergesi bile verilebilir.Ama onlarda da tık yok.Zira biz Millet Vekillerinin nasıl ve hangi şartlarda  seçildiğini biliyoruz.
          Yani enerji konusunda da sorunlarla karşı karşıya kalmamız,bu sorunların altında kalkamayışımız siyaset ve siyasetçilerin kalitesiyle de ilgili bir husus.
           Almanya,İngiltere,Fransa,ABD,Japonya gibi ileri teknoloji toplumlarında eğer bir yerde bir sorun varsa yetkililer bu sorunu çözebilecek uzman kişiyi arar bulur,ona destek olunur ve böylece sorun çözülür.Ama Türkiye de durum bunun tamamen tersi.Uzman kişiler yetkilileri arar bulur,sonuçta şu işi bana verinde çözeyim gibi ricacı durumuna düşer.İşte benim durumumda bunun gibi.Onun içindir ki enerjide olduğu gibi diğer işleri de  ağzımıza,gözümüze bulaştırıyoruz.Durumu şöyle özetlemek lazım:
       Yetkililer ilgisiz ve bilgisiz,
        İlgililer ve bilgililer ise yetkisiz.
        2 Nisan 2009 tarihinde Cem  Tv de   İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesinden Prof. Dr.  Güven ÖNAL ile Enerji Sorunu ve Çözüm Önerilerini ortaya  koymaya çalışıyorduk.Program 3,5 saat kadar sürdü.Burada sunucunun iki önemli sorusunu ve cevabını sizlerle paylaşmak istiyorum.
           Sunucunun birinci sorusu şu:
          Sosyal Devlette kömür yardımı yapılamaz mı?
          Ben de dedim ki evet yapılabilir ama,eğer dağıtılan bedava kömürlerden dolayı elektrik maliyetleri yükseliyorsa,bu yüzden fabrikalar çıkmaza giriyor ve kapanıyorsa ,bu sebepten çalışanlar  işlerini kaybediyorlarsa yapılan iş yardım olmaktan çıkıyor.
           Diğer soru ise şu idi:
            Sayın YALVAÇ programı kapatmadan önce varsa son sözlerinizi almak istiyorum.Ben de dedim ki Kamunun elindeki 14 adet termik santralin üretim sorunlarını 6 ay gibi kısa bir sürede çözer ve enerji sorununu halledebilirim.Yalnız siyasilerin bana destek olması ve şu işi yap demesi lazım  dedim.Ben daha ne söyleyeyim!?
           Enerji sorununun da çözülmesi Halkın bilinçlenmesi ve çok okuması ile mümkündür. Gazetelerin toplam  tirajlarına baktığımızda bunun nüfusumuza oranla  çok düşük olduğunu görürüz.
           Bugüne dek toplam 5 kere tv aracılığı ile Enerji Sorunu ve Çözüm Önerileri konusunda ki düşüncelerimi Halkımızın en azından bir kısmı biliyor.Ama bugüne kadar konuyla ilgilenip sorunun çözümüne katkı koymamalarını büyük bir noksanlık olarak görüyorum.
           2. Dünya Savaşı sonrasında başlayan Marshall yardımları sürecinde Köy Enstitüleri kapatılmış,uçak fabrikası kapatılmış,daha doğrusu üretim ve projeye dayalı işler rafa kaldırılmış ve bundan sonraki süreçte Halk kolaya alıştırılmış ve kendi özgüvenini kaybetmiş.Onun için benim itdeealı ve kesin sözlerim herhalde bir inançsızlık yaratıyor.Zira herkes inanıyor ki para yabancıda teknoloji onlarda ,biz öyle büyük işleri halledemeyiz diye düşünüyorlar herhalde.
        Sorunun çözümü  şurada:
        Bugün Türkiye 50-60 sene öncesinin Türkiye’si değil.Hem ağzı laf yapıp,hem de kariyer sahibi olan insanlar var.Onun için diyorum ki gerek millet vekili adayları olsun,isterse parti genel başkanları olsun ki,parti genel başkanları potansiyel Başbakan adaylarıdır,Halka şöyle  söylemelidirler:
           Benim ihtisas alanım şudur.Meclise girdiğimde Türkiye nin şu sorununu halledeceğim diye söz vermesi lazım.Daha doğrusu Halkımızın da siyasetçilere senin uzmanlık alanın nedir diye sormaları lazım.Bu şekilde siyasetin ve siyasilerin kalitesi yükseldiğinde  sorunlar kendiliğinden hallolur. Saygılarımla…

            (ANAYURT GAZETESİ, 31 ARALIK 2O1O)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder