TOPLUMU
SÜREKLİ NİYE GERİYORSUNUZ,
AMACINIZ
NE!?...
Mak.
Yük. Müh. Ahmet YALVAÇ
Sevgili Anayurt Okurları, bu gün 19
Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı kutlamaları nedeni ile başlayan ve büyüme eğilimi
gösteren toplumsal olaylar nedeni ile, olup bitenler hakkında bende bir şeyler
söylemek, bazı tahliller yapmak istiyorum
Bundan bir süre önce hazırlanarak
yürürlüğe konulan; Milli Bayramların nasıl kutlanacağına dair Yönetmelik
gereğince, ATATÜRK anıtlarına Halkımız ve Sivil Toplum Örgütleri tarafından
çelenk konulması yasaklanmıştı.Bu genelge hükümlerine göre de, çelengi sadece
Milli Eğitim Bakanlığına bağlı birimler koyabilecekti.
Ayrıca bu genelge gereğince, törene
katılacak Resmi Görevlilerin sayısında da bir azalma ile, katılanların makam
derecelerinde bir düşüş olduğunu görmekteyiz. Uygulamada görülenler ve
törenlerde yaşanan manzaralar karşısında, çıkartılan bu yeni genelge ile, Milli
Bayramlarımızı bize armağan eden ve Cumhuriyetimizi kuran Mustafa Kemal ATATÜRK
ü küçültmenin ve onu Halkımızın gönlünden silmeye çalışmanın amaçlandığı
anlaşılmaktadır.
Yazılı ve görsel basından da okuduk ve
gördük ki, başta büyük şehirlerdeki kutlamalarda, ve çoğu illerimizde,
Halkımızın ve Sivil Toplum Kuruluşlarının ATATÜRK anıtlarına çelenk konulması
aşamasında, polis engeli ile karşılaşılmış, ve nahoş hadiseler yaşanmıştır. Ama
güvenlik güçlerinin bütün engellemelerime rağmen, bazı yerlerde büyük halk
kitlelerinin kararlı ve ısrarlı tutumları karşısında, güvenlik güçleri geri
adım atmak zorunda kalmış, Halkımız ve Sivil Toplum Kuruluşları çelenklerini
Anıta bırakmışlardır.
19 Mayıs Günü, kutlamalar nedeni ile,
çoğu insanımız eline Türk bayrağını, pankartını, örgütler flamalarını alarak
yollara, meydanlara koşmuş, yüz binler sel olup akmıştır.
Aslında bu gibi Toplum hareketleri daha
önceleri de yaşandı, yüz binler, hatta 1.5-2 Milyon insanımız yine meydanları
doldurdu. Ne garip ki, Hükümet derinden gelen bu gibi toplum hareketlerinin
nedenlerini tahlil edip, kendisi açısından bir ders çıkartacağı yerde, bu
mitingleri ve Halk hareketlerini organize edenleri, bir bahane ile, bir kulp
takarak, Ergenekon terör örgütüne üye olmak ve Hükümeti devirmeye çalışmak gibi
gerekçelerle içeri almış, ve bu gibiler kaç yıldır hapiste yatmaktadırlar.
Geçmişte başlayıp, Hükümetin bilinçli
uygulamalarına karşı büyüyerek bu güne gelen Halk hareketleri noktasında,
Yetkililere şu soruyu sormak istiyorum:
1-
Mustafa
Kemal ATATÜRK ten alıp veremediğiniz ne?
2-
Sizler
ATATÜRK ü sevmeyebilirsiniz; bunu normal karşılayabiliriz .Ama, sevenlere niçin
müdahale ediyorsunuz, ATATÜRK anıtlarına çelenk koymalarına neden engel
oluyorsunuz ?
3-
Unutmayınız
ki ,Mustafa Kemal ATATÜRK Milli bir kahramandır.Çanakkale de göğsünü mermilere,
bombalara siper ederek, Türkün makus talihini yendi, savaşın seyrini
değiştirdi.Anadolu Toprakları, Yunanlılar, İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar,
Ruslar tarafından işgal edilmişken, orduları dağıtılmlş, silahları elinden
alınmışken, Millet fakir, aç ve sefil bir durumda iken, canını ortaya koyarak,
Anadolu yu düşman kuvvetlerinden temizleyip, bizi bağımsızlığa kavuşturan,
Cumhuriyetimizi kuran Milli bir kahramandan ne istiyorsunuz? Kadir kıymet bilen
Milletimizin, Mustafa Kemal ATATÜRK ü unutmamasından niye rahatsız oluyorsunuz?
Şimdide
bu soruyu tersinden soralım. Mustafa Kemal ATATÜRK, kişisel menfaat ve çıkar
uğruna, ve rahat bir hayat yaşamak uğruna, Anadolu yu işgal eden İngilizler,
Fransızlar, İtalyanlar, Yunanlılar, Ruslar ile, iş birliği mi yaptı ki,
Halkımızı ondan soğutmaya çalışıyorsunuz!?
4-
Bundan
1 Hafta 10 Gün kadar önce idi, Hükümet yanlısı olmayan birkaç gazetede şöyle
bir haber okudum:
Ankara
da Genel Kurmay Başkanlığının giriş kapısının ön tarafında 20-25 Metre kadar uzakta, ATATÜRK ün Ankara ya
gelişinde karşılandığı yerde, karşılama olayını sembolize eden anıtın
mermerleri kırılmış, pirinç metalden yapılmış yazılar sökülmüş, ya da tahrip
edilmiş
Bu durumu gören bazı duyarlı
vatandaşlarımız, Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanlığı ve Valilik Makamı
nezdinde şikayet te bulunmuşlar Yetkililer. konu ile ilgilenecekleri, tahrip
edilen anıtı eski haline getirecekleri yerde,
topu başkasına atmışlar
Peki Belediye ile, Valilik bu konu
ile ilgilenmeyecek te, kim ilgilenecek? Bu baştan atmaya, sorumsuzluğa kim
inanır?
Buna benzer olaylar ilk defa yaşanıyor
da değil. Atatürk anıt ve heykellerine saldırılar artarak devam ediyor. Bu gibi
olaylar eskiden çok nadir görülürdü. AKP İktidarı ile artmaya başladı. Gidişat
çok kötü!
Bu vesile ile, Devleti her kademede
idare edenlere sesleniyorum; kişisel olarak Mustafa Kemal ATATÜRK ü
sevmeyebilirsiniz, ama o, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, bizim varlık
nedenimiz. Ve onu seven milyonlarca insan var.Bu itibarla, Devletimizi korumak
ve kollamak açısından, milyonlarca insana saygılı olmak açısından önce sizler
saygılı olun. Sonrasında da, ATATÜRK e saygısızlık edenlere müsamaha etmeyin,
ATATÜRK anıt ve heykellerine zarar verenleri bulun ve görevinizi yapın Ayrıca,
ATATÜK ü koruma kanununun olduğunu da unutmayın.
DİYANET İŞLERİ
BAŞKANLIĞINA BİR SORU VE BAZI ÖNERİLER
Bu vesile ile, Diyanet İşleri
Başkanlığı nezdinde bir hususu gündeme getirmek stiyor ve onları göreve davet
ediyorum.
Diyanet İşleri Başkanlığı, Mustafa
Kemal ATATÜRK ün emri ile kuruldu. Bu itibarla, Diyanet İşleri
Başkanlığı,ATATÜRK ün Dine karşı, Dindarlığa karşı olan bir insan olmadığı
yönünde beyanatlarda bulunsa, seminerler düzenlese; unun aksine hareket
edenlerin maksatlı ve bir çıkar peşinde olduklarını açıklasa olmaz mı!?
Sonra, Mustafa Kemal ATATÜRK ,mal
varlığının büyük bir kısmını Devlete bağışladı. ATATÜRK Orman Çifliği ve
arazisi bunlardan biri. Bu gün bu çiflikte süt ve süt mamülleri üretiliyor, bir
çok insan buradan ekmek parası kazanıyor. Hatta Ankara Şehirlerarası
Otobüsterminali AŞTİ bie, ATATÜRK Orman
Çiftliği arazisinin üzerinde kurulmuş. AŞTİ ye giren çıkan araçlardan, ve
buradaki dükkanlardan aldığı kiralarla Belediye milyarlarca para kazanmaktadır.Peki
bu noktada, Ankara Belediyesi, tahrip edilen anıt konusunda neden görevini yapmaz, neden topu başkasına
atar!?
Bu noktada bir soruda, Diyanet İşleri
Başkanlığı görevini yürütenlere soralım
Diyanet İşleri Başkanlığını kuran, tüm
mal varlığını Devlete, toplum yararına bağışlayan ve yıllarca öncesinden
aramızdan ayrılan ve Devletimizin kurucusu ve milli bir kahramanın ruhu için,
neden bir mevlüt okutmaz, neden onu hayır dualarla anmaz!?
Müslümanlık, sadece namaz kılıp, oruç
tutmaktan mı ibaret!?...
Bu itibarla bu gün gelinen noktada,
ATATÜRK ün bazı kesimler tarafından Din düşmanı imiş gibi algılanmasında,
Diyanet İşleri Başkanlığının, ve burada göreve getirilenlerinde, ihmal ve
kusurlarının olduğunu vurgulamak istiyorum.
Burada bir tespitimi daha sizlerle
paylaşmak istiyorum.Cami Cemaatinin çoğu Atatürk e doğrudan karşı olmasa bile,
Dindar olduğu görüntüsü ile, Başbakan Sayın Tayyib ERDOĞAN a oy verdiğini
söyleyebiliriz
Cami imamlarından bu güne kadar
karşılaştıklarım arasında, Başbakan Sayın Tayyib ERDOĞAN hakkında olumsuz
beyanda bulunan birisine de pek rastlamadım.
Geçenlerde 24 yaşındaki bir cami
imamının Cuma vaazında bir siyasi parti lehine propaganda yapması üzerine,
cemaatten 74 yaşındaki bir kişi, imamı sişyaset yapma diye uyarınca, genç hoca,
yaşlı adamı tekme tokat dövmüş.Peki bu mu Müslümanlık!?...
Bu noktada Dinin doğru anlaşılmasında,
insanların çalışmaya yönlendirilmesinde, ATATÜRK ün doğru anlaşılmasında, iyi
yetiştirilmiş bilgili, kültürlü cami imamlarına ihtiyaç olduğunu vurgulamak
istiyorum.
Çok önemli bir tespitimi daha sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Bu güne kadar, İmam Hatip mezunu olup ta, ATATÜRK ü seven, ama Dindar olduğu gibi gerekçelerle
Başbakan Sayın Tayyib ERDOĞAN ı sevmeyen birisine de pek rastlamadım. Bu gibi
örneklerden anlamamız ve çıkarmamız gereken sonuç şudur:
1-Din ve Dindarlık konusunun, bazı
insanlar tarafından, özelliklede siyasetçiler tarafından her zaman sık kullanılan,
kullanılmak istenen önem bir istismar alanı olduğunu söyleyebiliriz
AKP İktidarının, İmam Hatipler, ve
Türban gibi hassas konulardaki ısrarının, ve toplumu sürekli germesinin asıl
nedeninin, Din ve Dindarlık olmadığını, bir amacın hedeflendiğini düşünebiliriz
2-Doğruluğun, dürüstlüğün sadece
Dindarların, özellikle de, Hanefi Mezhebinin tekelinde olmadığı vurgulanmalı ve
herkese eşit davranılmalı
Bu arada benim Hanefi Mezhebine ait
olduğumu da söylemeliyim.
3- Hiç kimse Dini inanç ve
uygulamalarından dolayı, aşağılanmamalı,ayrım yapılmamalı,iş vermede bilgi,
liyakat ve tecrübe esas alınmalıdır.
4- İtibar görmede, imkanlardan
yararlanma da, iyi vatandaş olma, Devlete, Millete katkı koyma kriteri esas
alınmalıdır.
5- ATATÜRK İlke ve
İnkilaplarına, Cumhuriyete, ve onun
değerlerine sahip çıkmak, emperyal güçlerin çıkarlarına karşı durmak için
uyanık olmak, bu konuda mücadele etmek, eğitimli, ya da eğitim seviyesi yüksek
olanların tekelinden çıkarılmalı, bu konuda Halkımızın tamamı
bilgilendirilmeli, biliçlendirilmelidir
Bu konuda aydın Din adamlarına ve
herkese ihtiyacımız var.
AKP
İKTİDARI SONA DOĞRU MU YAKLAŞIYOR ?
Daha önceleri yapılan Cumhuriyet
Mitingleri ile, şimdiki19 Mayıs 2012 kutlamalarınI incelediğimizde, bazı ilginç
detayları da görmemiz mümkün.
Başbakan Sayın Recep Tayyib ERDOĞAN,
mitinglere katılanlara solcu, kışkırtıcı gibi benzetmeler yapıyor, çeşitli
kulplar takıyordu. Ben gördüklerimle, bu yakıştırmaların doğru olmadığını
ortaya koymak istiyorum
Hem bizzat katıldığım mitinglerde
gördüm, katılmadığım mitinglerde ise, gazetelere yansıyan resimleri
incelediğimizde; mitinglere katılanların içinde yaşlı, ya da genç, başı
eşarplı, örtülü, ya da tipik türbanlı bayanlar da var.Demek ki, katılanların
hepsi, Sayın Başbakanın dediği gibi solcu değil
Sayın Başbakana bu durumu sorsanız;
muhtemelen şöyle der: bunlar muhalefet tarafından giydirilmiş hanımlar!
Benim kişisel olarak gözlemlediğim
husus şu: Dindar kesim, ya da muhafazakar kesim diye de adlandırabileceğimiz
kesimde de huzursuzluk her geçen gün artıyor, bu itibarla da, Hükümeti uyarmak,
protesto etmek anlamına gelen mitinglerde, tesettürlü, türbanlı, muhafazakar
kesimden katılan bayanların sayısında gözle görülür bir artış görüyorum
Bu itibarla bu görüntüleri, AKP sona
doğru yaklaşıyor diye algılayabiliz. Tabi ki, bunun başka emareleri de var.
Bir kere terör örgütü PKK nin üst düzey
yöneticileri ile müzakere yapıldığı iddiaların, Başbakan Sayın Recep Tayyib
ERDOĞAN ın önce reddetmesi, arkasından basına yansıyan dış kaynaklı Wikileaks
belgeleri sayesinde ortaya çıkması, ve nihayetinde, gerektiğinde Devlet
teröristlerle de müzakere yapabir demek zorunda kalması, muhafazakar kesimde oy
kaybına vesile oldu. Dindar kesimden çoğu insan, özellikle de, terörden zarar
gören, ya da evlatlarını kaybede aileler ve bunların yakınları nezdinde, Sayın
Başbakan artık güvenilirliğini yitirdi. Ve kendisi aksini iddia etsede, artık
her geçen gün, aslında oy kaybediyor.
Yapılan zamlar neticesinde, hayatın
her geçen gün zorlaşması, özellikle dar kesimi bunalıma sokuyor. Sayın
Başbakan, her konuda rekor kırdıklarını iddia etse de,vatandaş buna artık inanmıyor.
Zira aslında kırılan rekor değil, düşük gelirli vatandaşın belidir.
Elektrikte yapılan zam; % 9, doğal
gaza yapılan zam; % 18. Diğer zamlar hariç
Ama, memura yapılan yıllık zam; toplam
% 7.5.
Bu manzaraya artık kim inanır.?
Adalet ve Kalkınma Partisi AKP nin
İktidara geldiği yaklaşık 10 yıldan beri, hassas ve tartışmalı konuları gündeme
getirerek, toplumu sürekli gerdiğine daha önceleri her vesile değinmiştim. Bu
gün geldiğimniz noktada, AKP ye oy veren Dindar kesim ile, onu İktidar yapan
Merkez Sağ seçmen, bu dururmdan çok rahatsız, ve yeni arayışlar içerisinde
Bu gün gelinen noktada, işçi tepkili,
memur tepkili,sendikalar tepkili, işverenler tepkili, öğrenciler tepkili, şehit
aileleri ve yakınları tepkili, çiftçi tepkili, ataması yapılamayanlar tepkili,
sağlıkçılar tepkili, eczacılar tepkili Peki, Sayın Başbakanın deyimi ile
bunların hepsimi solcu, hepsimi karıştırıcı insanlar!?...
Gittikçe büyüme, yayılma eğilimi
gösteren toplumsal olayları iyi değerlendirmek, iyi algılamak lazım!
İKTİDARLAR HALKA HİZMET İÇİN VARDIR
Başbakan Sayın Recep Tayyib ERDOĞAN,
iyi gitmeyen her konuda birilerini suçluyor, kendisine hoşuna gitmeyen sorular
soran, yada bir şeyler yapmasını isteyen, çiftçiyi, öğrenciyi, şehit
yakınını…herkesi azarlıyor, hatta hakarete varan sözler sarfediyor. Sarfettiği
sözlerden bazıları şöyle:
İşsizlik dünyanın her yerinde var. Bu
senin özel sorunun. Başka biri için; al
ananı da götür.
Peki bunlar ağza alınacak, söylenecek
laflar mı, hele bir Başbakana hiç yakışır mı?
Eğer işsizliği önlemek, sorunlara
çözüm bulmak, bir Başbakanın görevi değilse, kimin işi!?
Vatandaş kendisine hizmet etsin,
sorunlarını çözsün diye oy verdi, kendisine hakaret etsin diye değil.
Sayın Başbakan, kendisini eleştiren
gazeteciye kötü bir insanmış gibi bakıyor, ona hakarete varan sözler
sarfediyor, patronuna baskı yaparak onunu işten attırıyor
Kendini eleştiren, kendisine destek
olmayan gazete patronlarını, iş adamlarını, tehdit ediyor
Bilim adamlarını dinlemiyor.
Sanatçıları azarlıyor…vs vs !
Bu ve bunun gibi yaklaşımlardan çıkan
sonuç şu:
Başbakan Sayın Recep Tayyib ERDOĞAN
ın eleştirilere tahammülü hiç yok. Kendisinin her söylediğinin, yaptığının
doğru olduğuna inanıyor,bu konuda hiçbir kimseyi dinlemiyor, herkesin kendisini
kayıtsız şartsız beğenmesini, desteklemesini istiyor.Bu gün gelinen nokta,
sivil bir dikdatörlüktür.
Bu
gün gelinen noktayı patlamaya hazır bir bomba gibi değerlendirebiliriz.
Saygılarımla.
(Anayurt
Gazetesi 28 Mayıs 2012 Pazartesi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder