TÜRKİYENİN ENERJİ SORUNU
VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ (6/1…)
Mak. Yük. Müh. Ahmet YALVAÇ
Sevgili ANAYURT
Okurları,bu günkü yazıma başlamadan önce ,elektrik birim fiyatları ile ilgili
yaptığım fiyat analizleri makalem ile ,termik santral bulunan yörelerde ki hava
kirliliği ve olumsuz neticelerini içeren makalemi okumayanlar için bir hatırlatma , okuyanlar
içinde bazı hususlara tekrar halinde
kısa vurgular yapmak istiyorum.
Türkiye deki
enerji sorunu , Kamunun elindeki termik santrallerin usulüne uygun olarak çalıştırılmamasından
kaynaklanmaktadır.Projede öngörülen miktar kadar elektrik üretilememesi ise
buradan kaynaklanmaktadır.
Devlet
santrallerinde üretilen elektriğin birim maliyeti ,Özel Kesim santrallerinde
üretilen elektriğin birim maliyetinden çok daha ucuzdur.
Bu itibarla
enerji sorununun çözümü Devletin
elindeki santrallerin iyi çalıştırılmasına bağlıdır.
Özel Kesim
de,enerji üretiminin detayları konusunda yeterli bilgiye sahip değildir.
AFŞİN-ELBİSTAN,
SOMA, YATAĞAN ,KEMERKÖY,YENİKÖYvs. gibi yörelerde termik santrallerden
kaynaklanan hava kirliliği ile ilgili olarak yaşanan sağlık sorunları, bitki ve
hayvan sağlığının da olumsuz yönde etkilenmeleri de termik santrallerin usulüne
uygun olarak çalıştırılmamasından kaynaklanmaktadır.
Bugün,termik
santrallerde üretimi olumsuz etkileyen faktörlerle,bunların nasıl
halledilebileceğini inceleyeceğiz
Aşağıda
detaylarını sunacağım ENERJİ BİRİFİNGİ VE DEĞERLENDİRMESİ dosyasının tamamı 36 sayfadır. Çoğu detay bilgilere burada yer
verilmemiştir
Dosyanın
orjinalinde sunulan bilgiler ve yapılan çalışmalar,santral ve santralcilik
konusunda Türkiye de yapılan en kapsamlı çalışmalardır.Bu detay bilgiler ve
yapılan kapsamlı çalışmalar bir Tv proğramında yada bir konferansta işlenirse
daha yararlı olur kanaatindeyim.Burada verdiğim bilgiler sizlerin konunun özünü
anlamanıza yeterli.
Vehametin
boyutlarını ortaya koymak için
anlattıklarımı mümkün olduğu kadar belgelere dayandırmaya çalışıyorum. Umuyorum
yararlı oluyordur.
Bu
raporun hazırlanmasından bu yana , aradan 10 yıl geçmesine rağmen işlerin
düzelmesinde bir düzelme yok. Onun için dirki çağ atladık diye övünenlere, ben
olsa olsa ancak ip atladık diyorum.
ENERJİ
BRİFİNGİ VE DEĞERLENDİRMESİ
Konusu: Termik Santraller de Kömür ve
Kömüre Dayak Üretim Kayıpları, Nasıl Önlenecekleri, KÖMÜR ZENGİNLEŞTİRME ve
YIKAMA Ünitelerinin Tanıtılması.TARİH: 18-19 TEMMUZ 2000
YERİ: TEDAŞ Gn. Md. Konferans Salonu
ORGANİZATÖR:Enerji
ve tabii Kaynaklar Bakanlığı adına: Müst. Yrd. M. Ali TÜRKOĞLU
KOORDİNATÖR:Mak. Yük. Müh. Ahmet YALVAÇ
TEAŞ Gn. Md. Termik Sant. İşi. ve Bakım
Dai. Başkanlığı
İÇİNDEKİLER Sayfa
BRİFİNG Programı 1
Sn. Müst. Yard. Ali TÜRKOGLU'nun günün anlam ve önemini
belirten açılış konuşması Mak. Yük. Müh. Ahmet YALVAÇ'ın enerji kayıplarını
özetlemesi ve çözümlerini içeren konuşması 3-12
Kömür, konveyör ve band problemlerini içeren baz resimler..
13-16
Seminer programlan hakkında 17-20
Seminer programlan ; 21-23
Prof. Dr. Güven ÖNAL'ın kömürün enerji üretimindeki önemini
belirten konuşması, kömür ocaklarında ve santrallerde yaptığı tesbitler ve
önerileri 24-26
-ENERJİ BRİFİNGİNİN DEĞERLENDİRMESİ 27-29
Brifinge davet edilenlerin listesi 30-36
KAPSAM:
Bu ENERJİ BRİFİNGİ'nde ele alınacak
konuların temelini, resmi evraklarda yaptığım tespitler, eğitim dairesi
başkanlığında özel görevli olarak bulunduğum iki yıl içerisinde, seminerler
vesilesi ile termik santrallerde ve kömür ocaklarında yaptığım araştırmalar ve
tespitler oluşturmaktadır.
Problemlere
yaklaşım tarzı iki yönden olacaktır. Birincisi başta kömür olmak üzere; proje
oluşturuluncaya kadar mevcut sorunları basit yöntemlerle nasıl halledebiliriz,
ikincisi santralın bünyesine en uygun kömür zenginleştirme ve lavarlama
üniteleri hangileridir?
1999 Yılının
yazında, ağırlıklı olarak EGE BÖLGESİndeki termik santrallerde ve kömür
ocaklarında başta kömür olmak üzere birçok problemi (1) hafta boyunca video
kamerasıyla tespit ettik. Bu görüntüler canlı birer örnek olması bakımından çok
önemlidir. Bundan önceki toplantıda hep kömür kömür denildi ama, problemlerin
detayına inilmedi. Ama bu görüntü kayıtlarında detaylarda var.
Kömür
ocaklarında ve termik santrallerde yapmış olduğumuz çekimlerin bir kısmı,
yetkililerin bilgisi dahilinde ve müsaade ile bir kısmı ise gizlenerek yada
müsaade alınmadan yapılmıştır. İlgililerin bunu anlayışla karşılamalarını
bekliyorum.
Bugüne kadar ki
tecrübelerimle gördüm ve anladım ki, toplantının şekli ve boyutu ne olursa
olsun taraflar, genelde kendileriyle ilgili olan sorunları kamufle etmeye
çalışıyorlar. Bu yüzdende sorunlar çözülemiyor. Ama bu defasında öyle
olmayacak.
Bu sorunların bir
şekilde bütün çıplaklığı ile ortaya konulması gerekiyordu. Bu defasında işte
yapılan bu. Bu sorunlar çözüldüğü zaman göreceksiniz herkes rahat edecek.
Bu görüntüler
ekrana geldiğinde, zaman zaman görüntüler dondurulacak, çözümleri konusunda
kısa izahatlar da bulunulacaktır.
SORUNLARIN ÇÖZÜMÜNDE EĞİTİMİN
YERİ
1998 yılının aralık ayında SOMA Eğitim
merkezinde, termik
santrallerimizde yaşanan kaynak sorunlarını asgariye indirmek maksadıyla mühendis seviyesinde bir İLERİ KAYNAK SEMİNERİ organize ettik.
santrallerimizde yaşanan kaynak sorunlarını asgariye indirmek maksadıyla mühendis seviyesinde bir İLERİ KAYNAK SEMİNERİ organize ettik.
Seminere ben, bir doçent ve bir profesör
hoca olarak katıldık.
Seminer uygulamalı yapıldı ve çok
faydalı oldu.
1999 yılının
başında, termik santrallere ait 1988 faaliyet yılı üretim
kayıpları dosyasını inceledim, kayıpları sınıflandırdım. Kömürün proje değerinde verilememesi, bant ve konveyör arızaları, yanma problemleri ve program dışı devre dışı kalmalarla meydana gelen enerji kayıpları 11,350 milyar kilovat saat kadardı. Ama toplam kayıplar bu rakamın çok daha üstündeydi. Durumu ve yorumlarını bir raporlu TEAŞ Termik Santraller İşletme ve Bakım Dairesi Başkanlığı'na sunarak eğitim programları düzenlenmesini teklif ettim.
kayıpları dosyasını inceledim, kayıpları sınıflandırdım. Kömürün proje değerinde verilememesi, bant ve konveyör arızaları, yanma problemleri ve program dışı devre dışı kalmalarla meydana gelen enerji kayıpları 11,350 milyar kilovat saat kadardı. Ama toplam kayıplar bu rakamın çok daha üstündeydi. Durumu ve yorumlarını bir raporlu TEAŞ Termik Santraller İşletme ve Bakım Dairesi Başkanlığı'na sunarak eğitim programları düzenlenmesini teklif ettim.
Bu program
çerçevesinde 1999 yılında HAVA KİRLİLİĞİ, BACA GAZI ARITMA SİSTEMLERİ VE
EMİSYON ÖLÇÜM CİHAZLARININ TANITILMASI SEMİNERİ ni gerçekleştirdik. 1999 yılı
eğitim programlarında olduğu halde, Termik Santraller işletme ve Bakım Dairesi
Başkanlığı üst yönetiminin değişmesi dolayısıyla KÖMÜR, KONVEYOR VE BANT
seminerini büyük zorlukları aşarak gerçekleştirdik. Yine 1999 programında
olduğu halde doğrudan santral işletmeciliğine yönelik olan KAZAN SEMİNERİ
hazırlık ve bağlantıları yapıldığı halde, hala beklemede bulunmaktadır. Bu
seminerin yapılmasında büyük bir fayda görüyor ve yetkililerin desteğini
bekliyorum.
Faydalı olacağı
için seminer programlarım, seminerle ilgili bilgileri yazı ekinde sunuyorum.
Ayrıca hocalarımızın sipariş üzerine hazırladıkları ve son derece kıymetli
bilgileri içeren bu dökümanlardan elimizde mevcut olanları siz saygıdeğer
katılımcılara takdim ediyorum. Bu dökümanların bir kısmı daha önce bazı üst
düzey yetkililerine takdim edilmiştir.
SORUNLAR
NİÇİN ÇÖZÜLEMİYOR?
Bu seminerler
vesilesi ile tekrar tekrar gördük ve anladık ki, program ne kadar güzel
olursa olsun, Amerika'dan
Almanya'dan İngiltere'den
Türkiye'den vs. çok büyük firmalar katılmış olsun, yerli
ve yabancı üniversitelerden uzman hocalar katılmış olsun, bir şey farketmiyor;
üst düzey yöneticilerimiz maalesef bu bilimsel ağırlıklı toplantılara vakitleri
olmadığı gerekçesiyle rağbet etmiyorlar, katılmıyorlar. Şimdi müsadenizle
herkese soruyorum. Bilimsel ağırlıklı problemlere, bilimsel ağırlıklı olmayan
toplantılarla çözüm bulmak mümkün mü?
Eğer vaktimiz
olursa kömürün yanmasıyla ilgili teknik hesaplara gireceğim. O zaman konunun
öneminin daha iyi anlaşılacağına inanıyorum.
11.350 MİLYAR
KWH LIK KAYIP ENERJİ NE DEMEK ?
AFŞİN-ELBİSTAN
Termik Santralının gücü 4 x 344 MW tir.Eğer bu santral 365 gün sürekli olarak
tık demeden dört ünitesiyle maksimum kapasite ile çalışırsa, yukarda sözünü
ettiğim kayıp enerji buna eşit. Ama bu santralin tam kapasite ile 365 gün tık
demeden çalışması mümkün değildir. Eğer bu sorunları halleder ve iyi bir
işletmecilik sunarsak (6) ay içerisinde iki adet AFŞÎN-ELBİSTAN Termik
Santralını Türkiye'ye kazandırmış olacağız.
Yanma hesaplan da
işin içine dahil edilirse kayıp enerji, bahsettiğim 11.350 milyar kwh ten daha
fazladır. İşte biz bu ENERJİ BRİFİNG inde en azından bu 11.350 milyar kwh lik
kayıp enerjinin nasıl önleneceğini ortaya koyacağız.
YANMAYLA
İLGİLİ BAŞLICA SORUNLAR NEDİR ?
Eğer
santrallerimiz de proje değerinde kömür temin edilebilse o zaman herhangi bir
verim azlığı söz konusu olmaz. Ama durum maalesef öyle değil. Kömürün kalorisi
ve elementel analizi sık sık değişiyor. O zaman her değişiklikte, kömürün
randımanlı bir şekilde yanabilmesi için gerekli teorik ve gerçek hava
miktarının hesaplanması lazım. Ama ben bu hesapların yapıldığını hiç görmedim.
Hava fanının
sabit devirde döndürüldüğünü biliyorum. Eğer ihtiyaçtan fazla havayı kazana
basarsanız o zaman da verim düşer. Aşağıdaki grafikte görüldüğü gibi bu
maksimum noktayı hesapla bulmak lazım.
Eğer siz,
ihtiyaçtan fazla havayı kazana basarsanız, o zaman kazanın ısısı düşer. Kazan
ısısı düşüncede yüksek sıcaklıkta oksitlenen ve kalorisi çok yüksek olan (CO)
gazını doğrudan bacadan dışarı atmış olursunuz. Baca gazı analizlerinde CO
emisyonu çıkıyorsa, bu fazla hava verildiğindendir. CO in oksitlenmeden dışarı
atılması hem bir enerji israfı, hem de zehirli bir gaz olduğundan çevre
bakımından çok tehlikelidir.
Baca gazı analiz
hesaplarını yapabilmek, bunları yorumlayabilmek iyi bir kazan işletmesi için
şarttır. Bu hesapların her biri genelde mastır ya da doktora programlarıyla
ilgilidir. İşte seminerlere katılmanın faydaları burada. Problem ve çözümlerini
uzmanlardan, öğrenmek imkanını veriyor, teknolojideki gelişmelerden haberdar
olmamızı sağlıyor.
Bakıyorsunuz kül
analizlerine yüksek oranda yanmamış karbon. Demek ki o zaman siz yanmayı iyi
yapamıyorsunuz demektir.
Kömürü enerji
olarak düşünürsek, bir kısmını yakamadan dışarı, bir kısmını da yine yakamadan
cürufla dışarı atıyoruz demektir.
Bu konuda sonuç
olarak şunu söylemek istiyorum. Eğer biz yanma hesaplarını iyi bilirsek, proje
değerinde olmayan kömürden bile daha fazla enerji elde etmemiz mümkün.
KAZAN BORULARI NEDEN
SIK SIK PATLIYOR ?
Kazan boruları
genelde orta ve yüksek alaşımlı çeliklerden yapılmışlardır ve sıcağa, yüksek
basınca dayanacak özelliktedir. Mühendislik okullarında verilen klasik kaynak
bilgileriyle bu alaşımlı boruların kaynağını yapmak mümkün değildir. Hem
kaynakçının hem de mühendisin özel bir eğitim alması gerekir. Maalesef
santrallerimizde bu konuya da gereken önem verilmiyor. Bu itibarla kaynak
eğitimine hem kaynakçı, hem de mühendis açısından devam etmek hem de sürekli
hale getirmek lazım.Bu çerçeve içerisinde SOMA Eğitim Merkezinde kaynak
çalışmaları daha etkin ve sürekli hale getirilmelidir.
Bu konuda sonuç
olarak şunu söyleyebilirim:
Eğer bir kazan
borusu usulüne uygun olarak kaynak edilirse, bir revizyon süresince, hatta
yıllarca patlamadan görev yapabilir.
Bir kazan
borusunun patlamasıyla, kaynağın yapılması, hazırlık çalışmaları ... vs. ile
kazanın tekrar devreye girmesi için geçen zaman yaklaşık bir haftadır. Eğer siz
kazan patladığında hızlı soğuşun diye (2) günlük soğuma zamanını kısaltmak için
fanları devreye sokarsanız, metalurjik olarak anormalliklere ve seri çatlak ve
patlamalara neden olursunuz. Bu itibarla kaynak konusu son derece önemlidir.
Aslında her hafta
bir boru patlağının yaşanması bir soruşturma gerektirir.
SANTRALCILIK OKULU
Almanya'da ESSEN
şehrinde santral firmalarının katkılarıyla çalışan bir SANTRALCILIK OKUL
mevcut. Santrallerde çalışacak teknik personel, hem görev öncesinde hem de
görev süresinde periyodik olarak ve sürekli bir şekilde eğitimden
geçmektedir. Örneğin bir (A)
santralinde görev yapacak olan bir müdür, (A) santraliyle ilgili nazari
bilgileri aldıktan sonra önüne (A) santralının maketi konuyor. Santralin
karakteristikleri belli. Eğer (A) santrali devreye alınırken ya da devreden
çıkartılırken eğer müdür adayı herhangi bir işlem ya da girdi hatası yaparsa
hemen sinyal veriyor. Bu eğitime iş öğrenilinceye kadar devam ediliyor.
Biz işlerin iyi
gitmediğinden hep şikayet ediyoruz ama öyle bir santralcılık okulu TÜRKİYE'de
yok. Santral işletmeleri özel sektöre devredilse bile böyle bir okulun
kurulmasına TEAŞ Gn. Md. Öncülük etmelidir.
KAZAN
REVİZYON HİZMETLERİ
Enerji
kayıplarının yüksek olmasında revizyon hizmetlerinin usulüne yada standartlara
uygun yürütülmediğinin etkisi büyük. Bu itibarla revizyon hizmetlerinin
yürütülmesi yeni bir organizasyonla yapılmalıdır. Bu konuya açıklık getirmek
bakımından Almanya'dan bir örnek vermek istiyorum.
ALMANYA'DA REVİZYON HİZMETLERİ NASIL YÜRÜTÜLÜYOR?
1987 de Almanya'ya
gittiğimde STEAG firması beni ESSEN'e yaklaşık bir saatlik mesafedeki FÖRDE
SANTRALI'na götürdü. Santral 3000 MW lık bir kömür santralıydı ve revizyon
halindeydi. Kazan firması gelmiş, kazanı revizyon ediyordu, değirmen firması
gelmiş, değirmeni revizyon ediyordu. Bu bakım firmaları STEAG'ın değildi.
Sonuçta bana kumanda odasında çalışan 3-4 kişiyi gösterdiler ve santralı bunlar
idare ediyor, istediğimiz bilgileri bilgisayardan alıyoruz dediler. Aslında
böyle bir yapılanmayı ben özelleştirme öncesinde TEK'e teklif etmiştim. Ama
olmadı. Aslında Türkiye de santral alan ya da olacak olan özel firmaların,
işleri daha kolay ve randımanlı yürütebilmeleri için böyle bir organizasyona
gitmeleri lazım.TEAŞ Gn. Müdürlüğü böyle bir organizasyon için öncülük etmelidir.
Termik santral
revizyonları, uzmanlaşmış firmalar tarafından yapıldığından herhangi bir zaman
da santralın arızalanıp devre dışı kalma ihtimali son derece azdır. Aksi
durumda revizyonu yapan firmalar tazminat ödemek durumunda kalacaklarından işe
eğilmek zorunda kalacaklar. Revizyon firmalarının kurulması, enerji sanayinin
zaman içerisinde Türkiye'de de kurulup gelişmesine öncülük edecektir.
İLK ADIM
Böyle bir
revizyon ekibi, başlangıç olarak termik santrallerden, merkez teşkilatından,
kısmen de geçici kadro ile hizmet alımı şeklinde dışardan alınacak elemanlarla
oluşturulabilir. Belli bir hazırlık çalışmalarından sonra bu ekip ağırlıklı
olarak işin içine girer.
Başlangıç olarak
bir kaynak ekibi kurulabilir. Arızalı durumda, sorun nerede ise bu acil durum
ekibi müdahele eder. Zaman içinde yukarda da izah ettiğim gibi teşkilat
genişletilir. Arzu edilirse bu işi de yüklenebilirim. 18.7.2000.
Mak. Yük. Müh.
Ahmet YALVAÇ TEAŞ Gn. Md. Termik Sant. İşi. ve Bak. Dai. Başkanlığı
NOT:
Sayfa 13, 14,
15, 16 da bulunan ve santrallerdeki band ve konveyör arızaları ile kömür
problemlerine ışık tutan görüntülerin daha fazlası,detaylı ve canlı olarak
video bandında var. Arzu edenlere ya da görmeyenlere bu bandlar tekrar
izlettirilebilir.
Santrallerde 1998
yılında, proje değerinde kömür verilmemesi, kömürün harmanlanamaması, band
konveyör arızaları, yanma problemleri program harici devre dışı kalmalarla
meydana gelen 11.350 MİLYAR kwh'Iık kayıp enerjinin hikayesi, 12.02.1999 tarih
ve 1095 sayılı yazı ile
TEAŞ Gn. Md. Termik Sant. îşl Ve Bak. Dai. Başkanlığı'na
vermiş olduğum teferruatlı raporda var.
Konveyör makaralarının taşlaşmış küllerden bilhassa bir
proje ile nasıl temizleneceği; ÇİN bandı hikayesine bağlı olarak 14.05.1998
tarihinde TEAŞ Gn. Md. Termik Sant. İşi. Ve Bakım Dairesi Başkanlığına verilen
kapsamlı bir raporla ortaya konmuştur.
Prof Dr. Güven ÖNAL’ın Tespitleri:
TÜRKİYE'DEK KÖMÜR YAKAN SANTRALLERDE DURUM
Satıcıdan Alman Kömür Nitelikleri Uygun Değil
Alış Noktasında Kömür Yetersiz
Kömürde Çok Miktarda Suni Karışmış Taş Var
Kırma Sistemleri Kömür'e Göre Seçilmiyor. Kırıcılar Sık Arza
Yapıyor
Taşma Sistemlerinde (Bant Konveyör, Oluk Ve Shutlar) Önemli
Teknik Eksiklikler Var Çok Arza Yapıyor
Kömür'ün Niteliğini Belirleyecek On-Line Analiz Sistemleri
Mevcut Değil
Harmanlama Ve Homojenizasyon Yeterli Değil
Stoklarda Yanmayı Karşı Önlem Yok
Değirmenler Yüksek Taşlı Kömürle Çalıştığından Çok Arza
Yapıyor. Mevcut Öğütme Sistemleri Taşlı Kömüre Uygun Değil. Çok Fazla Aşınma
Var.
Havalı Klasifıkatörler İyi Ayarlanmadığından Yanmaya Giden
Kömür'ün Gronalometrisi Uygun Değil
Yanma Kontrolü Yeterli Yapılmıyor
Gerek Kömür Hazırlama, Gerekse Yanma Birimlerinde Uzman
İşletmeci Bulunmuyor
Atık Su Değerlendirilmiyor
Sonuç Olarak Yukarda Saylan Nedenlerle Enerji Üretim Verimi
% 30 Civarında Düşmektedir.
10. KÖMÜR
SANTRALLEIRNDE ENERJİ VERİMİNİ ARTTIRMAK İÇİN ALINACAK ÖNLEMLER
Kömür'ün
Denetimi
Numune Alma
Hızlı Analiz (On-Line)
Uygun Ve Değişmeyen Özelliklerde Kömür'ün Harmanlama Yolu İle
Sağlanması
Gerektiğinde Taş Ayıklama Veya Zenginleştirme
Uygun Kinci Ve Değirmen Seçimi
Yanmaya Giden Kömür Boyutu'nun Otomatik Ölçüm île Denetimi
Havalı Klasifikatörlerin Sık Sık Ayarlanması
Yanmanın Denetimi
Gerekirse Yanma Desteği (Co-Firing) Uygulaması
Bant. Kinci Değirmen Arızalarının En az'a İndirilmesi
Kömür Hazırlama Ve
Yakma Birimlerinde Uzman
Personel Kullanılması
Atık Sudan Yararlanılması
Mevcut
Personelin Sürekli Olarak
Meslek Sonrası Ve
İşbaşı
Eğitime Tabi Tutulması
18-19 TEMMUZ
2000 Tarihleri arasında Yapılan
ENERJİ BRÎFÎNGFnin Değerlendirilmesi:
Bu enerji brifinginde; TEAŞ Gn.
Müdürlüğü'nün Üst düzey Yönetimi, başta EGE BÖLGESI'ndeki bazı Termik Santral
İşletmelerinin üst düzey yöneticileri ile,TKİ Gn. Müdürlüğü'nün üst düzey
yöneticileri ve EGE BÖLGESİ'nde ki Bölge Başmüdürlerinin ve Bakanlığımızın üst
düzey yöneticileri ve uzman bilim adamlarının katılımıyla KÖMÜR ve KÖMÜRE
DAYALI PROBLEMLER'in tartışılması fevkalade yararlı olmuştur. Üzerinde
ağırlıklı olarak durulan hususlar, çözümleri ve öneriler özet halinde aşağıda
sunulmaktadır.
Kömür ocaklarında dekapaj iyi yapılamaması, ekskavatör operatörlerinin zaman zaman dikkat
etmemeleri nedeniyle santrallere gelen kömürlerin iri taşlarla toprak ihtiva
edebildikleri gerçeği kabul edilmiştir.
Bunu önlemek için kömür ocaklarında denetimin etkin hale
getirilmesi vurgulanmış, kesin çözüm olarak; kömür ocaklarında kömürün
kamyonlara yüklenmeden ya da konveyor bandlarına verilmeden önce, mobil bir
sistemle ya da döner bir kırıcı ile öncelikle büyük taşlardan arındırılması,
boyutunun küçültülmesi gerekli görülmüştür.
Bu şekilde taşlarda boş yere kamyonlarla santral sahasına
kadar taşınmayacak. Bu husus para tasarrufu sağladığı gibi taşıma bantlarının
ömrünü de arttıracak kinci sistemlerini arızalandırmayacaktır.
2.
Kömürün Homojenizasyonunun Sağlanması
Bazen gönderilen
kömürlerin ağırlıklı olarak, taş, toprak içerdikleri, bazen kaliteli kömür
oldukları, kalorifîk değerlerin genelde aritmetik ortalamaları içerdikleri
sonuçta; kömürün gerçekteki kalorifîk değerinde büyük dalgalanmaların
olmasından zaman zaman kazarım sönme noktasına geldiği santral işletme
müdürlükleri tarafından sık sık dile getirilmiştir.
TKİ tarafı ise çözüm olarak kalorilik şartı yerine, taş
toprak göndermemeye dikkat etmekle beraber, TEAŞ'ın kömür stok sahalarında değişik
kalori ve özellikteki kömürlerin stok edilmesinin ve istenilen özellikteki
kömürün paçallanarak elde edilmesinin daha doğru olacağım beyan etmiştir. Sabit
özellikte kömür en çok bu şekilde elde edilebilecektir.
NOT: Termik santral kömür park sahalarında zaman zaman
yeteri kadar kömür olmadığı, ne bulunursa yakılmak zorunda kalındığı zamanlara
rastlanmaktadır.
Park sahalarında değişik kalori ve özellikle kömürlerin
bulunmadığı yada az olduğu,santrallerde yaptığım araştırmalarda benim
tarafımdan gözlenmiştir. Bu itibarla TKİ tarafından getirilen öneri bence de
olumludur.
Kömürlerin ne şekilde parçalanacağı teknik ve zor bir iştir.
Parçalanmayı yapacak olan ve park sahalarında bu maksatla da bulunan kömür park
makinelerinin özelliklerinden tam manasıyla yararlanıldığı kanaatinde de
değilim.
Santral bazında park sahasında makinaların özelliklerinden
yararlanarak parçalanma suretiyle kömürün
HOMOJENİSAS-YONU'nun ne şekilde sağlanacağı uygulamalı olarak
gösterilmeli, bunun için EĞİTİM PROGRAMLARI düzenlenmelidir. 3. KÖMÜR'ün ve KÜL'ün hızlı analiz
yöntemlerinden yararlanarak analiz edilmesi
Şu anda uygulanan
laboratuar analiz yöntemlerinde, alman kömür numunesinin netice gelinceye
kadar yığınlar halindeki kömür yanıp bitmektedir. Bu itibarla günde kaç defa
numune alırsanız alım kontrol etme ve önlem alma imkan ya çok zayıf ,ya da hiç
yoktur. Bu itibarla HIZLI ANALİZ, başka bir deyişle ONLÎNE sisteminden
yararlanmakta fayda vardır. Ama TÜRKIYE bu teknolojide yeterli bilgi ve
deneyime sahip değildir.
Bu itibarla, ağırlıklı olarak bu teknolojiyi kullanan
Yunanistan'a TKİ ve TEAŞ elemanlarından oluşturulacak bir grubun ziyarette
bulunmasında fayda görülmüştür. Bu suretle Yunanistan Elektrik İdaresinin ve
santrallerin ne şekilde işletildiği de incelenmiş olacaktır.
Yunanistan Elektrik İdaresi Başkam Dr. LEONTÎDİS'in böyle
bir teknik ziyarete KÖMÜR SEMPOZYUMU'nda yeşil ışık yaktığı ilgili hocalarımız
tarafından ifade edilmiştir.
Eğitim çalışmalarına genişletilerek devam edilmelidir.
SANTRALLAR'ın REVİZYONU
Bu konuda önerilen husus ve yöntemler oturup
tartışılmalıdır.
(ANAYURT GAZETESİ, 21 Ocak 2011)
***
TÜRKİYENİN ENERJİ SORUNU
VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ (5/1 )
Mak. Yük. Müh. Ahmet YALVAÇ
Hava
kirliliğinin nedenleri .
AFŞİN-ELBİSTAN ,SOMA,
YATAĞAN,KEMERKÖY…….vs gibi bölgelerinde termik santral bulunan yörelerde
hava kirliliğine bağlı olarak solunum yolu hastalıkları ile kanser
vakalarının görüldüğü , yazılı ve görsel
basında yıllardan beri sıkça gündeme
gelmektedir.
Yöre halkı
ve mahalli idareler bu durumdan
şikayetçi olurken aslında yetkililerden
termik santrallerden kaynaklanan bu hava kirliliği sorununun çözümünü talep etmektedirler.
Halkımızın
bu endişe ve şikayetlerine bende katılıyorum. Konunun uzmanı bir yüksek
mühendis olarak santrallerden kaynaklanan hava kirliliğinin insanlarda
solunum yolu hastalıklarına ve kansere neden olabileceğini bende teyit
ediyorum.
Termik
santral bölgelerindeki hava kirliliği ,bu santrallerin bakım ve onarımlarının
iyi yapılmadığı,Dünya standartlarında bir işletme şekli ortaya konulmamasından
kaynaklanmaktadır. Bu iki cümleden neyi kastettiğimi ENERJİ BRİFİNGİ konusunu
işlerken açmaya çalışacağım
Santrallerden kaynaklanan hava kirliliğinin nedenini
yanmanın iyi yapılamadığı şeklinde de
özetleyebiliriz
Çoğunluğu
kömürle çalışan bu termik santrallerin üretim ve işletme sorunlarını halletmek
mümkün .Eğer bir termik santral usulüne uygun çalıştırılırsa bacalardan çıkan
dumanı pek göremezsiniz.O zaman hava kirliliği de olmaz ,solunum yolu
hastalıkları yada kanser vakaları minimuma iner
Santrallerden kaynaklanan hava kirliliği sadece insan sağlığını
değil,hayvan sağlığı, bitki örtüsü ve tarımı da
olumsuz yönde etkilemektedir.
Termik
santrallerdeki sorunlar ve nasıl
çözülebileceği hususundaki en kapsamlı araştırmalar TÜRKİYE de bende . Üstelik aldığım eğitimde buna
müsait. Zira bir termik santralin projesini yeniden yapabilirim.
Eğer bir
termik santral iyi çalışmıyorsa hem hava kirliliği yaşanır, hem de üretilmesi
gereken enerjiden daha az enerji üretilir.Meseleye bu açıdan da bakmak lazım.
Bundan
önceki makalemde de vurguladım ve şöyle demiştim :
Bir tv
kanalında bir profesörle Türkiye de
Enerji Sorunu ve Çözüm
Önerilerini ortaya koyarken Kamudaki 14 adet termik santralin üretim
sorunlarını 6 ay gibi kısa bir zaman içinde önemli ölçüde halledebilirim.Yalnız
birilerinin şu işi yap demesi lazım.Ben daha ne söyleyeyim ki….
Bu işleri
halletmek için maaş alan o kadar üst düzey y etkili varken, herhalde bu
işi benim 6 ay gibi kısa bir sürede
önemli ölçüde halletmem herhalde ayıp
olurdu diye düşünüyorum.
Daha
önceleri, Kurumda çalışırken de AFŞİN-ELBİSTAN Yöneticileri, hatta K. MARAŞ
valisi, Yatağan Kaymakamı ve Belediye Başkanları nezdindede girişimlerde
bulundum,destek talebinde bulundum. Ama kimse gereğini yapmadı.Herkes topu
başkasına atıyor.
Bir valinin,
bir kaymakamın , yada bir belediye başkanının böylesine teknik ve zor
konularda uzman olması elbette
beklenemez, ama ayaklarına kadar gelen bir fırsatı pekala
değerlendirebilirlerdi.
Eğer bana
biraz zaman ayırıp dinleme zahmetinde bulunsalardı, benim anlattıklarımla kendilerine
anlatılanlar arasında ki farkı anlayabilirlerdi .Bu husus ise çözümün
başlangıcı olabilirdi.
YATAĞAN’da
ki hava kirliliği ile ilgili olarak bir
tespitimi sizlerle paylaşmak istiyorum
Ben termik
santraldeki teknik sorunları biliyorum ama , baca için bir şeyler söylemek
istiyorum
2006
Yılındaydı.Tatile,denize giderken YATAĞAN’da ki TEK in misafirhanesinde geceyi
geçirmek istedik. Misafirhane yüksekte YATAĞAN çukurda gözüküyordu.Ben
santralin çevresindeki dağ ve tepeleri de bildiğim için böyle bir manzara
karşısında yorum yapabilmem biraz kolaylaştı.
Nispeten
çukurda olan Kasabaya göre Santralin bacası yeterli yükseklikte değildi ve bu
yüzden kirli hava yere çöküyordu.
Santrallerin baca yükseklikleri projelendirilirken atmosfer şartlarıyla
beraber, çevredeki dağ ve tepelerde dikkate alınarak baca faktörü olarak ilave
bir yükseklik hesaplanır. Onun için ben diyorum ki ilave yükseklik
hesaplanırken muhtemelen burada bir hata yapılmıştır.Ve çözüm şöyle olur:
Santralin
bacası merkez kabul edilerek 50-60-80-100-150-200m….vs. aralıklarla genişleyen
hayali daireler çizilerek , içten dışa doğru genişleyen yarıçap doğrusunun hayali daireleri kestiği noktalarda ki hava
kirliliği not edilir .Bu ölçüm diyelim ki merkezden 30 derece aralıklarla
360 derecede bütün yaylar için yapılır.
Sonuçta hava kirliliğinin hangi koordinatta
maksimum olduğu tespit edilir. Buradan da ilave yükseklik faktörü hesap
edilebilir.
Bu ilave
çevre yükseklik faktörünü hesaplamak için minimum 6ay yada 1yıl değişik
zamanlarda hava kirlilik derecesini not
etmek gerekir
Baca
yüksekliği olması gereken yüksekliğe çıkartılıca hava kirliliğinin müsaade
edilen sınıra çekileceğine inanıyorum..Tabiki santraldeki diğer sorunları daha
önceden çözmek lazım
Sempozyumlarda yada bazı televizyon programlarında termik santraller
gündeme geldiğinde,sorunun başlangıcı olarak kömüre uygun santral tipi
seçilmemiştir gibi ifadeler
kullanıldığına şahit oluyoruz. Ben şahsen bu teze katılmıyorum.Zira biz, eğer
santralin projesi hazırlanırken öngörülen şartları hazırlarsak maksimum verimi
elde ederiz
ENERJİ
BRİFİNGİ konusunu işlerken sorunlar ve
çözümleri konusunda biraz daha detaylı
bilgi vermeye çalışacağım
(ANAYURT GAZETESİ, 7 ARALIK 2O11)
***
TÜRKİYE NİN ENERJİ SORUNU
VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ(2)
Ahmet YALVAÇ yazıyor.
İzmir-BERGAMA_ALLENOİ , Doğu KAREDENİZ Bölgesinde FIRTINA DERESSİ ve
Sinop-BOYABAT bölgelerinde kurulması
düşünülen hidroelektrik santralleri(HES ler),yöre halkının itirazları sonucu
Türkiye’nin gündemine oturmuştu.
Bugün,elektrik
santrallerinin kurulmasına izin veren (üretim lisansı) Enerji Piyasası Üst
Kurulu(EPDK) nın çalışmalarına bu açıdan göz attıktan sonra asıl konumuza
girmek istiyorum.
EPDK nın
internet sitesinde ,üretim lisansını alarak Resmi Gazete de yayımlananlar var,müracaatlarını yeni yapmış olanlar var.
Gerek üretim
lisansını alanlar,gerekse lisans görüşmesi devam edenler,gerekse yeni müracaat
edenler açısından konuyu incelemeye aldığımızda şu hususları açıkça
gözlemleyebiliyoruz:
Bu santrallerin
çok büyük bir kısmı ;hidroelektrik santralleri; HES ler.
Kurulu güçleri
ise yüksek.Buradan anlıyoruz ki bu HES lerin çok büyük bir kısmı kanal tipinde
değil ,maalesef barajlı tiptendir.Genelde kanal tipi santrallerde kurulu güç 10
MWh i geçmez.
Kurulması
düşünülen bölgeler açısından incelediğimiz de,bunların çoğu Karadeniz Bölgesinde.Diğerleri ise
Doğu Anadolu,Akdeniz ve Ege Bölgelerinde
bulunmaktadır.Sanayi bölgesi ve tarım bölgesi olarak bildiğimiz Marmara
Bölgesi’nde Bursa da da epeyce HES var.
Konuya tarım
alanlarının,tarihi alanların ve yerleşim
yerlerinin su altında kalacağı açısından baktığımızda,Halkın HES yapımına
tepkisinin ilerde de devam edeceğine inanıyorum.
Elbette
enerjiye de ihtiyacımız var.Ama tarım alanlarının,tarihi mekanların,yerleşim
yerlerinin su altında kalmadan daha fazla enerjinin nasıl elde edilebileceği
hususundaki yeni proje yaklaşımlarına 3-4/ 12/ 2010 tarihlerinde yayımlanan makalemde
değinmiştim.Böylesi projelere Devletin öncülük etmesi lazım.
EPDK nın
internet sitesinde enerji lisans çalışmalarını süre açısından da incelediğimiz de genelde 46 küsur yıl yada 49 yıl olduğunu
görüyoruz.Bu süre uzun bir zaman!
Daha öncede
belirttiğim barajlı tip HES ler ile, kömürle çalışan termik santraller büyük
yatırımları gerektirdiğinden ,böyle yatırımları Devletin yapmasında yarar
var.Zira özel kesim enerji yatırımları yaparken kredi maliyetleri daha yüksek
,birde daha fazla kazanmak istiyor.Bu ise enerji maliyetlerinin,daha doğrusu
elektrik birim fiyatlarının yükselmesine neden oluyor.
Elektrik
enerjisi stratejik bir üründür.Ve kar alanı olmaktan çıkarılmalıdır.Onun için
enerji yatırımlarına Devlet ağırlık vermelidir diyorum.
Elektrik’in
niye pahalı olduğunu,minimum %50 nasıl ucuzlatılabileceğini ileriki yazılarımda
ayrıca ele alacağım.
Böylesine çok
tartışılan bir konuda EPDK nın kolaylıkla nasıl üretim lisansı verdiğini
anlayabilmek için , EPDK nın üyelerinin
nasıl seçildiğine bakmak lazım.
İleriki
yazılarımda EPDK nın yapısına ve üyelerinin nasıl seçilmesi gerektiği konusuna
ayrıca değineceğim
Şimdi enerji
üretimi konusunda,bilhassa da HES ler
konusunda bu hale nasıl geldiğimiz , getirildiğimiz gibi önemli bir
dosyayı sayın ANAYURT Gazetesi
okurlarının bilgisine sunmak istiyorum.
(37) Adet HES
in heke ayrılması(üretim dışı bırakılması) ile 350 adet dizel jeneratörün hurdaya ayrılması.
Yüksek
lisans eğitimine başlamak üzere 1988 yılının Ekim Ayın da Erzincan Elektrik Dağıtım Müessesinden Ankara’ya gelmiştim.
Daha önce
uzun yıllar AFŞİN-ELBİSTAN Termik Santralinde
çalıştığım,santralciliği iyi bildiğim, piyasayı da iyi tanıdığım gerekçesiyle
TEK Makina İkmal ve Satınalma Dairesi Başkanlığında,37 adet HES ile 350 adet
dizel jeneratörünün özelleştirme kapsamında ,piyasa koşullarında ,yönetmelik
esasları dahilinde satılması işini bana havale etmişlerdi.
Benim
santralciliği iyi bildiğim ve piyasayı iyi tanıdığım doğru idi.Ama çalışmayan
ve arıza durumundaki bir çok alet ve makinayı orjinaline uygun olarak
yaptığımı,ayağa kaldırdığımı unutmuşlardı herhalde.Yani sökmek,atmak ,satmak
benim için başvurulması gereken en son
seçenekti.
Ben şöyle
düşünüyordum:
Küçük HES ler
teknolojik açıdan karmaşık makineler değildi;bir bakıma su değirmenlerini
andırıyordu.Eğer suyun döndürdüğü türbinin kanatları aşınmış ise kaynakla dolgu yapılabilirdi,çok kötü durumda
ise yenisi alınabilirdi.
Türbinin
döndürdüğü jeneratörler vardı.Eğer sargıları yandı ise yeniden
sardırılabilirdi,tamir edilemeyecekse yenisi alınabilinirdi.Diğer
kısımlarında pek sorun olmazdı.
Santralcilikte
en önemli husus;yeteri kadar suyun olup
olmadığıdır.Eğer yeteri kadar su varsa diğer sorunlar halledilebilirdi
.Bu düşünce çerçevesinde heke ayrılması istenen 37 adet küçük HES lerin bağlı
bulundukları Elektrik Dağıtım Müessesesi Müdürlükleri nezdinde girişimlerde
bulundum.
Telefonda şu
soruları sordum:
Bölgenizde
şurada bulunan HES te santrali çalıştıracak su
var mı?
Cevap:var.
Peki ,santral
çalışacak durumda mı?
Cevap:genellikle
çalışacak durumda olduğu söyleniyordu.
Peki ,
çalıştıracak eleman var mı?
Cevap:genellikle
var deniliyordu.Ama bazı yerlerde elemanların bir kısmı ,yada tamamı emekliye
ayrılmıştı.
Peki, bu
santralin heke ayrılmasını (üretim dışı bırakılması) siz mi istediniz?
Cevap: Hayır ben
istemedim.Ankara dan yazı geldi,santrali heke ayırın denildi.
Bu şekilde
Türkiye genelinde elimdeki liste
dahilinde bir araştırma yaptım.Bunun neticesinde,TEK Genel Müdürlüğü tarafından
bana gereğinin yapılması için gönderilen
Yönetim Kurulu kararını incelemeye başladım.Bu kararın alınmasında kimlerin
öncülük ettiği ,kimlerin çekimser kaldığı hususundaki detay belgelere
ulaştım.Gerekli gördüğüm kişilerle tekrar tekrar görüştüm.Yaklaşık 3,5 aylık
bir çalışma sonunda toplam(65) sayfalık bir rapor hazırladım.Bu raporda 350
adet dizel jeneratörünün hurdaya ayrılmasında karşı çıkışlarımda vardı.
65 sayfalık bu
raporu,gereğinin yapılması ve sorumlular hakkında takibata geçilmesi istemiyle
TEK Genel Müdürlük Makamı’na gönderilmek istemiyle ,çalıştığım birim olan
Makine İkmal ve Satınalma Dairesi Başkanlığı muhaberatına teslim ettim.
Böyle bir
raporu hazırladığımdan çalıştığım birimin haberi yoktu.Bu rapordan bulunduğum
birimin haberi olunca panik başladı.Bu rapor Genel Müdürlük Makamına intikal
etti ama,nihayetinde görülen lüzum üzerine 37 adet küçük HES in heke ayrılması
ile,350 adet dizel jeneratörün satılması işini başka birime verdiler.
Benim söylediğim
şu idi:
Bu küçük HES
leri satmayalım.Bakım ve onarımlarını ben yapayım,hazırda beklesinler.İhtiyaç
olduğunda kullanırız.
Benzer şeyleri
dizel jeneratörler içinde söyledim.Dedim ki bunların bakım ve onarımını da ben
yapayım,hazırda beklesinler,ihtiyaç halinde kullanırız.
Bu dizel jeneratörlerinin
her birini ortalama 1 MWh gücünde kabul edebiliriz.Toplam 350 MWh toplam
gücünde diyebiliriz.
Bu
jeneratörler Anadolu’nun muhtelif yerlerinde bulunuyorlardı.HES lerle beraber
belediyeler tarafından işletiliyorlardı.Bu elektrik üniteleri kanunla
belediyelerden alınıp TEK e devredildi.
Peki TEK ne yaptı,kendisine emanet edilen bu küçük HES
lerle , dizel jeneratörleri ..? ! bakım ve onarımlarını yapıp ,ihtiyaç halinde kullanacağı yerde ,görevini yapmayıp
bunları hurda fiyatına satmaya kalktı.
Ben
K:Maraşlıyım.Çocukluğumda elektrik böyle jeneratörlerden karşılanırdı.Birde
elektrik denen yerde Pınarbaşında küçük HES vardı.Şimdi bunlar yok.
65 sayfalık
raporu hazırladığım esnada Trabzon dan Ziraat Yüksek Mühendisi sayın Ali Çiftçi
den bir mektup geldi.Şöyle diyor,sayın yetkili hurdacıda satılan türbin
parçalarını gördüm;bunları döviz
ödeyerek aldık.Bunları hurda demir fiyatına satacağınıza,bizlere santral olarak
verin de biz işletelim.
Sayın Çiftçiye
bir mektup yazarak kendisine duyarlılığından dolayı teşekkür ettim.Sonra
kendisi ile de tanıştık.Buradan Ona saygı ve selamlarımı sunuyorum.
Vatandaşın
önerilerine benzer hususları 65 sayfalık
raporda bende not etmiştim.
Ve şöyle
demiştim.
Eğer bu HES
lerin TEK tarafından işletilmesi pahalı
geliyorsa ,bunu söküp atmayalım.İlk sahipleri olan belediyelere ve
vatandaşlara verelim,hatta bakım ve onarımlarını da ücret karşılığı biz yapalım.Ama elektrik
üretilmesine devam edilsin.Ama dinleyen olmadı.
Bu 37 adet HES
in heke ayrılmasının ardında başka
nedenlerde var.
Bu HES ler
50-60 sene önce kurulduklarında yerleşim yerlerinin dışında imiş.Gün gelmiş bu
HES ler yerleşim yerlerinin içinde kalmış;arsa ve binaları değer kazanmış.Bu
durum karşısında kimini belediyeler işgal etmiş,kimini de vatandaş işgal etmiş.Bununla ilgili olarak
o zaman kaç tane dava vardı.
Sonunda
düşünülmüş,fiili işgale dönüşen bu HES lere kılıf uydurmak için
TEK Genel Müdürlüğü Yönetim Kurulu tarafından heke ayrılması;üretim dışı
bırakılması kararı alınmış.
Yazılı olarak böyle bir karar yok ama,uygulamadan böyle bir
sonuç ortaya çıkıyor.
Antalya Bölge
Müdürü diyor ki:Arifköy ve Altınkaya
köylerinde bulunan üzerlerine
kayıtlı olduğunu söylüyordu.
Bolu Müessese
Müdürü diyor ki:bölgemizde Mudurnu
da bulunan HES,zaten yönetim kurulumuzun
kararı ile (1) yıl önce satılmıştı.
Burada ilginç
nokta şu:
TEK Gn.
Md.lüğü Bolu EDM ye bir yazı gönderiyor
ve diyor ki;bölgenizde bulunan (Mudurnu)
HES i satış yönetmeliği esasları dahilinde satın.Bölge Müdürü de diyor
ki ,biz zaten onu (1) yıl önce satmıştık.
Peki kime
satılmış?.Bir turizm oteline!
Niçin ? Elektrik
üretmek için!
Bu nokta bilgileri niçin veriyorum:
Olan olmuş;ama
ders alınsın ve bundan böyle yanlış
işler yapılmasın istiyorum.
Küçük HES lerin
sayıları ve akıbetleri ile ilgili rakamsal
bilgiler.
Benim tespitime
göre Türkiye deki HES adedi (küçük ve
orta) 129 (belgelerle tespit edilen) .
Sayın Doğu OĞUZER’in tespitlerine göre 158
(hepsi belgelerle tespit edilemeyen)
Sayın Doğu OĞUZER
,Hidroelektrik Santraller Daire Başkan
larından biri idi.
HES lerle ilgili
olan rapor nerelere verildi?
-TEDAŞ Gn. Md
Tic. Dai. Bşk
lığı
29/1/1993 tarih
ve 01077 sayı
14/6/1993 tarih
ve 7248 numaralı yazı ile TEK
29/6/1994
tarih ve 9359 numara ile
TEAŞ Gn. Md
lüğü muhaberatları
Bu raporu
verdikten sonra ,aradan uzun bir zaman geçmesine rağmen TEK Gn. Md. Makamı bir cevap vermeyince,yukarıdaki ikinci ve
üçüncü hatırlatma dilekçelerini verdim.Ama maalesef bir cevap alamadım.
Bu
rapor,elektrik enerjisi ile ilgili olarak hazırladığım belgelerden sadece bir
tanesi.
Bu raporların
tarih ve numaraları sadece 3,5 sayfa ve silsile yoluyla taa Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurumuna kadar gitmiştir.Ama
bir sonuç çıkmamıştır
Bu rapor
dilekçelerin tarih,numara ve kime verildikleri,kaç sayfa oldukları,ELEKTRİK
Mühendisleri Odasının düzenlediği 3. Ulusal Enerji Sempozyumu kitabında
yayımlanan makalemde var.Sayfa 227-249.
Makalenin adı
TÜRKİYENİN ENERJİ SORUNU VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Konu ile
ilgili olarak daha fazla bilgi sahibi olmak isteyenlere bu makaleyi okumalarını
öneririm.
Küçük HES ler
ve 350 adet dizel jeneratörün elden çıkarıldıktan sonra Türkiye de enerji sıkıntısı baş gösterdi.Bunun üzerine
özel kesimden çok sayıda dizel jeneratör kiralandı ve çok para ödendi.
Bu HES lerin
ve dizel jeneratörlerin önemi:
Türkiye deki
elektrik şebekesi,bir ağacın kökü ve dalları gibidir.Eğer şebekeyi ağacın
kökünde olduğu gibi bir yerden beslersek,örneğin hep Doğudan
gönderirsek,kaliteli bir elektrik için gerekli voltaj,frekans ve akımı sağlayamayız.Şebekeyi dallarda olduğu gibi
zayıf olan uçlardan besleyerek arzu edilen noktalarda gerekli voltaj,akım ve
frekansı oluşturmamız gerekir.Meseleye bu açıdan baktığımızda elden çıkarılan
bu HES ve jeneratörlerin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkar.
Elden çıkarılan HES lerle
EPDK nın üretim lisansı verdiği
HES ler arasında bir bağıntı var mı?
EPDKnın
internet sayfası incelendiğinde özel kesimin santral kurmak istediği yerler
,hemen hemen TEK in söküp attığı HES lerin bulunduğu bölgelerde olduğu anlaşılıyor.Değişik
isimler adı altında karşımıza çıkıyor,kanal tipi yerine baraj tipi olarak .Bu
açıdan da Halk toprağımız ve suyumuz elden gidiyor diye protesto yapıyor.HES
lerde bugün geldiğimiz nokta maalesef bu.
Saygılarımla.
(ANAYURT GAZETESİ,
10 ARALIK 2010)
***
TÜRKİYENİN ENERJİ SORUNU VE
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ(3)
Ahmet YALVAÇ yazıyor.
Enerji
konusunda bugüne kadar yazdığım yazılarla çağ mı atladık , ip mi atladık
sorusunun cevabını ortaya koymaya çalıştım.Bundan sonra da ortaya koymaya
çalışacağım.
Her anı dolu dolu
geçen 30 yıla yakın bir süre enerji sektörünün içindeyim.Bu süre içinde
edindiğim bilgi ve
tecrübelerimi,sorunların çözümü hususunda siz Anayurt okurlarıyla paylaşmak
istiyorum.
Eğer işler şimdi
daha mı iyi gidiyor,eskiden mi daha iyi
gidiyor diye sorarsanız:cevabım şudur : Eskiden daha iyi gidiyordu.
Eskiden de
değişik konularda bazı sorunlar vardı ama, o zaman az da olsa bu sorunları
çözebilecek bilgili,tecrübeli,donanımlı ve gerektiğinde dik duruş gösterebilen
yöneticiler vardı.Bugün Kurumda böyle insanlar yok gibi.
Çöküş,geriye
gidiş ÖZELLEŞTİRME çalışmalarıyla başladı ve hızla devam ediyor.
Aslında bugün
özel kesimde de santralciliği,enerji konusunu bilen pek yok.
Bildiğini sanan
ve ekranlara çıkartılanlar da işin ancak bir kısmını biliyor.Bugün karşı
karşıya bulunduğumuz durum maalesef bu.
ELEKTRİĞE
GELEN ZAMLARIN PERDE ARKASINDA NE VAR, ELEKTRİK BİRİM FİYATLARINI UCUZUZLATMAK
MÜMKÜN MÜ?
Elektriğe gelen
zamların başlıca nedenlerini şu şekilde sıralamak mümkün:
1-Başta Ankara
Büyükşehir Belediyesi olmak üzere,belediyelerin BOTAŞ’a olan borçlarının
ödenmesinde sorun yaşanması,
Aynı şekilde
Türkiye Elektrik Üretim A.Ş. EÜAŞ’ın BOTAŞ’a olan doğalgaz borçlarının
ödenmesinde de sorun yaşanması, BOTAŞ’ı Rusya,İran… vs. den satın aldığı
doğalgazın bedelini ödeyemez hala gelmiştir .BOTAŞ’ın borçlarını ödemek için
bankalardan borç para aldığını biliyoruz.Bu husus BOTAŞ’ı iflas durumuna
getirmiştir.Dolayısıyla bu durum BOTAŞ’ı doğalgaza zam yapmak mecburiyetinde
bırakmıştır.Doğalgaza yapılan zam,elektriğe yapılan zammın ilk nedenidir.
16 Kasım 2007
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurumunun raporunda şöyle diyor .BOTAŞ belediyeler
ve kamu kuruluşlarından 12,3 milyar YTL alacağına karşı tahsilat yapamadığı
için personel maaşlarını bile bankalardan aldığı kredilerle ödüyor.
BOTAŞ’ın
internet sitesini incelediğimizde 2010 yılı için alacaklarına dair bir bilgi
yok.Onun için 2007 verilerini dikkate aldık.
Belediyelerin
BOTAŞ tan borca alıp halka peşin para ile sattığı doğalgazın parasını ödememesini ya da başka
işlerde kullanmasını doğru bulmuyoruz.Hükümetin Ankara Büyükşehir Belediyesinin
BOTAŞ’a olan borçlarının faizlerini silmesini de doğru bulmuyoruz.
2- 22 Temmuz 2007
Milletvekili Seçiminde Hükümetin sözde Halka dağıttığı binlerce ton kömürün
bedelini TKİ’ye 2008 de hala ödemediği söyleniyordu.Bu husus,kömür
işletmelerini de iflasın eşiğine getirmiştir,bankalardan borç almalarına neden
olmuştur.TKİ’ye ödenmeyen kömür paralarını da Halktan tahsil etmenin en kolay
yollarından biri elektriğe zam yapmaktır.
Eski Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler 2008 yılında iktidara geldiklerinden bu
yana geçen 5 yıl içerisinde dağıtılan
kömürün miktarının 8 milyon ton küsur ,ödenen paranın ise 1.2 milyar TL küsur olduğunu söyledi.BOTAŞ ve TKİ Genel Müdürlükleri’nin her ikisi de Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı kuruluşlardır.Ödenmeyen doğalgaz
paralarıyla bedava dağıtılan kömürün
Bakanlığa getirdiği yük 14 milyar TL dir.Bu miktar büyük bir paradır ve elektriğe zam yapmak için önemli bir
nedendir.
3-ZAMDA TÜRKİYE
ELEKTRİK KURMUNUN BÖLÜNÜP PARÇALANMASININ ROLÜ :
Eski adıyla
TEK diye adlandırılan Türkiye Elektrik Kurumundan,yani (1) genel müdürlükten
bugün için (30) adet genel müdürlük
türemiştir.Bu genişleme sonucunda toplam personel sayısında artma olmaması,
hatta azalma olmasına rağmen üst düzey
bürokrat ve yönetici sayısında meydana
gelen artışlar ve ilave masraflar dolayısıyla bilanço bir hayli
kabarmıştır.Dolayısıyla elektrik fiyatlarının zamlanmasında bölünüp
parçalanmaların oldukça önemli bir rolü
vardır.
Bölünüp
parçalanmalar için Dünya Bankası’ndan toplam 930 milyon ABD doları da kredi
kullanmışız.
Teşkilatın
eskiye göre genişlemesinin elektrik birim fiyatlarının artmasındaki payının her
KWh için 2 cent olduğunu söylemek mümkün.
Teşkilatın
genişlemesinin etkisi sadece personel ve idari masrafların artmasıyla da
sınırlı değildir.Müstakil genel müdürlüklerin birbirlerine elektrik ve hizmeti
fatura etmeleri neticesin de vatandaşın elektrik fiyatlarına ödediği KDV miktarı da yükselmektedir.
4- KDV ve FON
ORANLARININ YÜKSEKLİĞİ
Elektrik temek
bir tüketim maddesidir ve bu itibarla %18 KDV oranı yüksektir.Bu oranın
indirilmesinin yolları aranmalıdır.Elektrik maliyetlerine bindirilen çeşitli
fon kesintileri de,elektriği pahalandıran nedenlerden bir tanesidir.2007
yılında,yani zam gelmeden önceki bir faturayı örnek olması açısından
inceleyelim.
Fatura(Mesken) Ykr/kwh
Perakende
10,0244 (vergi yok,fon yok,KDV yok)
Perakende satış
ücreti
0,152 YKR(vergi yok,fon yok,KDV yok)
İletim sistemi
kullanım bedeli 0,374 YKR(vergi yok,fon yok,KDV yok)
Dağıtım
Bedeli
1,636 YKR (vergi yok,fon yok,KDV yok)
12,405 Ykr /kwh vergi yok KDV yok
%1 Enerji fonu
0,12405 ykr.
%2 TRT payı
0,24810 YKR
%5 BTV
0,62025 YKR
0,99240 YKR
13,3974 YKR FONLAR DAHİL
%18 KDV
15,8089
YKR/KWh
KAMU VE ÖZEL
KESİM SANTRALLERİNDEN ELDE EDİLEN ELEKTRİĞİN BİRİM FİYATLARI
2001 Yılı
verileri esas alınarak yapılan hesap neticesinde Kamu santrallerinde üretilen
elektriğin birim fiyatı
(hidrolik+termik) 1,64 Cent/kwh iken,özel kesimden temin edilen
elektriğin birim maliyeti (hidrolik+termik) 6,354 Cent/kwh olarak
hesaplanmıştır. Bu hesaplar bana aittir. Buna
göre özel kesim enerjisi Kamuya göre 3,86 kat daha pahalıdır.Aradaki bu fark ,
özelleştirmenin mantık ve gerekçelerine
de aykırıdır. İddia edildiği gibi Kamu bütün hantallığına rağmen özel kesimden
daha ucuza mal ediyorsa , o zaman Kamu payını artırmak lazım .
Şimdi
durum ne ?
2007 itibariyle
termik santrallerdeki ortalama birim maliyeti 6,1 Cent/kwh,hidroliklerdeki ortalama birim maliyeti 0,4 Cent/kwh kabul
edersek;termik+hidrolik ortalama maliyeti=(6,1+0,4)/2=3,25 Cent/kwh olur.2001
yılına göre ardaki fark =3,25-1,64=1,61 Cent/kwh.Buna göre fark 2 Cent/kwh
olarak alınabilir.
Doğalgazla üretim
yapan Kamu santrallerinde durum biraz farklı;ortalama maliyet 6,9 Cent/kwh olarak alınabilir.Halbuki bu
rakam 2001 de 4,20 Cent/kwh kadardı.Artış 6,9-4,20=2,7 Cent/kwh.Bu rakamı esas
olarak özel kesimden alınan elektrik
hakkında da bir şeyler söylemek mümkün.
2001 de özel
kesimden alınan elektrik ortalama birim fiyatı6,354 Cent/kwh idi.O halde özel
kesim enerjisi birim fiyatı=6,354+2,7=9,054 Cent/kwh olarak kabul
edilebilir.Zira özel kesimden temin edilen enerji ağırlıklı olarak doğalgaza
dayanmaktadır.
KAMU
SANTRALLERİNİN KURULU GÜCÜ NE KADARDIR?
Türkiye Elektrik
Üretim A:Ş Genel Müdürlüğü EÜAŞ’e bağlı santrallerde kurulu güç şöyle;
Termik=12554 MW
Hidrolik=11554 MW
Hidrolik santrallerdeki üretim mevsim şartlarına bağlı
olarak 35-70 milyar kwh/yıl olarak değişmektedir.İklim şartlarına bağlı
olmadığından ve kapasiteleri de büyük olduğundan belirleyici güç olarak termik
santraller üzerinde duracağız.
Eğer proje
değerinde kömür verilirse ve bakımları iyi yapılırsa,Dünya standartlarında
işletilirse,12500 MW kurulu güçle yılda 80 milyar kwh elektrik elde edilmesi
lazım.Ama biz de 2006 yılında 46 milyar kwh elektrik üretilmiştir.Üretilmeyen
enerji 80-46=34 milyar kwh.Buda ortalama 1200 MW gücünde (6 adet) Afşin
Elbistan A santralinin (1) yılda ürettiği enerjiye eşittir.Sonuç olarak şunu
söyleyebiliriz.
Eğer biz termik
santrallerde elde edilmesi gereken enerjiyi elde edersek elektrik birim
fiyatlarını aşağıya çekmek mümkün.Burada özel kesimden temin edilen enerjinin ne
miktarında ,nede birim fiyatında bir indirim öngörülmemiştir.
Termik
santrallerdeki sorunların ne olduğunu ,nasıl çözüleceği gibi hususları ayrı bir
yazı konusudur. TV kanalları arzu ederlerse bu konuda bir program yapmaya
hazırım.
Bu tespitlerden
sonra şunu da rahatlıkla söyleyebilirim.
Eğer termik
santrallerimizi iyi çalıştırırsak,nükleer santrale de ihtiyacımız yok.Zira üretilmeyen enerjinin 1000 MW gücünde(6) adet
nükleer santralin bir yılda ürettiği enerjiye eşit olduğunu söyleyebiliriz.
Yavaş yavaş
yazımızın sonuna yaklaşırken,yapılan araştırmaların sonuçlarını da göz önünde
bulundurarak şu önerilerde bulunmak istiyorum:
1-Elektrik
stratejik bir üründür,ticari bir meta olmaktan çıkarılmalıdır.Bugün enerjide
yaşadığımız sıkıntı buradan kaynaklanmaktadır.
2-Hükümet milyar
Dolarlarla ifade edilen Kamu santrallerini ölmüş eşşek fiyatına özelleştirme
adı altında birilerine peşkeş
çekeceğine,bu santrallerin sorunlarının çözümü yönünde çaba sarfetmelidir.Şayet
alnının teriyle,kendi parasıyla santral kurmak isteyen özel girişimciler
olursa,bunlar desteklenmelidir.
3-Madem ki
Elektrik Kurumunun bölünüp parçalanması hem maliyetleri arttırıyor,hem de
işleri zorlaştırıyor.O halde Elektrik Kurumu ya eski haline geri
getirilmeli,ya da ikisinin arasında üçüncü bir yapı oluşturulmalıdır.
4-Dağıtım
hizmetlerinde de özelleştirilme durdurulmalıdır.
Enerji
politikalarımızı yabancıların arzu,istek ve menfaatleri doğrultusunda değil
de,Türkiye’nin menfaatleri doğrultusunda yaparsak,sorunları daha kolay çözeriz.
Elektriğin minimum %50 oranında ucuzlatılabileceğini
söylemiştim.2007 ile 2009 fiyatlarını oranlarsak 15,8089/25,026=0,631. Buradan
artış oranının %63 olduğu anlaşılıyor.
Kamu da
üretilemeyen elektriği de üretirsek elektrik fiyatlarını 2007’ nin de çok altına indirebileceğiz.Bu analizleri
bir sonraki yazımda ele alacağım.
Saygılarımla.
***
TÜRKİYENİN ENERJİ SORUNU
VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ(4/1)
Mak. Yük. Müh. Ahmet YALVAÇ
Sevgili
ANAYURT Gazetesi Okurları,bugünkü yazıma 26.12-2010 tarihinde yayınlanan
makalemde,yazılım siteminden kaynaklanan bir baskı hatasını düzeltmekle
başlamak istiyorum.
Biz bilgisayarla matematiksel ifadeleri
orijinaline uygun olarak yazabiliyoruz.Ama anlaşılan odur ki gazete basım
sisteminde yeri tasarruflu kullanmaya yönelik olsa gerek matematiksel ifade
dört işlem;çarpma,bölme,toplama,çıkarma işlemlerini satır düzeninde yazmak
gerekiyor.Bu itibarla basım hatası buradan kaynaklanıyor.
Sonuçta bir
değişiklik yok ama payda çizgisi ile,paya yazdıklarım silinmiş.
Yazılan(2007-2009 zamları) :
(25,026-15,8089)=9,21 =0,36
Doğrusu:
(25,026-15,8089)/25,026 =9,21/25,026=0,36 =%36
Yazılan:46
Kwh*1,64 Cent/ Kwh + 54 Kwh *6,354 Cent/ Kwh+10 Kwh * 1,64 Cent/Kwh =434,95
=3,95 Cent/ Kwh
Doğrusu:
(46 Kwh* 1,64 Cent/ Kwh +54 Kwh * 6,354 Cent/ Kwh + 10 Kwh * 1,64 Cent/ Kwh) /
110=434,95/110 =3,95 Cent/ Kwh
Bu rakam
2009 yılı elektrik birim maliyetidir.
2010 da
elektriğe zam gelmediğinden bu birim maliyet halen geçerlidir.Burada bir hususa daha açıklık
getirmek istiyorum.
Maliyetleri
hesaplarken ABD’nin para birimi olan DOLARI esas aldık.Bunun nedeni,enerji
ihalelerinin ABD doları üzerinden yapılmış olmasındandır.Ayrıca diğer para
birimleri karşısında daha stabil (dengeli) olduğundan hesaplamada kolaylık
sağlıyor.
Biz sadece üretilmesi
gerekirken üretilemeyen 20 milyar Kwh in üretildiğini esas alarak hesabımızı
ona göre yaptık.Bu durumda elektriği minimum %64 ucuzlatabileceğimizi ortaya
çıkardık
Eğer kayıp
ve kaçaklar önlenirse, vergiler biraz indirilse elektrik birim fiyatlarını çok
daha fazla ucuzlatabileceğiz.
Kayıp ve
kaçağın nasıl önleneceği konusuna ilerde başka bir yazı ile değineceğim.
Bugün
sizlere TERMİK SANTRALLERDE elektrik üretimini engelleyen faktörleri, daha
doğrusu termik santrallerde ki sorunları anlatmak istiyordum.Ancak bu konuya
girmeden önce,bugüne kadar ağırlıklı olarak yazdığım HES’ler ,fiyat analizleri…
vs gibi araştırma raporlarının gereğinin niçin yapılmadığı,yapılamadığı
hususundaki genel bir tespitimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Biz toplum
olarak eğer tespit edilen varsa bir işin sadece rüşvet boyutuyla
ilgileniyoruz.Kaldı ki işin rüşvet boyutunu tespit etmek çok zor.Kim kime ne
kadar vermiş,nasıl vermiş vs…?
Rüşvet
olaylarının ortaya çıkması,daha ziyade mal ve hizmet alımlarında ihaleye
katılanlar arasında,menfaati zedelenenler arasında bir veya birilerinin üst
makamlarına şikayeti ile ortaya çıkıyor.
3000-5000-10000……….50000 ABD Doları …vs gibi meblağlar bir yada birkaç
kişi için büyük paralar olabilir.Ancak
bu meblağlar kadar alınan rüşvetlerin,örneğin elektrik birim fiyatlarında
artışa pek bir etkisi olmaz.Ama yapılan yanlış işlerin yada uygulamaların Kuruma yada Devlete faturası çok büyük
olur.Örneğin üretilmesi gerekirken üretilemeyen elektrikten dolayı Kurumun
parasal kaybı bir yıl için2,5 milyar ABD Dolarıdır.Meseleye bu açıdan bakmak
lazım.
Yukarda da
vurguladığım üzere menfaati zedelenenlerden birileri şikayet etmezse rüşvet
olayları da ortaya çıkmaz.
Daha önceleri de Elektrik Kurumunda BEYAZ ENERJİ …. vs adı altında
yolsuzluk operasyonları yapıldı.Ancak soruna genelde parasal açıdan
yaklaşıldı.Görevde ihmali bulunan birkaç üst düzey yönetici görevden
alındı,yada hapse atıldı.Ama işlerin düzeltilmesinde Kurumsal olarak bir
iyileşmeye bu operasyonların bir katkısı olmadı.
BEYAZ
ENERJİ operasyonuna adı karışan TEAŞ Gn Müdürünün asıl mesleği muhasebecilik idi.Bir muhasebecinin teknik
bir genel müdürlüğün başına getirilmiş olması aslında ilk sorgulanacak husus ve
işe buradan başlamak lazım.
Silsile
yoluyla taa Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurumuna kadar intikal ettirdiğim
raporlarla ilgili olarak bu bağlamda kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum.
Benim
raporlarımda falan kişi, falanca kişi
yada kişilerden şu kadar rüşvet
aldı,falan kişinin lehine şu yanlış uygulamaları yaptı gibi ifadeler
yok.Bilakis bu raporlarda yetkililerin görevlerini yapmadıkları,işlerin
düzeltilmesi hususunda bilenlere destek olmadıkları nedeniyle sonuçta Kurumun yada Devletin
milyarlarca Dolar para kaybına neden olmuşlardır.
Sonuçta bu
raporların gittiği yerler olan TEK ve TEAŞ Gn Müdürlükleri ,Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı ve sonuçta Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurumu Makamı bilerek
yada bilmeyerek bu suça ortak
olmuşlardır.
Sonuç ne
olursa olsun ,uygulama makamı yada denetleme konumundaki makamlar bilerek yada
bilmeyerek görevlerini yapmadıkları,yapamadıkları,yada yapmalarına engel
olunduğu vesilesiyle Türkiye enerji
konusunda bugün için büyük bir çıkmazdadır.
Sonuçta
yanlış uygulamalar elektriğin
pahalanması,buna bağlı olarak maliyetlerin artması,fabrikaların
kapanması,işsizliğin patlaması,bütçe açığının fırlaması şeklinde karşımıza
çıkıyor.Meseleye şu açıdan bakarsak sorunları ve sorumluları daha çabuk ortaya
çıkartırız:
Elektrikle
ilgili olarak en alttaki memurundan ,en üst makamda bulunan Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanına varıncaya kadar
herkes,bilgisi,tecrübesi,eğitimi,bulunduğu makamı derecesinde işlerin daha
iyiye gitmesi hususunda katkı koyması gerekir.
Hele hele
uygulama yada denetleme makamında bulunanlar görevlerini bilerek yada
bilemeyerek yapmıyorlarsa durum çok daha vahimdir.
Eğer
yetkililere,karar merciğinde olanlara yapılan yanlış işler karşısında dik duruş
göstermiyorlarsa,gösteremiyorlarsa,yada bilene destek olmuyorlarsa o zaman şu
soruyu sormak lazım:
Bu işin
düzeltilmemesinden ,yada bu yanlış işlerden senin çıkarın ne?
Eğer
sorunlara bu açıdan bakarsak,en alt kademeye kadar ihmali olanları tespit etmek
mümkün olur.Yani iş hususunda ihmali olan kimler varsa çorap söküğü gibi arkası
gelir.
Yanlış işleri
irdelerken burada şu hususu da belirtmek
lazım:
Bakanlık ve
Genel Müdürlük makamlarını genellikle siyasi otorite belirliyor.Daire
başkanları,şube müdürleri….vs de bu üst makamlardakiler belirliyor.Ve siyasi
otorite kendi emir ve direktiflerinin dışına çıkacak kişileri önemli yerlere
getirmez.
Örneğin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı bana dese ki
ortada hiçbir sorun yokken,özel kesime iş çıksın diye termik santrallerdeki üretimi düşür!Ama
ben üretimi düşürmem.Onun için benim gibilerin üst makamlara getirilmesi mümkün
değil.
Meseleye
görevini yapmamış olma açısından
baktığın zaman bendeki raporlar o kadar önemlidir ki,Meclis te Gensoru önergesi
bile verilebilir.Ama onlarda da tık yok.Zira biz Millet Vekillerinin nasıl ve
hangi şartlarda seçildiğini biliyoruz.
Yani enerji
konusunda da sorunlarla karşı karşıya kalmamız,bu sorunların altında
kalkamayışımız siyaset ve siyasetçilerin kalitesiyle de ilgili bir husus.
Almanya,İngiltere,Fransa,ABD,Japonya gibi ileri teknoloji toplumlarında
eğer bir yerde bir sorun varsa yetkililer bu sorunu çözebilecek uzman kişiyi
arar bulur,ona destek olunur ve böylece sorun çözülür.Ama Türkiye de durum
bunun tamamen tersi.Uzman kişiler yetkilileri arar bulur,sonuçta şu işi bana
verinde çözeyim gibi ricacı durumuna düşer.İşte benim durumumda bunun gibi.Onun
içindir ki enerjide olduğu gibi diğer işleri de
ağzımıza,gözümüze bulaştırıyoruz.Durumu şöyle özetlemek lazım:
Yetkililer
ilgisiz ve bilgisiz,
İlgililer ve
bilgililer ise yetkisiz.
2 Nisan 2009
tarihinde Cem Tv de İstanbul Teknik Üniversitesi Maden
Fakültesinden Prof. Dr. Güven ÖNAL ile
Enerji Sorunu ve Çözüm Önerilerini ortaya
koymaya çalışıyorduk.Program 3,5 saat kadar sürdü.Burada sunucunun iki
önemli sorusunu ve cevabını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sunucunun
birinci sorusu şu:
Sosyal
Devlette kömür yardımı yapılamaz mı?
Ben de dedim
ki evet yapılabilir ama,eğer dağıtılan bedava kömürlerden dolayı elektrik
maliyetleri yükseliyorsa,bu yüzden fabrikalar çıkmaza giriyor ve kapanıyorsa
,bu sebepten çalışanlar işlerini
kaybediyorlarsa yapılan iş yardım olmaktan çıkıyor.
Diğer soru
ise şu idi:
Sayın
YALVAÇ programı kapatmadan önce varsa son sözlerinizi almak istiyorum.Ben de
dedim ki Kamunun elindeki 14 adet termik santralin üretim sorunlarını 6 ay gibi
kısa bir sürede çözer ve enerji sorununu halledebilirim.Yalnız siyasilerin bana
destek olması ve şu işi yap demesi lazım
dedim.Ben daha ne söyleyeyim!?
Enerji
sorununun da çözülmesi Halkın bilinçlenmesi ve çok okuması ile mümkündür.
Gazetelerin toplam tirajlarına
baktığımızda bunun nüfusumuza oranla çok
düşük olduğunu görürüz.
Bugüne dek
toplam 5 kere tv aracılığı ile Enerji Sorunu ve Çözüm Önerileri konusunda ki
düşüncelerimi Halkımızın en azından bir kısmı biliyor.Ama bugüne kadar konuyla
ilgilenip sorunun çözümüne katkı koymamalarını büyük bir noksanlık olarak
görüyorum.
2. Dünya
Savaşı sonrasında başlayan Marshall yardımları sürecinde Köy Enstitüleri
kapatılmış,uçak fabrikası kapatılmış,daha doğrusu üretim ve projeye dayalı
işler rafa kaldırılmış ve bundan sonraki süreçte Halk kolaya alıştırılmış ve
kendi özgüvenini kaybetmiş.Onun için benim itdeealı ve kesin sözlerim herhalde
bir inançsızlık yaratıyor.Zira herkes inanıyor ki para yabancıda teknoloji
onlarda ,biz öyle büyük işleri halledemeyiz diye düşünüyorlar herhalde.
Sorunun
çözümü şurada:
Bugün Türkiye
50-60 sene öncesinin Türkiye’si değil.Hem ağzı laf yapıp,hem de kariyer sahibi
olan insanlar var.Onun için diyorum ki gerek millet vekili adayları
olsun,isterse parti genel başkanları olsun ki,parti genel başkanları potansiyel
Başbakan adaylarıdır,Halka şöyle
söylemelidirler:
Benim
ihtisas alanım şudur.Meclise girdiğimde Türkiye nin şu sorununu halledeceğim
diye söz vermesi lazım.Daha doğrusu Halkımızın da siyasetçilere senin uzmanlık
alanın nedir diye sormaları lazım.Bu şekilde siyasetin ve siyasilerin kalitesi
yükseldiğinde sorunlar kendiliğinden
hallolur. Saygılarımla…
(ANAYURT
GAZETESİ, 31 ARALIK 2O1O)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder