12 Şubat 2014 Çarşamba

HANGİLERİ DAHA ÖNCELİKLİ HUSUS ?.........

HANGİLERİ DAHA ÖNCELİKLİ HUSUS ?-1
Mak. Yük. Müh.Ahmet YALVAÇ
            Sevgili ANAYURT Okurları,sizlere daha önceleri yazmayı vaadettiğim teknik konularla,siyasi ve sosyal içerikli tahlillerimi  aktarmayı biraz daha ileri bir tarihe bırakıyorum. Zira,Türkiye de neredeyse her hafta gündem değişiyor. Ben de çoğu kere, konunun önemine göre ister istemez bu konulara girmek zorunda kalıyorum
            Daha önceleri söyledim, şimdi tekrar söylüyorum;her değişen gündemle, temel sorunlar aslında ya unutuluyor,ya da unutturulmak isteniyor. Acaba gelişmiş batı ülkelerinde, Almanya, İngiltere, Fransa, Amerika gibi ülkelerde böyle bir durum söz konusu mu, ya da söz konusu olabilir mi ?
            Aslında Halkımızın kendi kendine bunun gibi soruları sorması, ya da sorabilmesi lazım. Ama maalesef değil.
            Ben Siyasetçilerin, Halkımızın çok zamanını çaldıklarını burada özellikle vurgulamak istiyorum.
            Klasik siyasetçi,önce kendisi bir problem yaratır, sonra da kendi yarattığı problemi çözmeye çalışırmış. İşte biz bu gün Türk Ulusu olarak, böyle bir sorunla karşı karşıya bulunuyoruz.
            Siyasetçilerin yarattıkları sorunların zararı sadece kendilerine dokunsa, neyse ! Asıl zararı Ülkemize dokunuyor. Bu gibi zararların telafisi maalesef her zaman mümkün de olamıyor.İsrail in Mavi Marmara gemisine yaptığı baskın, ve öldürülen 9 Türk vatandaşı ile başlayan siyasi krizin nasıl sonuçlanacağı ve Türkiye ye nasıl bir zarar vereceği daha tam olarak belli değil. Bu sorunun baş müsebbibi AKP, ve Sayın Başbakandır.
            Aslında AKP nin İktidara geldiğinden bu güne, sürekli olarak Toplumu nasıl gerdiğini, ve gereksiz gündem yaratarak Milletimizin ne kadar vaktini çaldığını matematiksel olarak hesaplamak mümkün .Onun için ben AKP li yılları, kaybedilmiş bir zaman dilimi olarak telakki ediyorum.
            Sayın Başbakanın, çıkartılmasını ısrarla istediği yasa, ya da yasa değişiklikleri ile, Anayasa değişiklikleri de, Türkiye nin ihtiyaçları için değil, ya kendi ihtiyaçları iiçin, ya da, Amerika Birleşik Devletleri ile,Avrupa Birliği Devletleri istediği içindir.Burada,HANGİLERİ DAHA ÖNEMLİ HUSUS başlığı altında bunun  gibi  bazı konuları incelemeye çalışacağız,ya da ya yanlış işleri doğrular ile mukayese etmeye çalışacağız
            ÖNCE ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ Mİ,
YOKSA ÖZEL YETKİLİ MAHKEMELERİN LAĞVEDİLMESİ Mİ..!?
            Daha nönceden de belirttim; AKP, Anayasayı değiştire değiştire zaten kendisine benzetti. Değiştiremediği bazı maddeler ise ;değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddeler idi. Peki, neydi bu maddeler?
            1-Başkent Ankara dır
            2- Resmi Dil Türkçedir
            3-Türkiye Cumhuriyeti, Vatanı ve Milleti ile bir bütündür.
            Peki, şimdi soru şu:
            Atatürk İlke ve İnklaplarnaı, Cmhuriyetin kazanımlarına, Vatanın ve Milletin Bölünmez Bütünlüğüne yürekten inanan, Ne Mutlu Türküm Diyene ifadesini ğöğsünü gere gere söyleyebilen bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, bu 3 Maddeden rahatsız olur mu, ya da bu Maddelerin değiştirilmesini ister mi? Elbet te istemez
            Peki, kim ve niye ister? Bu sorunun cevabı, Mustafa Kemal ATATÜRK ün Gençliğe Hitabesinde var.
            Bu iktidar sahiplerinin arzu ve emelleri, müstevlilerin arzu ve emelleri ile örtüşebilir….! Müstevliler ile, yabancı devletler kastedilmektedir
            Olup bitenleri tam olarak anlayabilmek için, bu metnin tamamını okumak lazım.
            Anayasanın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez bu 3 maddenin değiştrilmeinin  istenmesi ,aslında Amerika Birleşik Devletlerinin arzu ve talebidir. Ve bu da, Türkiye Cumhuriyetinin bölünüp parçalanması girişimidir.
            Hani, Sayın Başbakanmız Büyük Orta Doğu Projesi BOP un Eş Başkanıydı ya;isterse yapmasın O zaman, ABD Onu derhal alaşağı eder
            Sayıın Cumhurbaşkanımız Abdullah GÜL, sözde Kürt sorunu için şöyle diyordu: Eğer biz, bu sorunu çözmezsek birileri çözer. Biz de diyoruz ki, kimmiş bu Birileri…!? İşlerimize burunlarını soksunlar da görelim…!
            Dolayıyla böyle bir Anayasa değişikliği çalışmalarından derhal vazgeçilmeli,  demokrasi ve insan hakları adına bir şeyler yapılmak isteniyorsa, ÖZEL YETKİLİ MAHKEMELER LAĞVEDİLMELİ, haksız ve hukuksuz bir şekilde yıllardan beri burada tutuklu olan zanlılar derhal serbest bırakılmalıdır.
            Demokrasi ile yönetilen bir ülke de , böyle mahkemelere yer olamaz.!
ASLINDA, BU HÜKÜMET ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ YAPAMAZ; YAPMAMALIDIR DA…!
            Çoğunluğun oyları ile iktidar olunabilir. Ama unutulmamalıdırki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti aynı zaman da bir hukuk devletidir de .AKP İktidarı,Partinin kapatılması davasında, Anayasa Mahkemesi tarafından laikliğe aykırı söylem ve eylemlerinden dolayı oy çokluğu ile suçlu bulundu. Onun için Anayasa değişikliği konusunda ısrarcı olması en azından ahlaki olmaz.
            Eğer Anayasa da bundan sonra bir değişiklik yapılacaksa, öncelikle Anayasa suçu işlemiş olan bir siyasi partinin, kendi oy çokluğuna dayanarak Anayasa ile oynamasının önü kapatılmalıdır.
            Siyasi Ahlak Yasası çıkartılarak, zimmetine para geçirme, evrakta sahtecilik, dolandırıcılık, görevini kötüye kullanma gibi suçlardan hüküm giymiş kişilerle, bu ve buna benzer suçlardan haklarında dosya hazırlanmış kişilerin davaları görülmeden  Meclise girmeleri önlenmelidir.
            Eğer, daha önceden Meclise girmiş iseler, dokunulmazlıklarının kaldırılıp yargılanmaları hususu getirilmelidir.
            Bu gibi suçlar, o dönem içinde sonuçlanmazsa, bir sonraki dönem için aday olmasının ve Meclise girmesinin yolu kapanmalıdır
            Seçim sistemi yeniden düzenlenmeli, seçim barajı % 10 dan aşağılara çekilmelidir.
            (ANAYURT Gazetesi 25 Eylül 2011 Pazar)
            ***
HANGİSİ DAHA ÖNCELİKLİ HUSUS...!?-3
Mak. Yük. Müh. Ahmet YALVAÇ
MEVCUT MİLLETVEKİLİ YEMİNİ İLE,AKP İSTEDİĞİ ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNİ YAPABİLİR Mİ ?
        İSevgili Anayurt Okurları,daha önceki yazılarımda da müteaddit defalar vurguladığım üzere,İktidar Partisi AKP nın değiştirilmesini ısrarla istediği maddeler,Anayasa nın
  değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddeleri idi. Milletvekili Yemini de, bu maddelerin özüne uygun bir şekilde yazılmıştır.Bu yemini etmeyen bir milletvekili nin
  Yasama Görevine başlayamayacağı aslında bu maddelerin varlığından dolayıdır Bu itibarla milletvekillerinin ettikleri bu yemin ,kişisel olarak ta kendilerini bağlamaktadır.
       Peki, neydi bu Yemin ?
       Devletin  bağımsızlığını, Vatanın, ve Miletin bölünmez bütünlüğünü,demokratik laik hukuk devleti ilkelerine..........bağlı kalacağıma namusum ve şerefim üzerine ant içerim
       Mevcut durum bu olunca Anayasanın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerini tartışmaya açmak, bu maddelerin etrafından dolaşarak ta olsa değişiklik yapmak, Meclisten geçirmeye çalışmak ta aslında suçtur.Yemine aykırı hareket ettiği tespit edilen milletvekillerinin vekilliği iptal edilebilir, edilmelidir de! Şimdiye kadar işin bu yönü hiç dikkate alınmadı, uygulamaya gidilmedi.
      Böyle bir durumda, Anayasa değişikliği oylamasının gizli yapılacağı şartı da ortadan kalkar Anayasa suçu işleyen milletvekillerini tespit için oylamanın açık yapılması gerekir.
       Bu aşama da, sorunu aşmak için, Hükümet vemin metnini değiştirse, ve milletvekilleri yeniden yemin ettirilse bile, yine sonuç alınamaz.Zira o zaman da Hükümetin asıl niyeti ortaya çıkar.
       Eğer, başta Muhalefet Partileri, ve Barolar, milletvekillerinin ettikleri yemine bağlı kalmadıklarında, uygulanacak müeyyideleri tartışmaya açarlar, ve yukarda vurguladığım hususlara benzer maddelerin Anayasaya konmasını sağlarlarsa, demokrası yolunda çok büyük bir adım atmış oluruz.
                              TERÖRİSTLE MÜZAKERE Mİ, YOKSA MÜCADELE Mİ EDİLİR ?
     Bu konu, MHP  lideri Sayın Devlet BAHÇELİ nin, PKK lideri Abdullah ÖCALAN ile İktidarın görüştüğünü söylemesi ile Türkiye nin gündemine oturdu. Ve Sayın Başbakan, böyle bir iddiaya cevap olarak dedi ki, ispat edemeyen alçaktır, şerefsizdir . Gün geldi bu iddianın doğru olduğu ortaya çıktı. İnkar edilecek bir şey kalmadığından, Sayın Başbakan  bu sefer de dedi, ki Devlet gerek gördüğünde herkesle görüşür.
      Burada öncelikle ,Sayın Başbakanın  yürüttüğü yanlış ve gizli işlerin ortaya çıkması halinde çark etmesini,yanlış işe bir kılıf bulmasını yöntem olarak doğru bulmadığımı  belirtmek istiyorum. Aynı şekilde Sayın Başbakanın, Sayın Devlet BAHÇELİye söylediklerini de çok manidar bulduğumu belirtmeliyim
      Bu güne kadar Türkiye de hiçbir başbakanın, bir muhalefet partisinin genel   başkanına böyle argo kelimeler kullandığı görülmedi. Böyle bir durum Avrupa da yaşansa,her halde o başbakan istifa etmek zorunda kalırdı
     Böyle bir Başbakan ve yönetim kadrosu ile ,işlerin iyi yürüdüğünü, yürütüldüğünü maalesef söyleyemiyorum.
     İşin ucunu Anayasa değişikliğine getireceğimdem, onun için anlatıyorum bunları.
     Devlet terörist başı ile müzakere masasına oturamaz, oturmamalı, bilakis terörle mücadele etmelidir.
     Abdullah ÖCALAN ın  davası görülmüş ve işlediği suçlardan dolayı, ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum olmuştur. Böyle bir adamla sen neyi müzakere edeceksin?
      Eğer sen Terörist Başından bir şey yapmasını istersen, o önce kendisinin serbest bırakılmasını ister. Peki Halk buna razı mu? Elbette olmaz
     Peki, bu iş nasıl  gerçekleştirilebilir ?
     Eğer , bir çaresizlik ortaya çıkar,Halka ölüm gösterilip,sıtmaya razı etmenin yolları araştırılır, buna uygun senaryolar hazırlanır,uygulamaya konur.sa olur.
      Ne yapmak istediklerini bir türlü söyleyemedikleri Demokratik Açılım-Saçılım reklamları ile, teröristlerin Habur da bayram havasında karşılanmalarını, kitabına uydurmak için çadır mahkemeleri kurulmasını da, bu iş için bir ısınma hareketleri olarak görüyorum
      Eğer, BDP milletvekilleri, Abdullah ÖCALAN  bizim liderimiz, PKK da bizim silahlı örgütümüz diyorlar sa, PKK nın işlediği cinayetleri kınamıyorlar sa,Hükümet te buna bir şey yapmıyor sa, yapamıyor sa, Abdullah  ÖCALAN a özgürlük yolunda  hayli bir yol katedilmiş demektir.
     Kürt vatandaşlarımız için kurulan Kürtçe TV kanallarını da, Terörist Başını serbest bırakmanın, ve bağımsız  Kürdistan yaratmanın bir adımı olarak görmek, anlamak lazım
      Peki bunlara,namusu ve şerefi üzerine yemin etmiş olan milletvekilleri nasıl göz yumabilir, yada doğrudan bu gibi faaliyetlerin içinde yer alabilir?
      Eğer, milletvekili yemininin, hukuki olarak bağlayıcı bir yanı olmaz sa olur.                                    Anayasa değişikliği çalışmalarının, Türkiye Cumhuriyeti nin bölünüp,parçalanmasına hukuki  bir zemin hazırlamak olduğunu anlamak, bilmek lazım
     Bu bir Amerikan projesidir, ve bu projenin başı da, Sayın Başbakan Recep Tayip ERDOĞAN dır. Büyük Orta Doğu Projesi BOP un Eş Başkanı olduğunu kendisi söylüyor.
      PKK ile yapılan ve deşifre olarak basına  yansıyan görüşmelerden ,yukarda sıraladığım hususlara benzer hedefler konulduğu, sözler verildiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla  Anayasa çalışmalarını askıya alıp, Sayın Başbakan ile, Sayın MİT Müsteşarının, Amerika ya, PKK ya, BDP ye ne gibi vaadlerde bulunduklarını Mecliste tartışmaya açmak lazım.
      PKK ile mücadele eden Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının ,bir bahane uydurularak içeri alınmalarının da,sözde PKK ile yapılan görüşmelerde karar altına alındığı anlaşılıyor.
     PKK ile müzakereye karşı çıkan  MİT yetkililerinin pasif görevlere atandığı, yada emekliye zorlandığı da ,yine söylenenler arasında. Bunun gibi örnekleri, Emniyet Teşkilatı ve başka birimler içinde söylemek mümkün
     Hükümete verilecek bir gensoru önergesinde, oy çokluğuna dayanılarak önerge büyük ihtimalle reddedilecektir.Ama , MİT  Müsteşarı Sayın Hakan FİDAN,suçluya yardım ve yataklık etmekten, ve görevini kötüye kullanmaktan dolayı mutlaka görevinden alınmalı,hakim karşısına çıkarılmalıdır. 
(Anayurt Gazetesi 9 Ekim 2011 Pazar)
            ***
HANGİSİ DAHA ÖNCELİKLİ HUSUS...!? - 5
                                                                                     Mak.Yük.Müh. Ahmet YALVAÇ
        Hükümete verilecek gensoru öncesinde, gensoruya katkıda bulunacak muhalefet partilerinin temsilcileri ile,milletvekillerinin,gündeme getirmek istedikleri konu üzerinde çok iyi hazırlanmaları, bilgi ve belgeleri ortaya koymaları lazım.
        Deşifre olarak basına yansıyan Wikileaks belgelerinin bizimle ilgili olanları incelemeye alınmalı,Türkiye nin hak ve menfaatlerine olumsuz yönde katkısı olan siyasi ya da görevli kişiler sorguya çekilmeli, hukuki işlemler başlatılmalıdır.
        MİT Müsteşarı Sayın Hakan FİDAN ın,
OSLO da PKK Terör Örgütünün temsilcileri ile gizli görüşmeler yaptığının, ve Sayın Başbakan adına tavizler verdiğinin ortaya çıkmasından sonra,ki bu müzakereye Sayın Başbakan adına katıldığı kendi ifadesidir,şimdi de Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Haşim KILIÇ in, Amerika Birleşik Devletleri nin Ankara Büyükelçisine AKP nin kapatılma davası ile ilgili konularda, ve daha başka hususlarda da bilgi verdiği ortaya çıktı. Özellikle bu gibi hususlardan başlanmalı, Sayın Başbakanla ilgisi ortaya konmalıdır.
        Eğer Sayın Başbakan bu Kişilerin görevden alınmalarında,sorguya çekilmelerinde sorun çıkartır, ve gereğini yapmaz sa, bunların yaptıkları yanlış işlerin, Sayın Başbakan ın bilgisi dahilinde yapıldığı ortaya çıkar
        İktidar Partisi AKP,6 ya karşı 7 oyla, yani 1 üye farkla kapatılmaktan son anda kurtulmuştu. Bu itibarla, Sayın Başbakanın ve ABD nin, başta adalet sisteminde olmak üzere, hak ve menfaatlerimizin zedelenmesinde ne kadar müdahil oldukları anlaşılmadan,yeni Anayasa çalışmalarına asla başlanılmamalıdır
        Eğer Anayasa üzerinde mutlaka bir değişiklik yapılmak isteniyorsa ,bu, Anayasanın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen 4 ana madde olmamalıdır.Bunların dışında, demokrasimizin güçlenmesi için hangi maddelerin değiştirilebileceğini önceki yazımda sıralamıştım.
       Eğer, terörle mücadele ediyormuş gibi görünüp te, teröristlerle, ve terörü destekleyenlerle iş birliği içinde olduğu tespit edilirse, bu hükümet ayakta kalamaz
        AKP nin kapatılma davasında,Sayın Başbakanın, dava ile ilgili  Yargı Mensuplarına ağzına geleni söylediğini,hatta bazı hakimlerin telefonlarını dinlettiğini biliyoruz. Bunlara ilaveten,birde S         ayın Haşim KILIÇ aracılığı ile ayarlama yapılıp,AKP nin kapatılmaktan kurtarıldığı tespit edilirse,bu Hükümetin meşruluğu da kalmaz
         Demek istediğim şudur ki, Adalet ve Kalkınma Partisi AKP, Anayasa değişikliği ısrarından vazgeçip ,öncelikle  Mecliste hesap vermeli, ve kendini temize çıkarmalıdır
         Öyle inanıyorum ki, AKP bunun gibi konuları araştırmak için kurulacak araştırma komisyonlarının kurulmasını ve  çalışmalarını da engellemeye çalışacaktır.
         Eğer, Anayasa değişikliği çalışmalarını askıya alıp, bir süre beklersek,başta Amerika Birleşik Devletleri ABD olmak üzere,Avrupa Birliği de, yeni Anayasa konusunda sabırsızlanacak, ve bizi şıkıştırmaya, hatta tehdit etmeye başlayacaktır.
          Şimdi soruyorum; biz ABD nin ve Avrupanın  bir Sömürgesi mi yiz,ki onların söylediklerini yapmak zorunda kalalım!?
         Olup bitenleri  daha iyi anlayabilmek için, burada kısa bir özet yapmak istiyorun:
          Ulusal menfaatlarımiz  karşısında dik duruş sergileyen CHP eski lideri Sayın Deniz BAYKAL ile DP lideri Sayın Hüsamettin CİNDORUK, bir şekilde partilerinin başiından uzaklaştırıldılar.Milliyetçi Hareket Partisini de,seçim barajı altında bırakmak istediler ama, oynanan oyunların farkında olan vatandaşlarımızın bir kısmı, MHP olmadıkları halde, hatta CHP seçmeninin de bir kısmı MHP ye oy verdi.
          Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU nun yeni  genel başkanı olduğu CHP de ise,mili duruş sergileyen milletvekilleri 2011 seçimlerinde aday bile gösterilmediler.Milletvekili seçilenlerden Cumhuriyetimizin temel değerlerine,Atatürk İlke ve İnkilaplarına yürekten bağlı olan çoğu  kişi,yeni yönetim kadrosunda maalesef yer alamadı
         Bütün bu olanlardan sonra açıkça anlaşılıyor ki, yeni Anayasa için çok önceden inceden inceye hesap yapılmış.
         Gelinen son noktaya baktığımızda ise,yeni Anayasa konusunda kırmızı çizgileri olduğunu söyleyen MHP de ise,Anayasa Komisyonuna temsilci gösterilen Sayın Prof Dr. Tunca TOSKAY ın açıklamalarından sanki bu kırmızı çizgilerden vazgeçildiği izlenimini elde ediyoruz.
         Yeni CHP lideri Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU ise, yeni Anayasa konusunda, tahmin edildiği gibi,Sayın Deniz BAYKAL in aksine, kırmızı çizgilerden hiç bahsetmiyor.
         Demek ki, bizim bilmediğimiz, ya da bizden gizlenen çok şey varmış.
          Geriye dönüp baktığımızda, Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL, Kürt sorunu  için şöyle demişti: Eğer biz bu sorunu çözmezsek, birileri çözer
          Kuzey Irak ta, Süleymaniye de, orada görevli askerlerimizin başına  Amerikalı askerler tarafından çuval geçirilmesi olayı ile ilgili olarak, gazetecilerin Amerika ya Nota verecek misiniz sorusuna ise, şu cevabı vermişti: Büyük  Devletlere nota verilmez!
          Sayın Başbakan Recep Tayyib ERDOĞAN, artan PKK saldırıları karşısında, Toplumun gösterdiği tepki üzerine, Kuzey Irak a askeri harekat için izin almak maksadıyla, o zaman ki ABD Başkanı George W. Bush ile görüşmek için Amerika ya gitmek zorunda kalmıştı
         Demek istediğim husus şudur,ki AKP , Amerikanın desteği ile, o zaman ki mevcut şartlar dahilinde iktidara geldiği için, her konu da onlara göbekten bağlı olunduğu ortaya çıkmaktadır. Bence Ulusal Güvenliğimiz de tehlike altındadır.Eğer durum bu ise,başta ABD ve Avrupa Birliği Devletleri olmak üzere,dış ilişkilerimiz mutlaka gözden geçirilmeli, gerekli önlemler mutlaka alınmalıdır. Ve bu husus, Anayasa değişikliği çalışmalarından daha acildir.
         18 Ekim 2011 Çarşamba günü gece yarısı, Hakkari Çukurca da, PKK lı teröristlerle çıkan çatışmada 24 askerimizin şehit edilmesiyle, milletçe yüreğimiz yandı. Öfkemizi ve  kararlılığımızı göstermek açısından ygllara döküldük. Türk Silahlı  Kuvvetlerinin yüksek düzeyde eğitimine,ileri teknolojiye sahip savaş alet ve ekipmanlarına sahip olmasına rağmen, terör eylemlerinin niçin bir türlü önlenemediği,hatta artarak devam ettiği hususundaki tespitimi bu vesile ile burada tekrar  hatırlatmak istiyorum
         Amerika  Birleşik Devletlerinin teknik yardımı olmadan,istihbarat desteği olmadan, PKK lı teröristlerin sınırlarımızdan içeri sızmaları, askerlerimize zarar vermeleri maalesef mümkün değil. Bu itibarla, şu andaki PKK ile mücadeleyi, Amerika Birleşik Devletleri ile mücadele olarak anlamak daha doğru bir yaklaşım olur.
          Bazı yazılı ve görsel basında, her PKK saldırısı karşısında yaşananları çarpıtarak,TSK Yönetimini ve askerlerimizi yetersiz, ya da kusurlu gösterme çabalarını, Atatürk İlke ve İnkilaplarına inanmayan bir kesimin, Cumhuriyetin Kurum ve Kuruluşlarını karalama kampanyasının bir parçası olarak  görmek lazım.Bunu  özellikle vurgulamak istiyorum
            Ve terör dahil,temel sorunlarımızın bu hükümetle çözülebileceği kanaatinde maalesef değilim
(Anayurt Gazetesi 23 Ekim 2011 Pazar)                                                                                                                  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder