HANGİLERİ DAHA ÖNCELİKLİ
HUSUS ?-1
Mak. Yük. Müh.Ahmet YALVAÇ
Sevgili ANAYURT Okurları,sizlere daha
önceleri yazmayı vaadettiğim teknik konularla,siyasi ve sosyal içerikli
tahlillerimi aktarmayı biraz daha ileri
bir tarihe bırakıyorum. Zira,Türkiye de neredeyse her hafta gündem değişiyor.
Ben de çoğu kere, konunun önemine göre ister istemez bu konulara girmek zorunda
kalıyorum
Daha önceleri söyledim, şimdi tekrar
söylüyorum;her değişen gündemle, temel sorunlar aslında ya unutuluyor,ya da unutturulmak
isteniyor. Acaba gelişmiş batı ülkelerinde, Almanya, İngiltere, Fransa, Amerika
gibi ülkelerde böyle bir durum söz konusu mu, ya da söz konusu olabilir mi ?
Aslında Halkımızın kendi kendine bunun gibi
soruları sorması, ya da sorabilmesi lazım. Ama maalesef değil.
Ben Siyasetçilerin, Halkımızın çok zamanını
çaldıklarını burada özellikle vurgulamak istiyorum.
Klasik siyasetçi,önce kendisi bir problem
yaratır, sonra da kendi yarattığı problemi çözmeye çalışırmış. İşte biz bu gün
Türk Ulusu olarak, böyle bir sorunla karşı karşıya bulunuyoruz.
Siyasetçilerin yarattıkları sorunların
zararı sadece kendilerine dokunsa, neyse ! Asıl zararı Ülkemize dokunuyor. Bu
gibi zararların telafisi maalesef her zaman mümkün de olamıyor.İsrail in Mavi
Marmara gemisine yaptığı baskın, ve öldürülen 9 Türk vatandaşı ile başlayan
siyasi krizin nasıl sonuçlanacağı ve Türkiye ye nasıl bir zarar vereceği daha
tam olarak belli değil. Bu sorunun baş müsebbibi AKP, ve Sayın Başbakandır.
Aslında AKP nin İktidara geldiğinden bu
güne, sürekli olarak Toplumu nasıl gerdiğini, ve gereksiz gündem yaratarak
Milletimizin ne kadar vaktini çaldığını matematiksel olarak hesaplamak mümkün
.Onun için ben AKP li yılları, kaybedilmiş bir zaman dilimi olarak telakki
ediyorum.
Sayın Başbakanın, çıkartılmasını ısrarla
istediği yasa, ya da yasa değişiklikleri ile, Anayasa değişiklikleri de,
Türkiye nin ihtiyaçları için değil, ya kendi ihtiyaçları iiçin, ya da, Amerika
Birleşik Devletleri ile,Avrupa Birliği Devletleri istediği
içindir.Burada,HANGİLERİ DAHA ÖNEMLİ HUSUS başlığı altında bunun gibi
bazı konuları incelemeye çalışacağız,ya da ya yanlış işleri doğrular ile
mukayese etmeye çalışacağız
ÖNCE
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ Mİ,
YOKSA ÖZEL YETKİLİ MAHKEMELERİN LAĞVEDİLMESİ Mİ..!?
Daha nönceden de belirttim; AKP,
Anayasayı değiştire değiştire zaten kendisine benzetti. Değiştiremediği bazı
maddeler ise ;değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddeler idi.
Peki, neydi bu maddeler?
1-Başkent Ankara dır
2- Resmi Dil Türkçedir
3-Türkiye Cumhuriyeti, Vatanı ve Milleti
ile bir bütündür.
Peki, şimdi soru şu:
Atatürk İlke ve İnklaplarnaı, Cmhuriyetin
kazanımlarına, Vatanın ve Milletin Bölünmez Bütünlüğüne yürekten inanan, Ne
Mutlu Türküm Diyene ifadesini ğöğsünü gere gere söyleyebilen bir Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı, bu 3 Maddeden rahatsız olur mu, ya da bu Maddelerin
değiştirilmesini ister mi? Elbet te istemez
Peki, kim ve niye ister? Bu sorunun
cevabı, Mustafa Kemal ATATÜRK ün Gençliğe Hitabesinde var.
Bu iktidar sahiplerinin arzu ve emelleri,
müstevlilerin arzu ve emelleri ile örtüşebilir….! Müstevliler ile, yabancı
devletler kastedilmektedir
Olup bitenleri tam olarak anlayabilmek
için, bu metnin tamamını okumak lazım.
Anayasanın değiştirilemez,
değiştirilmesi teklif dahi edilemez bu 3 maddenin değiştrilmeinin istenmesi ,aslında Amerika Birleşik
Devletlerinin arzu ve talebidir. Ve bu da, Türkiye Cumhuriyetinin bölünüp
parçalanması girişimidir.
Hani,
Sayın Başbakanmız Büyük Orta Doğu Projesi BOP un Eş Başkanıydı ya;isterse
yapmasın O zaman, ABD Onu derhal alaşağı eder
Sayıın Cumhurbaşkanımız Abdullah GÜL,
sözde Kürt sorunu için şöyle diyordu: Eğer biz, bu sorunu çözmezsek birileri
çözer. Biz de diyoruz ki, kimmiş bu Birileri…!? İşlerimize burunlarını
soksunlar da görelim…!
Dolayıyla böyle bir Anayasa değişikliği
çalışmalarından derhal vazgeçilmeli,
demokrasi ve insan hakları adına bir şeyler yapılmak isteniyorsa, ÖZEL
YETKİLİ MAHKEMELER LAĞVEDİLMELİ, haksız ve hukuksuz bir şekilde yıllardan beri
burada tutuklu olan zanlılar derhal serbest bırakılmalıdır.
Demokrasi ile yönetilen bir ülke de ,
böyle mahkemelere yer olamaz.!
ASLINDA, BU HÜKÜMET ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ YAPAMAZ; YAPMAMALIDIR DA…!
Çoğunluğun oyları ile iktidar
olunabilir. Ama unutulmamalıdırki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti aynı zaman da
bir hukuk devletidir de .AKP İktidarı,Partinin kapatılması davasında, Anayasa
Mahkemesi tarafından laikliğe aykırı söylem ve eylemlerinden dolayı oy çokluğu
ile suçlu bulundu. Onun için Anayasa değişikliği konusunda ısrarcı olması en
azından ahlaki olmaz.
Eğer Anayasa da bundan sonra bir
değişiklik yapılacaksa, öncelikle Anayasa suçu işlemiş olan bir siyasi
partinin, kendi oy çokluğuna dayanarak Anayasa ile oynamasının önü
kapatılmalıdır.
Siyasi Ahlak Yasası çıkartılarak, zimmetine
para geçirme, evrakta sahtecilik, dolandırıcılık, görevini kötüye kullanma gibi
suçlardan hüküm giymiş kişilerle, bu ve buna benzer suçlardan haklarında dosya
hazırlanmış kişilerin davaları görülmeden
Meclise girmeleri önlenmelidir.
Eğer, daha önceden Meclise girmiş iseler,
dokunulmazlıklarının kaldırılıp yargılanmaları hususu getirilmelidir.
Bu gibi suçlar, o dönem içinde
sonuçlanmazsa, bir sonraki dönem için aday olmasının ve Meclise girmesinin yolu
kapanmalıdır
Seçim sistemi yeniden düzenlenmeli, seçim
barajı % 10 dan aşağılara çekilmelidir.
(ANAYURT Gazetesi 25 Eylül 2011 Pazar)
***
HANGİSİ
DAHA ÖNCELİKLİ HUSUS...!?-3
Mak.
Yük. Müh. Ahmet YALVAÇ
MEVCUT
MİLLETVEKİLİ YEMİNİ İLE,AKP İSTEDİĞİ ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNİ YAPABİLİR Mİ ?
İSevgili Anayurt Okurları,daha önceki
yazılarımda da müteaddit defalar vurguladığım üzere,İktidar Partisi AKP nın
değiştirilmesini ısrarla istediği maddeler,Anayasa nın
değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi
edilemez maddeleri idi. Milletvekili Yemini de, bu maddelerin özüne uygun bir
şekilde yazılmıştır.Bu yemini etmeyen bir milletvekili nin
Yasama Görevine başlayamayacağı aslında bu
maddelerin varlığından dolayıdır Bu itibarla milletvekillerinin ettikleri bu
yemin ,kişisel olarak ta kendilerini bağlamaktadır.
Peki, neydi bu Yemin ?
Devletin
bağımsızlığını, Vatanın, ve Miletin bölünmez bütünlüğünü,demokratik laik
hukuk devleti ilkelerine..........bağlı kalacağıma namusum ve şerefim üzerine
ant içerim
Mevcut durum bu olunca Anayasanın
değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerini tartışmaya
açmak, bu maddelerin etrafından dolaşarak ta olsa değişiklik yapmak, Meclisten
geçirmeye çalışmak ta aslında suçtur.Yemine aykırı hareket ettiği tespit edilen
milletvekillerinin vekilliği iptal edilebilir, edilmelidir de! Şimdiye kadar
işin bu yönü hiç dikkate alınmadı, uygulamaya gidilmedi.
Böyle bir durumda, Anayasa değişikliği
oylamasının gizli yapılacağı şartı da ortadan kalkar Anayasa suçu işleyen
milletvekillerini tespit için oylamanın açık yapılması gerekir.
Bu aşama da, sorunu aşmak için, Hükümet
vemin metnini değiştirse, ve milletvekilleri yeniden yemin ettirilse bile, yine
sonuç alınamaz.Zira o zaman da Hükümetin asıl niyeti ortaya çıkar.
Eğer, başta Muhalefet Partileri, ve
Barolar, milletvekillerinin ettikleri yemine bağlı kalmadıklarında, uygulanacak
müeyyideleri tartışmaya açarlar, ve yukarda vurguladığım hususlara benzer
maddelerin Anayasaya konmasını sağlarlarsa, demokrası yolunda çok büyük bir
adım atmış oluruz.
TERÖRİSTLE
MÜZAKERE Mİ, YOKSA MÜCADELE Mİ EDİLİR ?
Bu konu, MHP lideri Sayın Devlet BAHÇELİ nin, PKK lideri
Abdullah ÖCALAN ile İktidarın görüştüğünü söylemesi ile Türkiye nin gündemine
oturdu. Ve Sayın Başbakan, böyle bir iddiaya cevap olarak dedi ki, ispat
edemeyen alçaktır, şerefsizdir . Gün geldi bu iddianın doğru olduğu ortaya
çıktı. İnkar edilecek bir şey kalmadığından, Sayın Başbakan bu sefer de dedi, ki Devlet gerek gördüğünde
herkesle görüşür.
Burada öncelikle ,Sayın Başbakanın yürüttüğü yanlış ve gizli işlerin ortaya
çıkması halinde çark etmesini,yanlış işe bir kılıf bulmasını yöntem olarak
doğru bulmadığımı belirtmek istiyorum.
Aynı şekilde Sayın Başbakanın, Sayın Devlet BAHÇELİye söylediklerini de çok
manidar bulduğumu belirtmeliyim
Bu güne kadar Türkiye de hiçbir
başbakanın, bir muhalefet partisinin genel
başkanına böyle argo kelimeler kullandığı görülmedi. Böyle bir durum
Avrupa da yaşansa,her halde o başbakan istifa etmek zorunda kalırdı
Böyle bir Başbakan ve yönetim kadrosu ile
,işlerin iyi yürüdüğünü, yürütüldüğünü maalesef söyleyemiyorum.
İşin ucunu Anayasa değişikliğine
getireceğimdem, onun için anlatıyorum bunları.
Devlet terörist başı ile müzakere masasına
oturamaz, oturmamalı, bilakis terörle mücadele etmelidir.
Abdullah ÖCALAN ın davası görülmüş ve işlediği suçlardan dolayı,
ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum olmuştur. Böyle bir adamla sen neyi
müzakere edeceksin?
Eğer sen Terörist Başından bir şey
yapmasını istersen, o önce kendisinin serbest bırakılmasını ister. Peki Halk
buna razı mu? Elbette olmaz
Peki, bu iş nasıl gerçekleştirilebilir ?
Eğer , bir çaresizlik ortaya çıkar,Halka
ölüm gösterilip,sıtmaya razı etmenin yolları araştırılır, buna uygun senaryolar
hazırlanır,uygulamaya konur.sa olur.
Ne yapmak istediklerini bir türlü
söyleyemedikleri Demokratik Açılım-Saçılım reklamları ile, teröristlerin Habur
da bayram havasında karşılanmalarını, kitabına uydurmak için çadır mahkemeleri
kurulmasını da, bu iş için bir ısınma hareketleri olarak görüyorum
Eğer, BDP milletvekilleri, Abdullah
ÖCALAN bizim liderimiz, PKK da bizim
silahlı örgütümüz diyorlar sa, PKK nın işlediği cinayetleri kınamıyorlar
sa,Hükümet te buna bir şey yapmıyor sa, yapamıyor sa, Abdullah ÖCALAN a özgürlük yolunda hayli bir yol katedilmiş demektir.
Kürt vatandaşlarımız için kurulan Kürtçe
TV kanallarını da, Terörist Başını serbest bırakmanın, ve bağımsız Kürdistan yaratmanın bir adımı olarak görmek,
anlamak lazım
Peki bunlara,namusu ve şerefi üzerine
yemin etmiş olan milletvekilleri nasıl göz yumabilir, yada doğrudan bu gibi
faaliyetlerin içinde yer alabilir?
Eğer, milletvekili yemininin, hukuki
olarak bağlayıcı bir yanı olmaz sa olur. Anayasa
değişikliği çalışmalarının, Türkiye Cumhuriyeti nin bölünüp,parçalanmasına
hukuki bir zemin hazırlamak olduğunu
anlamak, bilmek lazım
Bu bir Amerikan projesidir, ve bu projenin
başı da, Sayın Başbakan Recep Tayip ERDOĞAN dır. Büyük Orta Doğu Projesi BOP un
Eş Başkanı olduğunu kendisi söylüyor.
PKK ile yapılan ve deşifre olarak
basına yansıyan görüşmelerden ,yukarda
sıraladığım hususlara benzer hedefler konulduğu, sözler verildiği
anlaşılmaktadır. Bu itibarla Anayasa
çalışmalarını askıya alıp, Sayın Başbakan ile, Sayın MİT Müsteşarının, Amerika
ya, PKK ya, BDP ye ne gibi vaadlerde bulunduklarını Mecliste tartışmaya açmak
lazım.
PKK ile mücadele eden Türk Silahlı
Kuvvetleri mensuplarının ,bir bahane uydurularak içeri alınmalarının da,sözde
PKK ile yapılan görüşmelerde karar altına alındığı anlaşılıyor.
PKK ile müzakereye karşı çıkan MİT yetkililerinin pasif görevlere atandığı,
yada emekliye zorlandığı da ,yine söylenenler arasında. Bunun gibi örnekleri,
Emniyet Teşkilatı ve başka birimler içinde söylemek mümkün
Hükümete verilecek bir gensoru
önergesinde, oy çokluğuna dayanılarak önerge büyük ihtimalle
reddedilecektir.Ama , MİT Müsteşarı
Sayın Hakan FİDAN,suçluya yardım ve yataklık etmekten, ve görevini kötüye
kullanmaktan dolayı mutlaka görevinden alınmalı,hakim karşısına
çıkarılmalıdır.
(Anayurt
Gazetesi 9 Ekim 2011 Pazar)
***
HANGİSİ
DAHA ÖNCELİKLİ HUSUS...!? - 5
Mak.Yük.Müh.
Ahmet YALVAÇ
Hükümete verilecek gensoru öncesinde,
gensoruya katkıda bulunacak muhalefet partilerinin temsilcileri
ile,milletvekillerinin,gündeme getirmek istedikleri konu üzerinde çok iyi
hazırlanmaları, bilgi ve belgeleri ortaya koymaları lazım.
Deşifre olarak basına yansıyan
Wikileaks belgelerinin bizimle ilgili olanları incelemeye alınmalı,Türkiye nin
hak ve menfaatlerine olumsuz yönde katkısı olan siyasi ya da görevli kişiler
sorguya çekilmeli, hukuki işlemler başlatılmalıdır.
MİT Müsteşarı Sayın Hakan FİDAN ın,
OSLO
da PKK Terör Örgütünün temsilcileri ile gizli görüşmeler yaptığının, ve Sayın
Başbakan adına tavizler verdiğinin ortaya çıkmasından sonra,ki bu müzakereye
Sayın Başbakan adına katıldığı kendi ifadesidir,şimdi de Anayasa Mahkemesi
Başkanı Sayın Haşim KILIÇ in, Amerika Birleşik Devletleri nin Ankara
Büyükelçisine AKP nin kapatılma davası ile ilgili konularda, ve daha başka
hususlarda da bilgi verdiği ortaya çıktı. Özellikle bu gibi hususlardan
başlanmalı, Sayın Başbakanla ilgisi ortaya konmalıdır.
Eğer Sayın Başbakan bu Kişilerin
görevden alınmalarında,sorguya çekilmelerinde sorun çıkartır, ve gereğini
yapmaz sa, bunların yaptıkları yanlış işlerin, Sayın Başbakan ın bilgisi
dahilinde yapıldığı ortaya çıkar
İktidar Partisi AKP,6 ya karşı 7 oyla,
yani 1 üye farkla kapatılmaktan son anda kurtulmuştu. Bu itibarla, Sayın
Başbakanın ve ABD nin, başta adalet sisteminde olmak üzere, hak ve
menfaatlerimizin zedelenmesinde ne kadar müdahil oldukları anlaşılmadan,yeni
Anayasa çalışmalarına asla başlanılmamalıdır
Eğer Anayasa üzerinde mutlaka bir değişiklik
yapılmak isteniyorsa ,bu, Anayasanın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi
edilemeyen 4 ana madde olmamalıdır.Bunların dışında, demokrasimizin güçlenmesi
için hangi maddelerin değiştirilebileceğini önceki yazımda sıralamıştım.
Eğer, terörle mücadele ediyormuş gibi
görünüp te, teröristlerle, ve terörü destekleyenlerle iş birliği içinde olduğu
tespit edilirse, bu hükümet ayakta kalamaz
AKP nin kapatılma davasında,Sayın
Başbakanın, dava ile ilgili Yargı
Mensuplarına ağzına geleni söylediğini,hatta bazı hakimlerin telefonlarını
dinlettiğini biliyoruz. Bunlara ilaveten,birde S ayın Haşim KILIÇ aracılığı ile ayarlama yapılıp,AKP nin
kapatılmaktan kurtarıldığı tespit edilirse,bu Hükümetin meşruluğu da kalmaz
Demek istediğim şudur ki, Adalet ve
Kalkınma Partisi AKP, Anayasa değişikliği ısrarından vazgeçip ,öncelikle Mecliste hesap vermeli, ve kendini temize
çıkarmalıdır
Öyle inanıyorum ki, AKP bunun gibi
konuları araştırmak için kurulacak araştırma komisyonlarının kurulmasını
ve çalışmalarını da engellemeye
çalışacaktır.
Eğer, Anayasa değişikliği
çalışmalarını askıya alıp, bir süre beklersek,başta Amerika Birleşik Devletleri
ABD olmak üzere,Avrupa Birliği de, yeni Anayasa konusunda sabırsızlanacak, ve
bizi şıkıştırmaya, hatta tehdit etmeye başlayacaktır.
Şimdi soruyorum; biz ABD nin ve
Avrupanın bir Sömürgesi mi yiz,ki
onların söylediklerini yapmak zorunda kalalım!?
Olup bitenleri daha iyi anlayabilmek için, burada kısa bir
özet yapmak istiyorun:
Ulusal menfaatlarımiz karşısında dik duruş sergileyen CHP eski
lideri Sayın Deniz BAYKAL ile DP lideri Sayın Hüsamettin CİNDORUK, bir şekilde
partilerinin başiından uzaklaştırıldılar.Milliyetçi Hareket Partisini de,seçim
barajı altında bırakmak istediler ama, oynanan oyunların farkında olan
vatandaşlarımızın bir kısmı, MHP olmadıkları halde, hatta CHP seçmeninin de bir
kısmı MHP ye oy verdi.
Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU nun
yeni genel başkanı olduğu CHP de
ise,mili duruş sergileyen milletvekilleri 2011 seçimlerinde aday bile
gösterilmediler.Milletvekili seçilenlerden Cumhuriyetimizin temel
değerlerine,Atatürk İlke ve İnkilaplarına yürekten bağlı olan çoğu kişi,yeni yönetim kadrosunda maalesef yer
alamadı
Bütün bu olanlardan sonra açıkça
anlaşılıyor ki, yeni Anayasa için çok önceden inceden inceye hesap yapılmış.
Gelinen son noktaya baktığımızda
ise,yeni Anayasa konusunda kırmızı çizgileri olduğunu söyleyen MHP de
ise,Anayasa Komisyonuna temsilci gösterilen Sayın Prof Dr. Tunca TOSKAY ın
açıklamalarından sanki bu kırmızı çizgilerden vazgeçildiği izlenimini elde
ediyoruz.
Yeni CHP lideri Sayın Kemal
KILIÇDAROĞLU ise, yeni Anayasa konusunda, tahmin edildiği gibi,Sayın Deniz
BAYKAL in aksine, kırmızı çizgilerden hiç bahsetmiyor.
Demek ki, bizim bilmediğimiz, ya da
bizden gizlenen çok şey varmış.
Geriye dönüp baktığımızda, Sayın
Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL, Kürt sorunu
için şöyle demişti: Eğer biz bu sorunu çözmezsek, birileri çözer
Kuzey Irak ta, Süleymaniye de, orada
görevli askerlerimizin başına Amerikalı
askerler tarafından çuval geçirilmesi olayı ile ilgili olarak, gazetecilerin
Amerika ya Nota verecek misiniz sorusuna ise, şu cevabı vermişti: Büyük Devletlere nota verilmez!
Sayın Başbakan Recep Tayyib ERDOĞAN,
artan PKK saldırıları karşısında, Toplumun gösterdiği tepki üzerine, Kuzey Irak
a askeri harekat için izin almak maksadıyla, o zaman ki ABD Başkanı George W.
Bush ile görüşmek için Amerika ya gitmek zorunda kalmıştı
Demek istediğim husus şudur,ki AKP ,
Amerikanın desteği ile, o zaman ki mevcut şartlar dahilinde iktidara geldiği
için, her konu da onlara göbekten bağlı olunduğu ortaya çıkmaktadır. Bence
Ulusal Güvenliğimiz de tehlike altındadır.Eğer durum bu ise,başta ABD ve Avrupa
Birliği Devletleri olmak üzere,dış ilişkilerimiz mutlaka gözden geçirilmeli,
gerekli önlemler mutlaka alınmalıdır. Ve bu husus, Anayasa değişikliği
çalışmalarından daha acildir.
18 Ekim 2011 Çarşamba günü gece
yarısı, Hakkari Çukurca da, PKK lı teröristlerle çıkan çatışmada 24 askerimizin
şehit edilmesiyle, milletçe yüreğimiz yandı. Öfkemizi ve kararlılığımızı göstermek açısından ygllara
döküldük. Türk Silahlı Kuvvetlerinin
yüksek düzeyde eğitimine,ileri teknolojiye sahip savaş alet ve ekipmanlarına
sahip olmasına rağmen, terör eylemlerinin niçin bir türlü önlenemediği,hatta
artarak devam ettiği hususundaki tespitimi bu vesile ile burada tekrar hatırlatmak istiyorum
Amerika Birleşik Devletlerinin teknik yardımı
olmadan,istihbarat desteği olmadan, PKK lı teröristlerin sınırlarımızdan içeri
sızmaları, askerlerimize zarar vermeleri maalesef mümkün değil. Bu itibarla, şu
andaki PKK ile mücadeleyi, Amerika Birleşik Devletleri ile mücadele olarak
anlamak daha doğru bir yaklaşım olur.
Bazı yazılı ve görsel basında, her
PKK saldırısı karşısında yaşananları çarpıtarak,TSK Yönetimini ve askerlerimizi
yetersiz, ya da kusurlu gösterme çabalarını, Atatürk İlke ve İnkilaplarına inanmayan
bir kesimin, Cumhuriyetin Kurum ve Kuruluşlarını karalama kampanyasının bir
parçası olarak görmek lazım.Bunu özellikle vurgulamak istiyorum
Ve
terör dahil,temel sorunlarımızın bu hükümetle çözülebileceği kanaatinde
maalesef değilim
(Anayurt
Gazetesi 23 Ekim 2011 Pazar)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder