BİR ŞEYİN TEPE NOKTASI, AYNI
ZAMANDA O ŞEYİN İNİŞE GEÇİŞİNDE DE BAŞLANGIÇ NOKTASIDIR
Mak. Yük. Müh. Ahmet YALVAÇ
Sevgili
ANAYURT Okurları, bir seçim dönemini daha geride bıraktık. Bu gün, yaşadığımız seçim kampanyası, seçim
sonuçları ve sonrası hakkındaki yorumumu sizlerle paylaşmak istiyorum
İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi AKP %
50 ye yakın oy almasına, tek başına iktidar olmaytı garantilemiş olmasına
rağmen , başta kendi halkına ve Yabancı Devletlere verdiği sözleri yerine getiremeyeceği
, getirmekte zorlanacağı için kısa zamanda başarısız bir konuma düşecektir.
Onun için Bir Şeyin Tepe Noktası, Aynı Zamanda O Şeyin İnişe Geçişinde de
Başlangıç Noktasıdır başlığını attım.. Bu konuda daha fazla bilgiyi de
makalenin sonuna doğru vermeye çalışacağım.
Bu itibarla ben 2013 yada 2014 yılında Mahalli
İdare Şeçimleri ile birleştirilmiş bir Erken Genel Seçim olacağını düşünüyorum.
Siyasi
parti liderleri,seçim kampanyası süresince şu sorunu şu şekilde halledeceğim gibi,
somut plan ve projeye dayalı söylemlerde bulunacakları yerde , genelde birinin
söylediğine diğeri laf yetiştirmeyi tercih etti. Bu itibarla ben seçim
kampanyasını bir AŞIKLAR ATIŞMASI olarak nitelendiriyorum. Ben önceki
seçimlerde de hep böyle olduğunu gördüm . Bu itibarla liderlerin seçim
konuşmalarının genelde bir ceviz kabuğunu bile doldurmadığını söyleyebilirim
Siyasi parti liderleri,birbirlerine laf
yetiştirecekleri yerde, eğer televizyon ekranlarında birbirleri ile sorunları
tartışmış olsalardı, bizlerde kimin daha bilgili,daha tecrübeli ,daha
donanımlı, kimin doğru kimin yalan yada yanlış söylediğini öğrenme imkanı elde
ederdik. Böyle bir seçim kültürünü maalesef daha kazanamadık.
Televizyon ekranlarında tartışmanın şöyle bir
faydası var:
Konumunuz ya da rütbeniz ne olursa olsun, orada
tek başınasınız. Eğer bir konuda uzman değilseniz yüzeysel bilgilerle, yada
size aktarılan bilgilerle öyle bir an
gelir ki tıkanır kalırsınız.
Adalet ve
Kaklıma Partisi Genel Başkanı ve Başbakanımız Sayın Recep Tayip ERDOĞAN, CHP
Lideri sayın Kemal KILIÇDAROĞLU nun bir televizyonda tartışalım teklifine
olumlu cevap verseydi, Halkımız iki liderin bilgi tecrübe, kabiliyetleri
hakkında daha doğru bir değerlendirme yapma imkanına sahip olurdu. Böylece
İktidarın uygulamaları hakkında da gerçekleri öğrenme fırsatına sahip olurduk.
Gelişmiş Batı Demokrasilerinde seçim kampanyaları bu şekilde yürütülüyor
Elektrik brim fiatları yüksek. Sanayi ve üretim
sektörü girdi maliyetlerinin yüksek olmasından dolayı ya düşük kapasitede
çalışıyor, ya kapanıyor, ya da fabrika sahibi fabrikasını söküp başka ülkelere
taşıyor. Bu yüzden işşizlik te sürekli artıyor. Ucuz olması dolayısı ile
piyasayı Çin malları istila etti.İhtiyacımız olan hayvanı bile
yetiştiremedik,bu yüzden ta Avustralya dan uçaklarla ANGUST inekleri
getirttik.Dünyanın öbür ucundan, üstelik uçakla gelmesine rağmen bizim
yetiştirdiğimiz hayvanlardan daha ucuza nasıl geldiğini, hayvancılığımız
açısından hiç sorgulamadık.Hızlı tren
dedik;mevcut demir yolu ve vagonlar eski olmasına rağmen lokomotifin gaz
çubuğunu çekip , hızını artırdık. Sonuçta tren yüksek hız nedeni ile virajı
alamayıp devrildi ve 36 vatandaşımız hayatını kaybetti, suçu makinistte bulduk.
Daha önce dışarıya pamuk satmamıza rağmen, yurt dışından pamuk, mısır ithal
ettik. Demokrasi demokrasi dedik,askerimizi, polisimizi, vatandaşımızı katleden
PKK lı militanları bayram havası içerisinde karşılarken,onlarla mücadele eden
Komutanlarımızı, Subaylarımızı bir kulp takıp ceza evlerine tıktık..
Komşularımızla sıfır sorun politikası dedik, Ermenistan yüzünden Azeri
kardeşlerimizi gücendirdik, ve doğal gazı daha pahalıya alır olduk. Avrupa
Birliğine girme uğruna, başta Yunanistan ve Avrupa Birliği Devletlerine büyük
tavizler verdik. Ama tavizler vermekle bir şey elde edemeyeceğimizi acı
örneklerle tekrar tekrar yaşadık. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti KKTC nin Avrupa Birliğine sokulacağı vaatlerine kanıp,
referandumda KKTC vatandaşlarının evet
demeleri hususunda Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti olarak baskı yaptık. KKTC liler
evet demesine rağmen, Avrupa Birliğinin sözünde durmadığını tekrar gördük. Eğer
Rumlar referandumda hayır demeselerdi, bugün Kıbrıs ta elimizden
gitmişti.Davosta ONE MİNUTE dedik, İsrail Akdeniz de uluslar arası sularda Mavi
Marmara gemimize baskın yapıp 9
vatandaşımızı katletmesi karşısında Hükümet olarak bir şey yapamadık, olanları
sineye çektik. En sonunda da Yunanistan ın Ege Denizinde bulunan 2 adamızı; Bulamaç
ve Eşek Adalarını 2004 te işgal ettiğini öğrendik. Ama Hükümetin işi lafla
geçiştirdiğini gördük. Daha bir çok soru ve sorunlar…!
Bu soru ve sorunlar cevapları ile ekranlarda
tartışılmalıydı. Ben Sayın Başbakanımızın bu sorulara inandırıcı ve tatmin
edici cevaplar veremeyeceğini düşündüğü
için,ekranlarda tartışmak istemediğini düşünüyorum
Demokrasilerde şeffaflık esastır. Ve Hükümetin
Başı yapılan uygulamalardan birinci derecede sorumludur. Sonra kimse yoğurduna
ekşi demez. Bu itibarla sıradan bir vatandaşımız uygulamalarla neyin doğru,
neyin yanlış olduğunu nereden bilecek?
Bu itibarla Hükümetin Başının yapılan
icraatları serbest atışlarla miting meydanlarında anlatması doğru bir yöntem
değildir. Sonra bu miting meydanlarında aksi bir fikir beyan edenlerin, yada
soru soranların başlarına neler geldiğini biliyoruz.
Sonra Sayın Başbakanımızın seçim öncesinde
anlattıkları ile, mitinglerde söyledikleri arasında üslup ve içerik açısından
bir fark yok.
Bu itibarla bu seçim döneminde de bir aşıklar
atışması dinledik. 4 Yıl bunun için mi bekledik, yazık….! ?
Halkımızın çoğunluğu ise meydanlarda serbest
atışlarla söylenenlerin çoğunu maalesef doğru sanıyor.. Bu itibarla
Demokrasinin daha çok gerisinde olduğumuzu söylemek zorundayım.
MANTIKLA
DÜŞÜNMEKTEN UZAK,DUYGULARI İLE HAREKET EDEN BİR TOPLUM HALİNE GELDİK
Benim ne
Sayın Başbakanımıza, nede Onun Partisine özel bir kinim, garazım yok. Bir
Yüksek Mühendis , bir aydın kişi, bir yazar olarak,Halkımıza doğruları söylemek
adına bazı tahlillerde ve eleştirilerde bulunmak istiyorum. Bu itibarla
yazdıklarımın yanlış anlaşılmamasını istiyorum
Sonra ben İslamın özüne inanan Merkez
Sağda bir kişiyim .Bu itibarla Dinle,
İmanla bir sorunumun olduğu da düşünülemez.
Bu
kısımda Adalet ve Kalkınma Partisi AKP
nin seçimde % 50 ye yakın oy almasında, Din eksenli telkin ve söylemlerle beyni
yıkanıp robotlaştırılan insanların ne kadar etkili olduklarını vurgulamak istiyorum
Adalet ve Kalkınma Partisi AKP nin Din
eksenli ideolojik bir parti olduğunu herkes biliyor.
Sayın Başbakanımız bu Partinin başına
geçtiğinden bu yana,hoşuna gitmeyen yada aleyhine karar çıkaran yargı
elemanlarını, hoşuna gitmeyen beyanat veren , yada eleştiride bulunan önemli
kişi ya da kurumları hep Din ve İnanç fakiri yada karşıtı anlamına gelen
ifadelerle suçladı. Bu gibilere söylemediğini bırakmadı. Onları taraf tutmakla,
yada darbecilikle suçladı. Bu gibilerin kendisinin iş yapmasını hep önlemeye
çalıştıklarını vurguladı
Dini bütün ve muhafazakar, ama düşük eğitimli
saf vatandaşlarımız, Müslüman ve dindar olduğu
düşüncesiyle Sayın Başbakanımızın
her söylediğine inanır oldular. AKP dışında diğer Partileri inançsız,
yada Din karşıtı olarak görmeye başladılar
Gençlerimize, iyilik meleği sıfatı ile Ağabeyi
ve Ablalar olarak yaklaştılar. Onlara bedava ders verdiler,yurt ve parasal
sorunlarını haletliler. Ama sonunda Dini telkinler kullanılarak bu gibi
kişileri istenilen tarafa yönlendirilebilen robotlar haline getirdiler
Bedava gazete dağıttılar,televizyon yayınları
ile insanların beynini yıkamaya, onları yönlendirmeye çalıştılar
Yiyecek, içecek, giyecek ve kömür yardımı ile
insanları kendilerine hem muhtaç ettiler, hemde kendilerine bağladılar
Peki şimdi soruyorum; beyni yıkanan, robot
haline getirilen, yapılan para ve diğer yardımlarla kendilerine bağlanan
vatandaşlarımız, Hüklümetin uygulamalarını eleştirebilir mi, ya da bu gibi
kişiler , başka bir Partiye oy verir mi, ya da buna denebilir mi ?
Tabiî ki burada istediği amaca ulaşmak için
AKP nin başta Milli Eğitim, YÖK, Yargı sistemi ve diğer önemli kurum ve
kuruluşları, amaçlarına ulaşmak için çalıştıkları da herkes tarafından bilinen
bir husustur.
Bu
şartlar altında alınan neticeyi yadırgamamak lazım.
AKP NİN
ALDIĞI OYU DEMOKRASİNİN ZAFERİ OLARAK
NİTELENDİREBİLİR MİYİZ ?
Halkımızın önemli bir kısmı, Başbakanımız
Sayın Recep Tayip ERDOĞAN a kişisel olarak sempati duyabilir, ama bütün olumsuz
faktörlere ,bütün yıpranmışlığına ,olumsuz tabloya rağmen, her defasında oyunu
artırarak üst üste üç defadır seçimi kazanmasını, sadece demokrasinin zaferi
olarak düşünürsek , yanlış bir yargıya varmış oluruz
AKP nin, Amerika Birleşik Devletlerinin Irak ı
işgali öncesinde ve yaratılan ekonomik kriz neticesinde kurulduğunu düşünürsek,
ip uçlarından birini yakalamış oluruz. Demokrat Parti Genel Başkanı sayın Namık
Kemal ZEYBEK te, AKP nin ABD tarafından
kurulduğunu örnekler le açıkladı. Bu itibarla AKP nin seçimi kazanması için,
ABD tarafından her türlü ayarlama ve desteğin yapılabileceğini düşünmek mümkün
MHP nin baraj altında kalması için yapılan
olumsuz faaliyetleri, kaset skandalını
bu kampanya içinde değerlendirmek lazım. Milletimiz kurulan tuzağı gördü, ve
MHP yi seçim barajı altında bırakmadı
Ölmüş
insanların adına bile seçmen kartının çıkartıldığı, mükerrer oy kullanıldığı,
bilgi sayar sistemi ile sonuçların ayarlandığı yönünde çeşitli iddialar var.Daha
neler neler !
Eğer bu
seçimi de alamazsa, hakkında daha önce düzenlenmiş dosyalardan dolayı
dokunulmazlığının kaldırılacağını, ve Yüce Divana gönderileceğini Sayın
Başbakanımız Recep Tayip ERDOĞAN bildiği için, bu seçime çok yüklendi ve bütün
imkanlardan yararlandı….Bunu da unutmamak laım.
BUNDAN
SONRASINDA NELER OLABİLİR?
Sayın Başbakanımızın, gerek seçilmeden önce ,
gerekse seçildikten sonra,Yabancılara ne gibi sözler, ne gibi tavizler
verdiğini bilmiyoruz. Bu yüzden yakında , verilen sözlerin yerine getirilmesini
Sayın Başbakanımızdan talep edeceklerdir. Bu itibarla hem Sayın Başbakanımızı,
hem de bizleri çok zor günlerin
beklediğini söyleyebilirim.
Yabancıların isteklerinin karşılanamayacağı
anlaşılınca da, bir erken Genel Seçim kaçınılmaz olacaktır
Saygılarımla, (ANAYURT GAZETESİ; 17 Haziran
2011 Cuma)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder