12 Şubat 2014 Çarşamba

HALKIMIZIN BİLMESİNİ İSTEDİKLERİM....

HALKIMIZIN BİLMESİNİ İSTEDİKLERİM - 1
Mak. Yük. Müh. Ahmet YALVAÇ
         Sevgili Anayurt Okurları,eleştirilerimi, önerilerimi, toplumsal tahlillerimi, bir süre bu başlık altında sizlere sunmaya, kaldığımız yerden  devam edeceğim
         Öncelikle şu hususu tekrar vurgulamak istiyorum:
         Adalet ve Kalkınma Partisi AKP, iktidara geldiğinden bu yana, nerede ise her hafta, başka bir gündem yaratarak, toplumu sürekli germekte, ve böylece toplumun dikkatini başka tarafa çekerek, asıl sorunları unutturmaya çalışmaktadır.
         Uygulamaları ile, eylem ve söylemleri ile kesin olarak görülmüş ve anlaşılmıştır ki, AKP nin asıl amacı; mevcut Anayasa ve kanunlar çerçevesinde Hükümeti idare etmek, ve bu çerçevede Vatandaşlarımızın günlük hayattaki sorunlarını çözmek, yaşamı daha kolay hale getirmek değildir
         AKP nin amacı; Cumhuriyet ve dolayısı ile de demokrasinin sağladığı hak ve imkanlardan yararlanarak ,kendi düşüncesinde İslami kuralların geçerli olduğu bir rejim yaratmak!
         Yine görülmüş ve anlaşılmıştır ki; AKP İktidarı, kapatılma davasında, Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararında; AKP İktidarının eylem ve söylemleri ile ,Anayasanın Laiklik ilkesini ihlal ettiği sonucuna varmasından gereken dersi almamış,ve almak niyetinde de değil.
         Öylesine kötü bir zaman yaşıyoruz ki, ekonomik sorunları, hayat pahalılığını..her şeyi unuttuk; Ülkesini seven aklı başında olan hiç bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, gidişattan hiç memnun değil
         Türkiye Cumhuriyeti bu gün bölünme tehlikesi ile karşı karşıya! Amerika Birleşik Devletlerinin talebi, ve AKP iktidarının da işbirliği ve uygulaması ile, bu gün komşularımızla ilişkilerimiz ya bozuldu, ya da savaşın eşiğine geldik En büyük endişemiz bu!
         İktidar Partisi AKP, kendisi gibi düşünmeyen vatandaşlarının haklı isteklerini, arzularını , Ülke için duydukları endişeleri göz önünde bulundurup gerekeni yapacağı yerde; bu gibileri düşman gözü ile görüp, kendisini devirmeye çalışıyorlar gerekçesi ile her türlü eziyet, işkence ve haksızlığı reva görmektedir
        AKP, Devletin maddi, manevi bütün  imkanlarını da sonuna kadar kullanıp, İktidar yanlısı vatandaş, İktidar yanlısı basın, İIktidar yanlısı İşveren tabakası yaratarak İktidarda kalmak istiyorsa da; asıl garantiyi daha çok, yabancı devletlerin arzu istek ve taleplerini karşılamakta görmektedir.Asıl tehlikede burada!
         Bu itibarla, bu bölümde güncel olaylarında ışığı altında karşı karşıya bulunduğumuz tehlikelere dikkat çekmeye öncelik vermek istiyorum
         Yabancı devletler bizim zayıf yanlarımızı, ya da zaaflarımızı bilyor ve bunu bizim aleyhimize kullanıyor .AKP de, ne pahasına olursa olsun İktidarda kalmak istiyor.Ve o da, Halkın Din duygularını istismar ediyor ve kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyor.İşte bu itibarla karşı karşıya bulunduğumuz tehlike çok yonlü ve çok büyük.Aynı ölçüde işimiz de çok zor.
        Zorluk, biraz da Toplumda gazete okuma oranının düşük olmasından, yazılı ve görsel basının  da, İktidarın baskı ve tehdidi altında olmasından kaynaklanmaktadır.
        Trımda, hayvancılıkta sanayide,sağlıkta, ekonomide, iç ticarette, dış ticarette..vs gibi konularda mevcut sorunlarımızı çözüp, gelişmiş ülkelerin seviyesine nasıl çıkabileceğimiz hususunda tahlil ve önerilerimi sizlere sunmaya devam edeceğim ama önce güvenlik!
       Başbakan Sayın Recep Tayyib ERDOĞAN, ve Onun Partisi AKP, üçüncü kez seçim kazanmış olmanın sarhoşluğu içinde.İleri Demokrasi Kavramını dillerinden düşürmüyorlar ama, Türkiye Büyük Millet Meclisi Milli Eğitim Gençlik ve Spor Komisyonunda, Orta Öğretimde 4+4+4 Sisteminin görüşülmesi sırasında, Muhalefet Milletvekillerine konuşma hakkı bile vermediler, itiraz edenler darb edildi Bütün itirazlara, kavgaya rağmen bu tasarı AKP Millet vekillerinin oyları ile alel acele kabul edilerek Meclise sunuldu
       Tüm eğitimciler, ve Halk,bu yasa dolayısı ile Türkiye genelinde eylemde. Her taraf polis kaynıyor.Polis göstericilere orantısız güç, çop, biber gazı..vs gibi her türlü şiddeti uygulayabiliyor. Peki, değil İleri Demokrasi; Demokrasi bunun neresinde..!?
       4+4+4 Yasası bütün itirazlara, eylemlere rağmen Meclise sevkedildi, orada da kavgalı, gürültülü oturumlardan sonra 295 oyla kabul edildi Bu Sayı AKP Milletvekillerinin sayısından bile az.
        Eğer, Milliyetçi Hareket Partisi MHP destek vermeseydi, demek ki, tasarı kanunlaşmayacaktı.
        Kabul oyları, AKP nin kendi Milletvekillerinin sayısından bile az olduğuna göre; demek ki AKP Milletvekillerinin içinde bile, bu Kanuna muhalefet eden, fayda getireceğine inanmayan çok sayıda Milletvekili var.
        CHP son çare olarak, bu kanunu Anayasa Mahkemesine götüreceğini söyledi. Ve şimdi gözler, Sayın Cumhurbaşkanının bu kanunu veto edip, etmeyeceğinde.
       Aslında bu kanunun tasarısının Komisyonda Muhalefet Milletvekillerine söz hakkı verilmeden, tartışılmadan, alel acele kabul edilmesi; prosedür tamamlanmadığından yok hükmünde olan bir karardır. Bu itibarla, yok hükmündeki bir Komisyon kararının Meclise sunulması, ve de kabul edilmesi de, aslında yok hükmünde bir kanundur.
        Peki, bu kadar ısrar, bu kadar aceleye getirme, her yola baş vurma niye !? Eğer İktidar Partisi, her önemli konuda böyle kavga çıkartıryorsa, Yurtta sulh ve sükunu nasıl sağlayabilir? Diğer önemli konularda söylediklerinin doğru olduğuna da nasıl inanacağız!?
        Büyük tartışmalar, kavgalar, gürültüler neticesinde kabul edilen bu kanun kadar önemli olan bir konu daha var: MHP bu kanun tasarısının oylamasında neden evet oyu verdi? Daha önceleri de MHP zor zamanlarda hep AKP ye Can Simidi oldu.
        Aslında Adalet ve Kalkınma Partisi AKP, İktidara gelmesini de MHP ye borçlu. Eğer MHP Lideri Sayın Devlet BAHÇELİ, 2002 Yılında kimseye danışmadan bir erken seçim kararının alınmasına vesile olmasaydı, koalisyon Hükümeti bozulmayacak ve sonuçta AKP İktidar olamayacaktı.
        Buradan şu soruyu sormak lazım: Acaba Sayın Devlet BAHÇELİ, her defasında AKP yi neden kurtarıyor; yoksa bizim bilmediğimiz başka şeyler mi var?
         Aslında çoğu MHP liler, Sayın Devlet BAHÇELİ den dolayı MHP ye tepkili. 12 Haziran 2011 Milletvekili seçimlerinde, MHPnin seçim barajı altında kalma ihtimali bile vardı.Adlet ve  kalkınma Partisi AKP nin önünde set oluştursun diye, Merkez Sağdan, hatta CHP tabanından MHP ye oy takviyesi yapıldı. Ama bundan sonra ki seçimde MHP nin işi çok zor.
         18 inci 19 uncu ve 20 inci makalelerde 4+4+4 sistemini detaylı olarak incelemeye çalışmış, bir çok belirsizliklerin olduğuna işaret etmiş, detayların sonradan ortaya çıkacağını şöylemiştim. Nihayetinde öylede oldu.
         Bu tasarının Mecliste tartışılması esnasında gördük; sonradan Tasarıya ilave yapıldı; Kur an-ı Kerim Mealinin ve Hazreti Muhammed in hayatının Orta Okul ve Liselerde seçmeli ders olarak okutulması eklendi ve tasarı bu hali ile kabul edildi
         Bu yapılanlardan da anlaşılacağı üzere, AKP nin asıl  amacı Eğitimde kalitenin yükseltilmesi değil; kendi amaçları doğrultusunda bir genç nesil yetiştirmektir. Bu itibarla, bu yasaya karşı çıkan Eğitimcilerin, Sivil Toplum Örgütlerinin ve Cumhuriyete ve onun Değerlerine sahip çıkan duyarlı vatandaşlarımızın samimi eleştirilerine, tepkilerine, yaptıkları eylemlere kimsenin kızmaya da hakkı yoktur.
        BÖYLE BİR EĞİTİM YASASI ÇIKARTILMASINA NE ZAMAN VE NİÇİN GEREK DUYULDU?
        13 Mayıs 2011 tarihinde Eğitim sistemimiz ve sorunları ile ilgili olarak, detaylı bir makale yazmıştım. Bu konuya girmemin asıl nedeni, Öğrenci Seçme Ve Yerleştirme Merkezi ÖSYM de, 2 Yıl üst üste yaşanan sınav skandalı ile ilgili idi
         Skandalın detayları çoğu insanımızın  hafızalarında. Konuyu, daha öncesinden tespit edilmiş bir grup öğrencinin, istenilen Yüksek Öğrenim Kurumlarına yerleştirilebilmesi için, akla hayale gelmeyen bir tertibin, o zamanki mevcut yönetim ve ekip tarafından organizeli olarak yapılmış olması diye de özetleyebiliriz.
         Sorun, rüşvet karşılığı olarak işlenmiş bir suçta değil. Belki böyle bir şeyde vardır ama, asıl amaç İktidar yanlılarının çocuklarının daha ziyade, yüksek puan gerektiren Mühendislik ve Tıp eğitimi veren  okullara yerleştirilebilmesine zemin hazırlamak! Malum; İmam Hatip Liselerinden mezun olanların Dini eğitime ağırlık verilmesinden dolayı, normal Liselerden mezun olanlara nazaran bilgi seviyelerinin düşük olduğu bilinen bir husus.Sonra bu gibilere meslek okullarından mezun oldukları için katsayı engeli de var. Ama skandal sadece İmam Hatip mezunları için hazırlanmışta değil.İşin içinde Cemaat hesaplarının da olduğu anlaşılıyor.
         Sonuç olarak ÖSYM de üst üste yaşanan skandalı,siyasal bir amaç uğruna, kendi taraftarlarının iyi bir eğitim almalarını sağlamak için yapılan bir organizasyon, bir suç unsuru olduğunu tekrar vurgulayalım
        Skandal ile ilgili olarak tüm Türkiye çalkalanırken,ÖSYM nin Başkanı Prof Dr Sayın Ali DEMİR in Savcı tarafından soruşturulmasına YÖK Başkanı Prof Dr Sayın Yusuf Ziya ÖZCAN  izin vermedi, Hükümet te bir şey yapmadı.Ve ÖSYM Başkanı da yerinde kaldı
        Bu itibarla,mevcut ÖSYM sistemi ile istediklerini yapamayacağını anlayınca, sorunu kökünden çözebilmek için, 4+4+4 Yasasını piyasaya sürdü. Meselenin aslı budur.
          İktidardaki AKP Hükümetine oy veren insanların çoğu, Başbakan Sayın Tayyib ERDOĞAN ın her söylediğini, her yaptığını doğru buluyor, ona yürekten inan Bu gibiler, hala Sayın Başbakanın İsviçre nin DAVOS kentinde İsrail Cumhurbaşkanına çektiği ONE MİNUTE nin sarhoşluğu içinde. Umarın bu gibi vatandaşlarımız da olup bitenleri  kısa zamanda anlar!
Saygılarımla, (Anayurt Gazetesi 2 Nisan 2012 Pazartesi)




                                                   
HALKIMIZIN BİLMESİNİ İSTEDİKLERİM-5
                                                Mak. Yük. Müh .Ahmet YALVAÇ
                       DOĞAL GAZ VE ELEKTİĞE ZAM YAPILMASA OLMAZ MIYDI?
            Sevgili Anayurt Okurları, doğal gaz ve elektriği zaten olması gerekenden daha pahalıya kullanıyoruz Bu itibarla doğal gaz ve elektriğe zam yapmaya gerek yoktu diyeceğim Bu son zamların, İddia edildiği gibi, döviz kurlarındaki artışla, ya da ham petrolün fiyatının artması gibi bahanelerin de bir payı yoktur.Biz doğal gaz ve elektriği ucuz mu kullanıyoruz k,dövizdeki küçük dalgalanmalardan, yada ham petroldeki küçük artışlardan  etkilen miş olalım!?
         Eğer Amerika Birleşik Devletlerinin arzusu ve isteği üzerine; İran dan temin edilen ham petrol, ve doğal gaz miktarından bir azaltmaya gidilip,azaltılan miktar kadar daha uzaklardan, sonuçta daha pahalıya ham petrol almak zorunda kaldık ise, ve bu yüzden ham petrol, ya da, doğal gaz fiyatlarında bir artış oldu ise, bunun sorumlusu AKP Hükümetidir.
        Eğer böyle bir durum söz konusu ise; uğranılan zararın ambargo konulmasını isteyen devletin, bu zararı tazmin etmesi gerekir.Ya da, eğer bir Birleşmiş Milletler kararı varsa, o zaman da, uğranılan zararın bu iş için ayrılan fondan karşılanması gerekir.
        Gazete haberlerinden ABD nin arzu ve isteği üzerine, İran dan temin edilen ham petrol miktarında % 10 luk bir azaltmaya gidildiğini, ve azaltılan miktar kadar ham petrolün Libya dan karşılanacağını duyduk.Libya,  İran a nazaran elbette çok uzaklarda. Bu itibarla maliyet artışlarından dolayı, böyle bir durumda, elbette benzin, mazot, sıvılaştırılmış petrol gazı LPG ile, petrol menşeli tüm ürünlerde bir artışın yaşanması muhtemel Bundan dolayı ham petroldeki bir artışın, bütün hayatımızı olumsuz yönde etkileyeceği kaçınılmaz.!
         Elektriğe % 8.1, doğal gaza ise %18.7 oranlarında zam yapılmış olması,aşağı yukarı İran dan azaltılan ham petrol oranına denk geliyor Ve aynı zamanda İran a karşı ambargo konulması taleplerine, zararlarımızın karşılanması için bir maddi destek almadığımız anlaşılıyor.
        Uluslar arası ilişkilerde, devletlerin karşılıklı çıkarları esastır. Peki biz Amerika Birleşik Devletleri istedi diye,doğal gaz, ve elektriğe niçin daha çok para ödemek zorunda kalıyoruz, niçin bütün hayatımız maliyet artışları, ya da zamlar yüzünden çekilmez bir hale gelsin!
        Bu konularda Enerji ve tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner YILDIZ, ya da Başbakan Sayın Recep Tayyib ERDOĞAN dan Halkımıza bir açıklama yapmalarını bekliyorum.
        DAVOS ta İsrail in Cumhurbaşkanına bir ONE MİNUTE çekmişti. Birde ABD Başkanı Sayın Barak OBAMA ya ONE MİNUTE  çekse nasıl olur!?...
        Ben eminim ki, eğer biz komşularımızla iyi ilişkiler içerisinde olmayı denesek,onlara sırtımızı çevirmesek; doğal gazı ve ham petrolü daha ucuza temin etme imkanı ortaya çıkar.
        Çoğu insanımızın hafızalarındadır; Başbakan Sayın Mesut YILMAZ  zamanındaydı, biz doğal gazı o zaman sadece Rusya dan temin ediyorduk.O sıralar Türkmenistan Cumhurbaşkanı Sayın Sapar Murat NİYAZOV, heyecanlanarak, biraz da sinirlenerek ve üzülerek, Türkiye yi yönetenlere şöyle seslenmişti:
        Ruslar bizden aldıkları doğal gazı sizlere fahiş fiyatlarla satıyorlar, size doğal gazı doğrudan biz çok daha ucuza verelim!
         Ama bu söze itibar eden, her iki tarafında yararına olan böyle bir teklife Yetkililer maalesef kulaklarını tıkadılar.Acaba neden!?...
         Şu hususu özellikle belirtmek istiyorum: Bizi Yönetenler, he şeyden önce kendi Vatandaşlarının hak ve menfaatlerini korumak ve kollamak zorundadırlar; Yabancıların hak ve menfaatlerini değil!...
         Bu gün yaşadığımız tüm sorunların temelinde aslında, bizleri Yönetenlerin böyle bir tutum ve davranış içinde olmalarının önemli bir payı vardır.
Bir defa özellikle şu hususu tekrar vurgulamak istiyorum:
         Doğal gaz ve elektrik temel tüketim maddeleridir Bu itibarla % 18 KDV oranı çok yüksek Dolayısı ile önce bu oran biraz aşağılara çekilebilirdi Ama Hükümet bütçe gelirlerinin önemli bir kısmını dolaylı vergilerden elde ettiğinden,doğal gaz ve elektrikten alınan KDV oranlarını aşağıya çekmez.Bu birinci husus.Diğer önemli hususları da şu şekilde özetleyebiliriz.
         Hükümetin keyfi uygulamaları ve savurgan politikaları nedeniyle, harcamaların arttiğinı, bütçe açığının artarak devam ettiğini biliyoruz.Bu itibarla ek kaynak yaratabilmek açısından elektrik ve doğal gaza zam yaparak, ilave gelir temin etmek istenildiğini de düşünebiliriz.
        Başbakan Sayın Recep Tayyib ERDOĞAN için, Başbakanlık emrinde kullanılmak üzere, Fransa dan 201 Milyon ABD Doları değerinde Air  Bus tipi lüks bir yolcu uçağının satın alındığını burada tekrar hatırlatmış olalım.Bu son alınan uçak 7 inci uçak. Daha önceleri Başbakanın ve Cumhurbaşkanının ihtiyaç halinde kullanması için Ana Ata adında 2 uçak bulunuyordu.. Fazladan 5 yeni uçak almak niye!?...
        Dış iİleri  Bakanı Sayın  Ahmet DAVUTOĞLU nun Libya da KADDAFİ Muhaliflerine 300 Milyon ABD Doları para dağıttığı daha önceleri basında yer aldı. Şimdilerde ise, Suriye deki isyan olayında taraf olduğumuzdan, binlerce mülteci sınırlarımızdan Türkiye ye giriş yaptı. Ve şimdi onları da besliyoruz.
         Peki binlerce mültecinin masraflarının karşılanması için, acaba Amerika Birleşik Devletlerinden, ya da Birleşmiş Milletlerden bir yardım talebimiz oldu mu? 7 Nisan 2012 Cumartesi gazete haberine göre mülteci sayısı 23 Bine ulaşmış.
         Demek istediğim husus şudur ki, Hükümetin keyfi uygulamaları ve Bütçe açığının nedenleri Mecliste masaya yatırılmalı, Halkımızda olup bitenleri ve zamların gerçek nedenini, bu vesile ile öğrenmeli.
        Konu ile ilgili olduğu için ,verdiğim bu örnekleri şimdilik yeterli buluyorum Savurganlık konularına, keyfi uygulamalara, Ülkemizin güvenliği ile ilgili sorunlara, ilerde daha fazla değineceğim.
        Bundan önce, 9 Ocak 2012 tarihinden başlamak üzere, Doğal Gaz ve Elektriğe Gelen Zamların Perde Arkasında Neler Var başlığını taşıyan ve hafta da 3 makale olmak üzere toplam 12 makale yazdım. Burada doğal gaz ve elektriğin niçin pahalı olduğunu, üretim sorunlarını, kayıp kaçak oranlarını, Devletin gaz şirketi BOTAŞ ın ve Türkiye Elektrik Kurumu; EÜAŞ, TEDAŞ, TETAŞ gibi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlı kurumların alacaklarını tahsil edememesinin, doğal gaz ve elektriğe yapılan zamlarda önemli bir faktör olduğunu da vurgulamıştım. Bu itibarla konuya ilgi duyanların, Gazetenin internet sayfasından bu makaleleri indirip okumalarını öneririm.
          Daha önce detaylı olarak incelediğim konuları burada tekrarlamayacağım. Yalnız, doğal gaz ve elektriğin neden pahalı olduğunu özet halinde ortaya koyup,Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanına yönelttiğim soruları, burada tekrar soracağım
1-       Devletin santrallerinde üretilen elektriğin maliyeti ortalama 1.65 Cent/ Kwh Buna siz deyin 5 Kuruş
2-       Özel Kesim santrallerinde üretilen elektrik, Kamu santrallerinde üretilen elektriğe nazaran 3.86 kat daha pahalıdır.
 3-Türkiye de enerji sorunu, Kamu santrallerinin düşük verimle çalıştırılmasından kaynaklanmaktadır.
 4- Kamu santrallerindeki üretim ve işletme sorunları halledilebilir ama, b u işe bilinçli olarak kimse kafasını yormamaktadır.
Ve ben diyorum ki, eğer biz Kamu santrallerindeki sorunları halleder ve üretimi artırırsak, elektriği % 50 oranında ucuzlatabiliriz
Eğer, Televizyon Kanalları bana ekranlarını açarlarsa, termik santrallerdeki sorunları, nasıl çözüleceklerini, elektriği % 50 nasıl ucuzlatabileceğimizi detaylı olarak anlatabilirim
5- Bu itibarla elektrik üretiminde %50 oranında doğal gaza bağımlı hale gelmiş olmamız tesadüfi değildir.
6- BOTAŞ ın, EÜAŞ, TEDAŞ, TETAŞ gibi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlı kuruluşların, sattıkları doğal gaz ve elektrik paralarını tahsil edememelerinden dolayı, tahsil edilemeyen parayı yı yerine koyabilmek için, doğal gaz ve elektriğe sürekli zam yapma gereği duyulmaktadır.
 7- Özellikle Güney Doğu Bölgemizde, kaçak elektrik kullanımı bazı İllerimizde % 70 e kadar çıkmaktadır. Başkalarının kaçak kullandığı elektrik,kaçak elektrik kullanmayanlara fatura edilmekte ve bu da elektrik brim fiyatlarını artırmaktadır.
                                   BOTAŞ IN TAHSİL EDEMEDİĞİ ALACAKLARI
 EÜAŞ-HEAŞ…………………………..10 Milyar 864 Milyon 800 Bin YTL
  EGO…………………………………….676 Milyon 900 Bin YTL
  İZGAZ…………………………………..73 Milyon 600 Bin YTL
  TÜGSAŞ………………………………..22Milyon 300 Bin YTL
  DİĞER…………………………………..99 Milyon 900 Bin YTL
  Toplam…………………………………11Milyar 737 Milyon 500 Bin YTL
  Tarih 16 Kasım 2007 Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurumu Başkanlığı raporu
  Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Sayın Taner YILDIZ a soru:
   1-Aradan 6 Yıla yakın bir zaman geçmiş olmasına rağmen, BOTAŞ acaba alacaklarını tahsil edebildi mi?
   2- Eğer edemedi ise, bu para nereden ve nasıl karşılandı?
   3- Bu hususun, doğal gaza zam yapılmasında bir etkisi var mı?
   4- EÜAŞ-HEAŞ, BOTAŞ a borcunu niye ödeyemedi?
    Acaba elektrik ve doğal gaz dağıtımını yapan Özel Şirketler, topladıkları elektrişk ve doğal gaz paralarını,  Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının ilgili birimlerine zamanında transfer etiler mi, ya da bu şirketlerden dolayı kayıp hanesine yazılan bir para söz konusu mu?
   5- Acaba Doğal gaz ve Elektrik Dağıtım Şirketlerinden tahsil edilemeyen paraları yerine koyabilmek için, doğal gaz ve elektriğe zam yapılmış olabilir mi?
                             YUNANİSTAN IN TÜRKİYE YE DOĞAL GAZ BORCU
Biz Yunanistan a 680 Milyon küsur ABD Doları tutarında doğal gaz satmışız, ama iflas dolayısı ile, biz bu parayı Yunanistan dan tahsil edememişiz.Bu yıl kışın soğuk günlerini gerekçe göstererek, Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı doğal gaz vanalarının açıldığını söyledi. Şimdi soru şu:
1-Komşular birbirlerine elbette yardım etmelidirler. Ama Yunanistan, 2004 Yılında bize ait olan Eşek Adası ile, Bulamaç adasını işgal etti, yerleşime açtı ve Hükümet bu oldu bittiyi sineye çekti Durum bu iken, hangi iyi komşuluk ilişkileri için, Yunanistan a borcunu ödemediği halde, doğal gaz vanalarını yeniden açtık?
2- Yunanistan dan tahsil edilemeyen doğal gaz parası, hangi kalemden karşılandı?
Doğal gaza yapılan zamda Yunanistan ın bir etkisi var mı?
                                         DOĞAL GAZ TÜRKİYE DE NİÇİN PAHALI?
Bize Rus doğal gazı bağlantısı ilk olarak Bulgaristan üzerinden Trakya ya yapıldı. Rus doğal gaz boru hattı, Bulgaristan dan Avrupa içlerine doğru devam ediyor, İspanya ve Portekiz le Atlas Okyanusuna dayanıyor. Yani Avrupa devletleri de Rus doğal gaz hattından besleniyor. Ama işin garibi, İspanya, Portekiz, Fransa gibi Avrupa devletleri, bizden 2500- 3000 Kilo metre daha uzakta olmalarına rağmen doğal gazı bizden daha ucuza kullanıyorlar. Bu durumu birilerinin açıklaması lazım
                          DÜNYADA DOĞAL GAZ VE LPG STOKLARINDA ARTIŞ VAR
Amerika Birleşik Devletleri kendi ülkesinde bol miktarda bulunan, ama çıkartılması çok zor olan kaya gazlarını, geliştirdiği yeni teknolojilerle çıkarabilmesi ve çok daha ucuza gelmesi nedeniyle doğal gaz alım piyasasından çekildiğini söyleyebiliriz Bu durum, başta Körfez ülkeleri olmak üzere, bir çok yerde sıvılaştırılmış petrol gazı LPG ve sıvılaştırılmış doğal gaz CNG stoklarının artmasına neden olduğundan, bu ürünlrin satış fiyatlarında da bir ucuzlama olmuştur. Şimdi soru şu:
Biz tanker gemilerle ucuzlayan LPG ve CNG gazlarını getirtip, halkımıza daha ucuza gaz kullanma imkanını niçin sunmuyoruz? (Anayurt Gazetesi 9 Nisan 2012 Pazartesi)
Saygılarımla,
***
HALKIMIZIN BİLMESİNİ İSEDİKLERİM-10
                                                                                                  Mak. Yük. Müh. Ahmet YALVAÇ
                       SURİYEDEKİ İÇ KARIŞIKLIK TÜRKİYEYİ NE KADAR İLGİLENDİRİR?
        Sevgili Anayurt Okurları, Başbakan Sayın Recep Tayyib ERDOĞAN ve Onun Partisi AKP sayesinde, Güney komşumuz Suriye ile ilişkilerimiz bozuldu, bu gün neredeyse savaşın eşiğine geldik.
         Başlıktaki soruya cevap olması bakımından konuyu şöyle de özetleyebiliriz: Komşumuzdaki iç karışıklık bizi elbette olumsuz yönde etkiler. Orada ki katliamları onaylamak ta mümkün değil, ama unutmayalım ki; Suriye bağımsız bir devlettir; yani bize bağlı değil Bu itibarla, orada yaşananları bizim iç meselemizmiş gibi algılayıp, Suriye i yönetenlere tehditler savurrnak; devletler arası ilişkiler açısından da yanlış bir yöntemdir
         Bu itibarla, yazılı ve görsel basında yandaş bir grubun, meselenin sadece bir boyutunu görüp, özellikle de Başbakan Sayın Tayyib ERDOĞAN ın  Suriye ye tehditler savurmasınıa, atıp tutmasına alkış tutmasını, olayları çarpıtmasını, tehlikeli gidişatın bir başlangıcı olarak görüyorum
         Başka önemli bir hususta şu: AKP ye oy veren sade ve saf vatandaşlarımızın, yukarda işaret ettiğim üzere, yandaş Medya tarafından Suriye de yaşananların çarpıtılması ve Sayın Başbakanın da aynı şeyleri tekrarlaması ile, Sayın Başbakanı bir kurtarıcı, bir kahraman gibi görmelerine neden olmaktadır. İşte asıl tehlike de burada!
        Umarım Yandaş Medyanın kışkırtması ve Sayın Başbakanın ısrarlı tutumu, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye ye girmesine ve Türkiye nin Suriye de yaşananlara doğrudan müdahil olmasına vesile olmaz.!
         Hiç kimse, Amerika Birleşik Devletleri tarafından, sözde İleri Demokrasiye geçme arzusu ile, Suriye de de başlatılan iç isyan hareketlerinin, Tunus,Mısır ve Libya da olduğu gibi, ABD nin lehine sonuçlanacağını zannetmesin. Zira, Başta Rusya ve Çin olmak üzere, Avrupa da dahil, bir çok ülke, Suriye ye silahlı bir müdahaleye karşı.
         Rusya nın  Uçak gemisi Amiral Kuznetsov ile Rus savaş gemileri Suriye açıklarında demirlemiş durumda. Rusya, Suriye ye bir askeri müdahaleye müsaade etmeyeceğini açıkça söylemektedir. Bu itibarla, bölgemizde büyük bir savaşın çıkma ihtimali ile, bu savaşın yayılma ihtimali de vardır Bu itibarla uluslar arası bir ihtilafa konu olan çetrefilli bir sorunda, Türkiye Hükümetinin ön plana çıkması son derece yanlış bir tutumdur
         Dolayısı ile, Türkiye yi sonu belli olmayan bir savaşa sürüklemenin bedelini kimse ödeyemez Böyle bir şey Türkiye nin felaketi olur.
         Eğer, konuya sadece Suriye de muhaliflere uygulanan katliamlar açısından bakarsak, meselenin sadece bir kısmını görmüş ve yanlış bir yargıya varmış oluruz.
        Bu gün, güvenliğimizi ve Türkiye nin Vatanı ve Milleti ile bölünmez bütünlüğünü de, sonuçta tehlikeye sokacak olan Suriye krizinin nedenlerini biraz açmak istiyorum
          YAKIN BİR ZAMANA KADAR SURİYE İLE İLİŞKİLERİMİZ ÇOK İYİ İDİ,PEKİ ŞİMDİ NEDEN BİRDEN BİRE BOZULDU!?...
         Suriye- Türkiye ilişkileri baba Hafız ESAT döneminde çok kötü idi. Gün geldi, Dünya şartları değişti, oğul Beşar ESAT ile hiç kimsenin tahmin edemeyeceği ölçüde düzeldi.
         Sayın Beşar ESAT Türkiye ye geldi, Başbakan Sayın Tayyib ERDOĞAN Suriye yi ziyaret etti, gümrük indirimi yapıldı, vizeler karşılıklı kaldırıldı, karşılıklı olarak ticaret hacmi artı…vs. Şİmdi sorulması gereken soru şu:
         Peki ilişkilerimiz böylesine düzelmişken, nasıl oldu da birden bire Suriye  ile düşman oluverdik!?...
         Cevap şu: Suriye önceden beri, İran ve Rusya ya politik açıdan daha yakındı. Ama Amerika Birleşik Devletleri ABD nin Büyük Orta Doğu Projesi BOP kapsamında, Suriye nin de parçalanması gerekiyordu. İşte bu açıdan, muhaliflerin kışkırtılması gerekiyordu, ve bu da yapıldı
          Başbakan Sayın Tayyib ERDOĞAN  ın Suriye yi tehdit etmesini, Beşar ESAT ı, kendi halkına katliam yapan bir lider olarak tanımlamasını da, bu nedene bağlamak daha doğru bir yaklaşım olur.
        Daha önceleri Libya ile ilişkilerimizde çok iyi idi. Hatta Libya Lideri Muammer KADDAFİ, Başbakan Sayın Tayyib ERDOĞAN a sözde Barış ve Demokrasiye hizmetinden dolayı birde madalya vermişti.
        Ama aynı Başbakan, Amerika Birleşik Devletleri ABD, NATO vasıtası ile Libya yı bombalamaya başlayınca, önce NATO nun Libya da ne işi var diye ters bir tutum içine girdi. Sonra zoru görünce uçak ve gemilerimizle ABD nin, NATO nun yanında yer aldı Dış İşleri Bakanı Sayın Ahmet DAVUTOĞLU muhaliflere para dağıttı  .Hatta bir adım daha ileri giderek,Sayın Muammer KADDAFİ nin başına ödül koydu. Tabiî ki bu paralar şahsi paralar değil; Türkiye Cumhuriyeti nin kasasından çıkan paralar; yani bizim paralarımız!
        Peki, dış politikada bu zikzaklara, bu yalpalamalara ne demeli, nasıl adlandırmalı!?...
       İşte bu yazıda, tehlikenin boyutunu, sade ve saf vatandaşlarımızdan gizlenen bazı gerçekleri de, ortaya koymak istiyorum
     Komşumuzdaki iç karışıklığın bize olumsuz etkileri olmaya şimdiden başlamıştır. 9 Nisan 2012 tarihinde Dış İşleri Bakanı Sayın Ahmet DAVUTOĞLU nun ifadesine göre, Suriye sınırından Türkiye ye giriş yapan mülteci sayısı 23 Bini bulmuş Şimdi herhalde 25 Bin olmuştur.. Belkide daha fazla. Şimdi bu hatırlatmadan sonra şu hususu tekrar vurgulamak istiyorum:
      7 İnci ve 8 inci makalelerde doğal gaz ve elektriğe gelen zamların nedenlerini incelerken, binlerce Suriyeli mültecinin yiyecek, içecek ve barınma masraflarının karşılanması konusunun da, bu yeni zamlarda bir etken olduğunu vurgulamaya çalışmıştım
       Burada işin ilginç tarafı, Türkiye yi Suriye konusunda sürekli kışkırtan, müdahaleye zorlayan tarafın Amerika Birleşik Devletleri olduğu açık olarak bilinmesine rağmen; ne Amerika dan, ne de Birleşmiş Milletlerden,mültecilerin zaruri ihtiyaçlarını karşılamak üzere, insani yardım adı altında Türkiye ye bir ödemede bulunmadıkları, ya da Türkiye nin bir talepte bulunmadığı, ya da bu konu da ısrarcı olmadığı anlaşılmaktadır.
      İşin garibi benzer bir durum, İran dan ham petrol alımında da bir azaltmaya gidilmesi, Amerika Birleşik Devletleri tarafından  istenirken, maddi kayıplarının karşılanması için ABD yada Birleşmiş Milletler tarafından Türkiye ye bir ödemede bulunulmamış olmasıdır, ya da Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin bu konu da ısrarcı olmamasından kaynaklanmaktadır. Yani İran a ambargo konulmasını kim, ya da kimler istiyorsa, ambargoya uyan devletlerin zararlarının da, onlar tarafından karşılanması gerekir.
       Bu itibarla, İran dan ham petrol yada doğal gaz alımının kısıtlanması sonucunda zararlı çıkan taraf yine Türkiye oluyor.
      Bu artan masraf ya da maliyetleri karşılamak için demek ki, doğal gaz, elektrik, ya da petrol ürünlerine zam yapmaktan başkaca bir alternatif kal mıyor
        TÜRKİYE AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİNİN TALEPLERİNİ YERİNE GETİRMEK ZORUNDA MI!?...
      Türk Halkı, Amerika Birleşik Devletleri ABD nin taleplerini yerine getirmek zorunda değildir ama, Başbakan Sayın Tayyib ERDOĞAN zorunda.
       Zira Adalet ve Kalkınma Partisi AKP nin, Irak ın işgali öncesinde,o günün Dünya şartları dahilinde ABD tarafından desteklenip kurulduğu ve İktidar yapıldığı  bilinmektedir. Eğer 2002 de İktidarda olan Sayın Bülent ECEVİT başkanlığındaki Koalisyon Hükümeti, ABD nin taleplerini karşılayabilseydi, o Hükümet yıkılmaz, ve erken bir genel seçim de olmaz, AKP de İktidara gelemezdi. Meseleye bu açıdan baktığımızda olup bitenleri daha kolay anlayabiliriz.
       Durum böyle olunca, Başbakan Sayın Tayyib ERDOĞAN, daha o zaman Milletvekili bile değil iken, Amerika da Beyaz Sarayda Başkan George W. BUSH tarafından kabul edildi
       Burada önemli nokta şu: Başbakan Sayın Tayyib ERDOĞAN ın, ABD Yetkilileri ile ne ilk görüşmesinde, ne de bundan sonraki görüşmelerinde, Türk tarafınca bir kayıt tutulmadığı yönündeki bilgilerdir. Bu itibarla, Sayın Başbakan ın Amerikalı yetkililerle ne konuştuğu, onlara ne gibi vaadlerde bulunduğunu tam olarak bilemiyoruz. Asıl sıkıntı, asıl sorunda burada!
       Bu görüşmelerde nelerin konuşulduğunu, ne gibi vaatlerde bulunulduğunu, ancak sonradan bir şekilde basına yansıyan bilgilerden, ya da Hükümetin uygulamalarından anlayabiliyoruz.
       Aslında olup bitenlerin ne olduğunu anlayabilmek, başımıza örülmek istenen çorabı görebilmek için, Başbakan Sayın Tayyib ERDOĞAN ın, yazılı ve görsel basında defalarca yer alan beyanlarına bakmak lazım.  ABD nin Büyük Orta Doğu Projesi BOP ta Eş Başkan olduğunu kendisi söylüyor. Tabi ki, projenin sahibi ABD olunca; Eş Başkan da Patronun dediğini yapmak zorunda. Eğer Sayın Başbakan bu konu da yan çizecek olursa, ABD Hemen işini bitirir. Örneğin ekonomik kriz çıkartır, Sayın Başbakanla ilgili olarak elindeki gizli bilgileri açıklar vs gibi…
      Başbakan Sayın Recep Tayyib ERDOĞAN ile, Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah GÜL ün geçmişte, değişik yer ve zamanlarda; Mustafa Kemal ATATÜRK, Cumhuriyet, Laiklik, Demokrasi, Avrupa Birliği, Yahudiler hakkında söyledikleri; dünkü söylemlerinin bazılarından bu gün niye vazgeçtiklerini, ya da vaz geçmiş gibi göründüklerini de eklersek; bu gün içinde bulunduğumuz tehlikenin ne kadar büyük olduğu ortaya çıkmaktadır.
       Bu gün, PKK ile mücadele eden TSK mensupları, Kuvvet Komutanları, hatta eski bir Genel Kurmay Başkanı sudan bahanelerle; darbe yapacaklardı iddialarıyla içeri atılırken, PKK lılara her fırsatta destek veren, Anayasa, ve Kanunları resmen çiğneyen, Vatanın ve Milletin bölünmez bütünlüğünü hançerleyenlere, İleri Demokrasi söylemleri ile bir şey yapılmazken, Ülkemiz adına nasıl olur da kaygı duymayız; nasıl olurda Hükümetin uygulamalarına alkış tutabiliriz!?...
                                                   YİNE Mİ TAMPON BÖLGE!?...
      Irak ın işgali öncesinde de, sözde Kürtleri Saddam HÜSEYİN in zulmünden korumak için, Kuzey Irak ta bir tampon bölge kurulmasını, o zaman başbakan olan Sayın Turgut ÖZAL teklif etmişti. Bu tampon bölge sayesinde, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere, Batılı devletler tarafından PKK ya her türlü yardım yapılarak,silahlı eğitimle de desteklenerek kuvvetlenmesi sağlandı, ve nihayetinde bu günlere gelindi
        Başta Barış ve Demokrasi Partisi BDP,ve daha önceleri kurulup, sonraları Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılan BDP benzeri Cumhuriyet karşıtı, ayrılık yanlısı partiler de, aynı devletler tarafından desteklenmiş, faaliyetleri organize edilmiştir
        Kuzey Irak ta kurulan ilk Tampon Bölge ile, şimdi Suriye de Türkiye sınırında kurulması düşünülen Tampon Bölgelerin asıl amacı; Kürtleri ya da muhalifleri Saddam ın, ya da Beşar ESAT ın katliamlarından korumak için değil, Kuzey Irak ta ki Kürt Yönetimini İskenderun Körfezine bağlamak amacı ile, karadan bir koridor açmak.
        2009 Yılında Türkiye nin Güney Doğusunda Suriye sınırındaki 500 Kilometre den fazla uzunluğa sahip mayınlı arazinin, temizlenmesi karşılığında, 49 Yıllığına İsraile vermek için kanun çıkartılması da,aslında yukarıda da vurguladığım üzere, Kuzey Irak ı İskenderun Körfezine bağlamak için karadan bir koridor açma hedefine yönelik idi
        Ama, gerek Muhalefet Partilerinin, gerekse Sivil Toplum örgütlerinin ısrarlarına rağmen,Başbakan Sayın Recep Tayyib ERDOĞAN ın ısrarı ile,AKP nin oy çokluğu ile Mecliste kanunlaştı, Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah GÜL ünde onayı ile yürürlüğe girdi. Ne varki Anayasa Mahkemesinde açılan dava sonucunda bu kanun iptal edildi, ve Türkiye böylece büyük bir tehlikenin eşiğinden  kıl payı ile döndü,
         Koridor açma konusunda Türkiye den toprak koparılamayınca, Suriye de karışıklık çıkartılıp, sözde insani yardım altında Tampon bölge oluşturup, karadan denize koridor açmak!
       Sonrasında Türkiye Cumhuriyetini de parçalamak, Türkü ve Türklüğü de ortadan kaldırmak!
       Amaç aynı, ama hamlelere devam!
       Bakalım başımızı kumdan çıkartıp, gerçekleri ne zaman göreceğiz!?...
       Saygılarımla, (Anayur Gazetesi 16 Nisan 2012 Pazartesi)


or� w&r � 8�� �6 lmesini, tartışılmasını kongreye bırakmak, işin 1 yada 2 günde halledeceğini sanmak çok yanlış bir şey. Bu kadar kısa süre içerisinde, ne sorunları tartışabiliriz, ne genel başkan adaylarını tam anlamıyla tanıyabiliriz, ne de sağlıklı bir kadro oluşturabiliriz. Yarış 2-3 ay öncesinden başlamalı.

       Bu defasında kongre, bir güne sığdırıldı. Onun için bu kongre, daha önce yapılanlara göre; en sağlıksız olanı diyebiliriz.
       Ben bu kongrenin tamamını izleyemedim; acil bir işten dolayı saat 13 40 gibi salondan ayrıldım ve seçim sonuçlarını da, akşam arkadaşlardan öğrendim
        Yeni Yönetime seçilenler hakkında kanaatimi açıklamadan önce, bu defasında da Partiye bir operasyon yapıldığını vurgulamak istiyorum. Burada bunun ipuçlarını vermek istiyorum.
       Anayurt Gazetesi yazarlarından Sayın Hüseyin Hakkı KAHVECİ Arkadaşımız, Genel Başkanlık yarışının adaylar arasında nasıl cereyan ettiğini, ve seçimin nasıl sonuçlandığını çok güzel özetlemiş. Bazıları bu yazıyı çok sert bulsalar bile, ben şahsen, Sayın KAHVECİ nin söylediklerine, teşhisine aynen katılıyorum
       Sayın KAHVECİ şöyle diyor: Bu kongrenin galibi, kazananı yok; kaybeden Türkiye
       Sayın KAHVECİ, birinci tur seçim sonuçları için şu hususlara özellikle işaret ediyor:
       Sayın Osman ÇİLSAL, aldığı düşük oy nedeniyle, devam etmeme kararı almış, ve Sayın Nevzat ERCAN lehine adaylıktan çekilmiş. Ve diyor ki, eğer Sayın ERCAN, ikinci turda adaylıktan çekilmese, üçüncü turda güle oynaya Genel Başkan seçilirdi. Bu görüşe ben de katılıyorum
       Bir Demokrat Partili ve bir yazar olarak böyle bir durumun nasıl ortaya çıktığı hakkında ben de bir şeyler şöylemek istiyorum
       Sayın Nevzat ERCAN, insanlara yaklaşım tarzı, ilkeli bir partili oluşu, önü açık olduğu halde menfaat karşılığı başka partilere gitmemiş oluşu, bilgisi ve tecrübesi ile çok sevdiğim, değer verdiğim insanlardan biri idi. Sayın ZEYBEK le yaptığım iki görüşme de de, başta Sayın Nevzat ERCAN, Turhan GÜVEN, Saffet KAYA, Mehmet Arif DEMİRER gibi, partili, bilgili,tecrübeli, donanımlı arkadaşlardan, Demokrat Partinin durağanlıktan kurtarılması hususunda mutlaka yararlanılması gerektiğini söyledim. Bu husustaki görüşlerimi, yazılarımda da hep vurgulamaya çalıştım. Ama Sayın ZEYBEK, bu arkadaşlarımızın  birini aramamış bile!
       Eğer Sayın ZEYBEK, bu arkadaşlarımıza görev verip onlardan yararlanma yoluna gitmiş olsaydı, Parti daha iyi bir yerde olurdu; daha iyi şartlar altında kongreye gidilirdi
       Sayın ERCAN için, belirtmiş olduğum olumlu görüşlerin bu gün içinde arkasındayım. Ama başta Sayın ÇİLLER in, ve daha sonraları Partililerin, Sayın ERCAN a Partinin başına geç önerilerine kayıtsız kalmasını hiç tasvip etmedim
        Eğer Sayın ERCAN, 10-15gün önce adaylığını açıklamış olsaydı, kurullara daha kaliteli, daha sağlıklı elemanlar bulmak mümkün olurdu; sıkışıklık olmazdı.Bunu geçtik!...
        Eğer sayın ERCAN, Sayın KAHVECİ ninde söylediği gibi,ikinci turda çekilmeyip de, devam etseydi; üçüncü turda çok rahat olarak genel başkan seçilirdi.
       Sayın ERCAN ın, aday olup olmayacağı konusundaki zikzakları, adaylığını son gün açıklaması; partiye gönül verenlerin, alternatif ve kazanması muhtemel bir başka grubun oluşmasına da engel oldu. İkinci turda çekilmesi ile de, ümitler hayal oldu
        Ben bu noktada Demokrat Partiye gönül verenlere şunu söylemek istiyorum:
        Kimse ümitsizliğe kapılmasın; eğer yaşananlardan bir ders çıkartılıp, gereken önlemler alınırsa, doğru bir yol haritası şimdiden çizilirse, ilerisi için ümitsiz olmaya gerek yok.
        Parti tabanının istemesine rağmen, Sayın ERCAN ın, aday olup olmama konusunda neden zikzaklar çizdiğini, eğer ikinci turda çekilmese, üçüncü turda mutlaka seçileceğini bildiği halde, neden böyle yaptığını anlayabilmek için, sizlere burada bazı gözlemlerimi ve ipuçlarını da vermek istiyorum. Bunlar çok önemli
        Sayın Nevzat ERCAN ın, Demokrat Partiye genel başkan adayı olduğunu açıklama aşamasında, bir türlü karar verememesi, ya da zikzaklar yapma şeklindeki kararsızlığını; kendisinin zengin olmadığına, ya da, Demokrat Partinin faaliyetlerini iyi bir şekilde yürütebilmek için maddi imkanların çok kısıtlı olduğuna bağlayanlar olsa bile, asıl nedenin bu olduğu kanaatinde değilim.
        Bundan belki 15 gün, belki 20 gün kadar önce; Sayın ERCAN a adaylık teklifi yapıldıktan sonra, karar verme aşamasında iken, partili bir arkadaşımdan; Sayın ERCAN ın Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Haşim KILIÇ ile görüşeceğini söyledi. Sayın Haşim KILIÇ, Sayın ERCAN ın arkadaşı olabilir, eğer böyle bir durum varsa burada yadırganacak bir şey yok. Ama Sayın Haşim KILIÇ ın bir tarikat mensubu olduğunu ve özellikle de Sayın Fethullah GÜLEN e  yakın olduğunu biliyoruz Meseleye bu açıdan baktığımızda, Sayın Nevzat ERCAN ın, Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Haşim KILIÇ  la görüşmek istemesini, Sayın Haşim KILIÇ aracılığı ile, Sayın Fethullah GÜLEN den icazet almak istiyor şeklinde de yorumlayabiliriz.
       Başka bir arkadaşım ise, Sayın Nevzat ERCAN için şöyle dedi: Kongre salonunda Sayın Nevzat ERCAN ın yanında Nur Cemaat ı liderlerinden birinin oturduğunu söyledi
       Başka bir arkadaşım ise şöyle söyledi: Sayın ERCAN, Cemaatlere çok yakın. Ve bir defasında da şöyle demiş: Eğer ben genel başkan olursam, AKP, Demokrat Parti ile ittifak yapar
       Bu noktada şunu hatırlatmak istiyorum: Sayın Nevzat ERCAN ın, Cemaatlere ve onların liderlerine sempati duymasında ne mahsur var diye düşünenler olabilir ama iş, cemaat liderlerinden icazet alma noktasına geldi ise, durum çok vahim demektir. Zira Demokrat Partiye genel başkan adayı olma aşamasında, Cemaatlerin tasvip ve desteğini almak isterseniz, onlar kendi çıkarları doğrultusunda size destek verirler
       Cemaatlerle de iyi ilişkiler içinde olmak lazımdır ama, bu ilişkiler yüzeysel olmalı. Eğer ileri boyutta olursa, Demokrat Partiye, ve onun çıkarlarına zarar verir. Demokrat Partinin, Merkez Sağ çizgisinde, ATATÜRK İlke ve İnkilaplarına bağlı bir parti olduğunu unutmamamız lazım
       Eğer biz kendi tabanımıza sahip çıkarsak, Cemaatlerin desteğine ihtiyacımız kalmaz
       Cemaatlerle iyi ilişkiler içinde olmamız; tüm vatandaşlarımızı kucaklama prensibi içerisinde olmalıdır.
       Şimdi de, ikinci turda Sayın Nevzat ERCAN ın niye adaylıktan çekildiği, Sayın GÜLTEKİN uysal ın, niye kazandığı hususunda, Cemaat, ya da Cemaatlerin bir etkisi oldu mu sorusuna açıklık getirmek istiyorum
       Sayın Nevzat ERCAN ın Cemaatlere yakın olduğu düşünülse bile, tabandan gelen sağlam bir partili, tecrübeli ve de yaşlı olması dolayısı ile; tamamen kontrol altına alınma noktasında, Cemaatin çıkarlarının  ön planda tutulduğunda, Sayın ERCAN ın desteklenmesi uygun görülmeyebilir, yada bu noktada, Sayın ERCAN ın adaylıktan çekilmesi, yine aynı çevreler tarafından istenmiş olabilir. Demek istediğim husus şu:
       Sayın Gültekin UYSAL ın, bu noktada desteklenmesi, genç ve tecrübesiz olmasından dolayı, Cemaat çıkarları açısından daha uygun bulunmuş olabilir.
        Böyle bir durumun olduğunu, olabileceğini, daha önceleri başka bir arkadaşımın şu şözlerinden anlıyorum
        Sayın Gültekin UYSAL, daha önceleri Amerika ya gitmiş, belli ki orada Sayın Fethullah GÜLEN ile görüşmüş. Şöyle deniliyor:
       Sayın UYSAL bu noktada bir Üst Kurul delegesine, Hoca Efendiyi Türkiye ye getireceğiz demiş.
        Böyle bir sözü, ya da buna benzer yaklaşımları, Sayın UYSAL ın, Hocadan destek aldığı şeklinde yorumlamak daha doğru olur.
       BAŞKA BİR YAKLAŞIM: Sayın Fethullah GÜLEN ile, Başbakan Sayın Recep Tayyib ERDOĞAN ın aralarının açık olduğunu, birbirleriyle restleştiklerini, sporda şike olayında ceza indirimini ön gören yasanın, Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL tarafından reddedilmesi ve bunun sonrasında, Sayın Fethullah GÜLEN in Saman yolu TV  de yaptığı konuşmadan, ve bunun sonrasında, Sayın Başbakanın takındığı tutumdan ve söylediklerinden anlıyoruz
         Deniliyor ki, Sayın Fethullah GÜLEN, AKP ye karşı, Demokrat Partiyi alternatif olarak hazırlamak istiyor.
         İşte bu nedenden dolayı, Demokrat Partiye yeni genel başkan olarak, Sayın Gültekin UYSAL desteklenmiş olabilir
                                                       DEVİR TESLİM TÖRENİ
       10 Mayıs Cuma günü,Genel Merkezde Devir-Teslim töreni var dediler; çağırdılar gittik.Binaya vardığımda, kapının önünde yeni yöneticilerden 15-20 kadar insan vardı. Bir koyun kesmişler, ve birisi yeni yönetimin başarısı için dua ediyordu. Sonrasında içeri geçtiler. Orada da toplam belki 50-60 kadar insan vardı.
         Davete katılanların sayısına bakarak bir şeyler söylemek gerekirse, şahsen ben, bir hayal kırıklığına uğradım. Belli kli, Parti tabanı kırgın, ümitsiz, ya da öfkeli.
        Önce Sayın Mustafa Uğur ENER, bir devir teslim konuşması yaptı, ardından yeni Genel Başkan Sayın Gültekin UYSAL söz aldı.. Hitabeti güzeldi ama, iç ve dış politika konularında, Halkımızın temel sorunlarını nasıl çözecekleri konusunda ipuçları vermedi
       Yazılı olarak tanıtıcı bir belge, broşür ya da CD gibi dökümanlar yoktu. Yani organizasyon iyi değildi.
       Eğer birkaç Kg pasta ile, yeteri kadar kola, meyve suyu gibi meşrubatlarla, çay kahve gibi sıcak içeceklerde konulmuş olsaydı daha iyi olurdu. Bu gibi ikramların yapılmamış olmasını, kötü bir başlangıç olarak görüyorum.
       Kesilen kurbanın etinin ne yapıldığını bilmiyorum. Eğer kurban birkaç saat öncesinden kesilip kavurma yapılıp ekmek arasında gelenlere ikram edilse daha güzel olurdu. Malum; bizim insanımız bu gibi şeylere çok önem verir.
       DEMOKRAT PARTİ VE BU SON KONGRE NİÇİN O KADAR ÇOK ÖNEMLİ İDİ?
       Bazılarınız Demokrat Partili olmayabilir, bazılarınız da, 12 Haziran 2011 seçimlerinde binde 36 oy alan bir siyasi partinin büyük kongresini önemsememiş olabilirsiniz. Ama unutmayalım ki Demokrat Parti, Cumhuriyet Halk Partisi ile beraber, Türkiye nin temel 2 siyasi partisinden biridir Bu güne kadar kurulan diğer siyasi partiler, bir şekilde bu 2 Partiden ayrılanlarla kurulmuştur diyebiliriz
       .Bugün İktidarda olan Adalet ve Kalkınma Partisi AKP nin, üst üste 3 seçim kazanması da, Merkez Sağı Temsil eden Demokrat Partinin çökertilmesi; daha doğrusu bu Partiye operasyon yapılması neticesinde olmuştur.
         Daha önceleri de belirttiğim üzere; CHP de dahil sol partilerin oylarının toplamı % 35 i geçmez. Bu itibarla, önümüzde ki ilk seçimde iktidara en yakın aday Demokrat Partisidir diyebiliriz. Öyle inanıyorum ki, Adalet ve Kalkınma Partisi AKP önümüzdeki ilk seçimle beraber, siyasi hayatımızdan silinip gidecektir. Bu itibarla, Demokrat Partının bu son kongresi ve sonuçları Türkiye nin yakın gelecekteki siyasi hayatını önemli ölçü de etkileyecektir
        Gerçi ben, Demokrat Partinin yeni Genel Başkanının ve idari heyetinin genç ve tecrübesiz olması dolayısı ile, başarılı olamayacaklarını ve bu yükü taşıyamayacakları kanaatindeyim. Ve bu ekibin uzun süre görevde kalacağını da sanmıyorum
        Genç olmak iyi de; bir futbol ya da bir boks takımı kurmuyoruz ki; muhtemelen Türkiye yi yönetecek bir siyasi partinin  genel başkanını ve onun idare heyetini seçiyoruz
        İstisnalar kaideyi bozmaz ama, lider öyle kolay yetişmiyor ve tecrübe de öyle kolaydan kazanılmıyor.
        Gençlerin daha alt kademelerde ve bir bilenin yanında çalıştıktan ve tecrübe kazandıktan sonra, kontrollü olarak yükselmesi, en doğru bir yöntemdir.
        Genel İdare Kurulu GİK üyelerinin ise; Partili, belli bir yaşın üstünde, bir konuda uzman olması, en doğru olanıdır.
        Demokrat Partinin yeni Genel Başkanı Sayın Gültekin UYSAL ın daha önceleri Afyon İl Başkanlığı, Mehmet AĞAR zamanında, Genel Başkan Yardımcılığı, Sayın ZEYBEK zamanında GİK üyeliği yap*tığı söyleniyor. Peki şimdi soru şu: Bu gibi önemli görevlerde bulunan birisi, nasıl olurda, tek başına bile olsa, Partide işlerin kötü gitmesine engel olamaz, bir katkı koyamaz. Bu hususun mutlaka aydınlatılması, açığa kavuşturulması gerekir.
        Ben kendi adıma, ve bir Demokrat Partili olarak da şu hususu özellikle belirtmek istiyorum: Demokrat Partinin yeni Genel Başkanı Sayın Gültekin UYSAL a elbette yardımcı olmaya çalışacağız, ama işlerde bir ilerleme sağlanmaz sa, Partinin ve Türkiye nin menfaatleri için müsamaha göstermeyeceğiz, eleştirmeye devam edeceğiz.
         Ama şu kanaatimi de, bura da sizlerle paylaşmak istiyorum:,
         Büyük Anadolu Oteli Ankara nın merkezine çok uzak, özel araba olmadan oraya gitmek imkansız. Bu nedenle diyorum ki, bütün olumsuz faktörlere rağmen, toplantı salonunun ve dışarısının dolu olması, beni çok umutlandırdı. Anladım ki, bazılarının zannettiği gibi, Demokrat Partı hala ölmemiş, partili hala umutlu, hala heyecanlı. Bu gördüklerimden sonra diyorum ki, şimdi olmasa da, yakın bir gelecekte Demokrat Parti, olması gereken yere mutlaka gelecektir..Yaşanan tüm olumsuzlukları da yeniden doğuşun sancıları olarak görüyorum. (Anayurt Gazetesi 15 Mayıs 2012 Pazartesi)
            Saygılarımla.
            ***  
DEMOKRAT PARTİ BÜYÜK KONGRESİ ÖNCESİ VE SONRASI İÇİN DEĞERLENDİRMELER-5
Mak. Yük. Müh. Ahmet YALVAÇ
       Sevgili Anayurt Okurları .Demokrat Parti Büyük Kongresi ile ilgili tahlillere, bu günde kaldığımız yerden devam edeceğiz.Demokrat Partili olmayan arkadaşlarımızın da, Türkiye de siyasi hayatımızda olup bitenleri anlayabilmek için, bu yazıları okumalarını öneririm.
       Demokrat Parti için önerdiklerimi, örnek aynısı olmasa bile, başka siyasi partiler içinde yapılması gereken hususlar olarak kabul ederseniz, faydalı bir yaklaşım olur.
       Daha önce verdiğim bilgileri, yaptığım eleştirileri, umarım ki Yeni Yönetim olgunlukla karşılar, ve bundan yararlanmaya çalışır. Bu gün yazdıklarım içinde öyle olmasını temenni ediyorum.
       Gerek Kongre, gerekse Parti için söylediklerimin, sadece benim kişisel düşüncelerim olduğunu da kimse zannetmesin.Ben Partililerin ve Halkımızın nabzını tutmaya, ve onlarında görüşünü yansıtmaya çalışıyorum.Tabi ki kendi görüşümü de ekliyorum.
       Daha öncede söylediğim gibi, Yeni Yönetime yardımcı olmaya çalışacağız, ama yaptığı hataları, yapması gerekenleri de söyleyeceğiz; daha doğrusu, bundan böyle bu işin sıkı takipçisi olacağız.
            Demokrat Parti eski genel başkanlarından Sayın Süleyman SOYLU nun seçilme nedenlerinden biri, onun genç olması idi.Ne zaman partide gerekli ilerlemeyi sağlayamadı, üstelik söylem ve eylemlerinde AKP yanlısı politika izlediği; onun değirmenine su taşıdığı anlaşıldı; o zaman partinin tabanı tarafından ilk kongrede alaşağı edildi.
         Benzer hususu ve sonucu, yeni genel başkan ve heyeti için de hatırlatmak istiyorum. Eğer kısa süre içerisinde, Demokrat Partide gerekli ilerlemeyi sağlayamazsa, Partiye gönül verenlere, ilk seçimde Demokrat Partiyi Meclise taşıma inancını veremezse; Sayın Gültekin UYSAL ve Ekibi de, ilk kongrede gider. Umarım herkes bunun bilincinde, farkında olur
          Hiç kimse, 2002 Yılından bu yana, partideki genel başkanlık yarışlarının ve genel başkan değişikliklerinin, normal bir süreç içerisinde cereyan ettiğini, ve partinin gittikçe küçülen bir süreç içerisine kendiliğinden girdiğini zannetmesin .Demokrat Partiye 2002 Yılından bu yana, toparlanmaması için, Halkımızın nezdinde yeni bir umut kaynağı olduğunu göstermemesi  için, Demokrat Partiye, parti dışından sürekli operasyonlar yapıldığını bu vesile ile söylemek istiyorum. Ben şahsen, bu son kongrede de DP ye operasyon yapıldığı kanaatini taşıyorum
          Benim bu konulardaki endişem ve temel yaklaşımım şu:
          Ben de dahil, çoğu partili, genel başkanlığa aday olduğunu açıklaması aşamasında, zamanında karar vermemesi, ya da verememesi, bu konudaki zikzakları, ve nihayetinde, seçimde üçüncü turda genel başkan seçilmesi kesin gözükmesine rağmen, ikinci turda adaylıktan çekilmesi nedeni ile, Sayın Nevzat Ercan a, hem çok kırgın, hem de çok tepkiliyiz. Ama bu noktada Sayın ERCAN a haksızlık etmiş olmamak için bir noktaya işaret etmek istiyorum
          Demokrat Partiye genel başkan adayı olma aşamasında, partinin yeteri kadar parasının olmadığı, kendisinin ise, bir süre partinin masraflarını karşılayacak kadar maddi imkanlarının olmadığı düşünülse bile,Sayın Nevzat ERCAN ın kararsızlığını, sadece parasal nedenlere bağlamanın doğru olmadığı kanaatini taşıyorum.
          Bazı duyumlar var ama;  Sayın Nevzat ERCAN ın karar verme aşamasında kimlerle ne konuştuğu, kendisine ne söylendiği hakkında kesin bir bilgimiz yok. Bu husunun ayrıntılarının zaman içerisinde ortaya çıkacağına inanıyorum.
          Sayın Gültekin UYSAL ın, genç ve tecrübesiz oluşu, Partinin gelişiminin engellenmesi, ele geçirilmesi konusunda; yaşlı ve tecrübeli olması nedeni ile, Sayın Nevzat ERCAN a karşı bir tercih nedeni olabilir.
        Bu noktada, Sayın ERCAN ın adaylıktan çekilmesi, birileri tarafından istenmiş olabilir. Bunları da tam bilemiyoruz. Eğer varsa, bu gibi detaylarda zaman içinde ortaya çıkabilir.
         Bu kongrede, Cemaat hesaplarının ön plana çıktığı anlaşılıyor
         Önceki hafta Demokrat Parti Kongresi ile ilgili olarak yazmış olduğum makalelerde, Adalet ve Kalkınma Partisi AKP nin üst üste üç dönemdir seçimi kazanarak İktidar olmasını, Merkez Sağı temsil eden Demokrat Partiye operasyon yapılarak çökertilmesine bağlamıştım
         Bu itibarla, bazı dış güçlerin çıkarları doğrultusunda, AKP nin bir süre daha İktidarda kalması, desteklenmesi uygun görülmüş olabilir; böyle bir amaç doğrultusunda, bu defasında da Demokrat Partiye operasyon yapılmış olabilir.
         Dış Güçler tarafından yapıldığı düşüncesi ağırlık kazanan Demokrat Partiye yapılan operasyon, sadece Demokrat Parti ile de sınırlı değil .Ama Demokrat Partiye yapılan operasyonun önemi, Türk Halkının çoğunlukla Merkez Sağ eğilimli, ve dolayısı ile İktidara en yakın siyasi partinin, Demokrat Parti oılmasından kaynaklanmaktadır.
         Özellikle milli menfaatlerimiz ve dış ilişkiler konusunda dik duruş sergileyen Cumhuriyet Halk Partisi eski Lideri Sayın Deniz BAYKAL a yapılan operasyonu da, kaset skandalı tertibi ile, Sayın BAYKAL sız bir CHP yaratmanın bir sonucu olduğunu görmemiz ve anlamamız lazım
        Miliyetçi Hareket Partisi MHP de, kuruluş felsefesi nedeni ile, ulusal menfaatlerimizi savunmasından dolayı mahzurlu bulundu ve bu kapsamda, MHP nin seçim barajı altında kalması istendı. Ama Halkımız, bu noktada yapılmak istenen şeyin farkına vardı, ve MHP nin seçim barajı altında kalmaması için, bazı CHP liler bile MHP ye oy vererek oynanmak istenen oyunu bozdu.
         Oyunun başka bir parçası ise şu idi: Bundan önceki Kongrede, son hafta da, DP eski Genel Başkanı Sayın Namık Kemal ZEYBEK ön plana çıkartıldı, ve sonuçta genel başkan seçildi. Buradaki asıl amaç, Sayın ZEYBEK in eskli bir MHP li oluşu nedeni ile, MHP den oy çalacağı düşünüyordu. Ama, bu oyun da tutmadı, sonuçta MHP barajı geçti, ve Meclise girdi.
        Türkiye de, siyasi partilerin bir amaç doğrultusunda şekillendirilmesi çalışmaları, üniter yapımızın bozulmasına, Türkiye nin eyalet sistemine geçmesini sağlayacak bir Anayasa yapabilmenin yolunu açmaya yönelikti. Ve bunu özellikle Amerika Birleşik Devletleri istiyordu. Ama yukarıda işaret ettiğim gibi, oynanmak istenen oyun, bazı sağduyulu, hassas vatandaşlarımızın fark etmesi neticesinde bozuldu
        Şu anda, Hükümetin yeni bir Anayasa hazırlanmasında zorlanması, Mecliste oluşan yeni milletvekili  tablosu ile, mili unsurların ağır basması gibi nedenlerden kaynaklanmaktadır. Bu hali ile de, istenen değişikliklerin yapılabileceği zor gözükmektedir.
          Eğer, Anayasada ABD nin istediği değişiklikler yapılamazsa, bu Adalet ve Kalkınma Partisi AKP nin de sonu olur.Bu itibarla 2013, ya da 2014 Yılının bir seçim yılı olduğınu, şimdiden var sayabiliriz
         Bu itibarla, Demokrat Parti yeni Yönetiminin, bir erken genel seçimin olabileceğini var sayarak, şimdiden ciddi bir çalışma içerisine girmesini öneririm.
          Şimdi de, DP eski Lideri Sayın Namık Kemal ZEYBEK in niçin yeniden aday olmak istemediği hakkında bir şeyler söylemek istiyorum
          Sayın ZEYBEK in Partide gerekli canlanmayı sağlayamadığı, ve 12 Haziran 2011 seçimlerinde Binde 36 gibi çok az bir oy almasına bağlayanlar olsa bile, gerçek nedenin bu olduğu kanaatinde değilim
         Aydın DOĞAN ile, Sayın Namık Kemal ZEYBEK Gümüşhaneli, ve hanımları ise kardeş Yani Aydın DOĞAN ile, Sayın Namık Kemal ZEYBEK bacanak.
         Sayın Aydın DOĞAN ın,  yüklü vergi borcu nedeni ile Başbakan Sayın Recep Tayyib ERDOĞAN ın kıskacında olduğu biliniyor. İşte bu gibi nedenlerden dolayı, Sayın Aydın DOĞAN ın, Sayın ZEYBEK in gelişinde ve yeniden aday olmayışında, bir şekilde devrede olduğu kanaati yaygın.
          Sayın ZEY7BEK,  seçim kampanyası sırasında Ege Denizinde bulunan 2 adamızı; Eşek Adası ile, Bulamaç Adasını, Yunanistan ın 2004 Yılında işgal ettiğini söylemişti. Daha sonraki televizyon konuşmalarında da, Sayın ERDOĞAN ı sürekli eleştiriyordu. Bu yüzden Sayın ZEYBEK in yeniden aday olması istenmemiş olabilir.
          Ben şahsen Sayın Namık Kemal ZEYBEK in başarılı olması husunda çok gayret sarfettim, önerilerde bulundum Ama Sayın ZEYBEK, önerilerime hep kulaklarını tıkadı, hiç birini yerine getirmedi. Böyle bir durumdan dolayı şöyle bir soru akla geliyor.
         İnanması zor ama; acaba, Sayın ZEYBEK ten, Demokrat Partiyi canlandırmaması, Meclise sokmaması mı istendi ? Bu gibi sorularında cevabını zaman içerisinde öğrenebileceğiz.
         Ama şu gözlemimi de, burada sizlere aktarmak zorundayım. Sayın ZEYBEK in dürüstlüğü knusunda hiçbir kimse olumsuz bir beyanda bulunmadı Bende aynı kanaati taşıyorum.
         Sonuç olarak, şu hususu vurgulamak istiyorum:
         Birilerinin Demokrat Partinin canlanmasını istememesi, ya da yöneticilerin bilerek, yada bilmeyerek, Partiyi iyi idare etmedikleri, ya da çalışmadıkları gibi gerekçelerle, DP nin ve Türkiye nin gelişmesi yolunda,10 Yılı çalındı diyebiliriz. Herkesin bunun bilincinde olması ve gerekeni yapması gerekir.
         Demokrat Parti ile, diğer partilere yapılan operasyonların,Ergenekon ve Balyoz tertibi ile, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının tutuklanıp içeri alınmaları…vs gibi içimizi sızlatan bir çok uygulamaların da, başta ABD ve diğer emperyal güçlerin istek ve arzuları doğrultusunda, AKP İktidarı tarafından uygulamaya konulduğunu söyleyebiliriz. Zira, başta bizim de içinde olduğumuz Orta Doğu ülkelerini bölmeye, parçalamaya yönelik, bir ABD projesi olan BOP ta Eş Başkan olduğunu, Başbakan Sayın Tayyib ERDOĞAN kendisi söylüyor.
                         DEMOKRAT PARTİ YENİ GENEL BAŞKANINA ÖNERİLER VE SORULAR.
        1-Sizlere yardımcı olmamı  istiyorsanız; Partide iç sorunların nasıl halledilip yükselişe nasıl geçileceği hususunda daha önceleri yazmış olduğum, Demokrat Parti ve Siyaset başlığını taşıyan 6 makaleyi, Gazete nin internet sayfasından indirip okumanızı ve gereğini yapmanızı öneririm
         Eğer, Başkanlık Divanına getirdiğiniz kişilerden her biri, bir konuda uzman değilse, televizyonlarda uzmanlık alanı ile ilgili olarak bir tartışma programına katılacak kadar,bilgili tecrübeli, donanımlı değilse işiniz gerçekten zor demektir
         Eğer, Ankara, İstanbul, İzmir,Bursa, Adana…gibi Büyük Şehir İl Başkanları, partili olmanın yanında bir holdingi yönetecek kaday,yüksek eğitimli,bilgili, tecrübeli, donanımlı değilse, işiniz zor demektir…vs
        2-Örneğin haftada, 15 günde…vs gibi belirli zamanlarda, Genel Merkezde Sizin ve Ekibinizin de hazır bulunduğu toplantılarda, Partililerin sorunlarını dinleyin, varsa plan ve projelerinizi anlatın
         Halkımız, pahalılıktan, işsizlikten, geçim zorluğundan bunalmış bir durumda Bu sorunlara çare olacak çalışmalar yapın, önerilerde bulunun
         Bu gibi önerilerinize, İktidardan eleştiri ve tepki gelse bile, Halkımız size inanacaktır
        Halkımız, Siyasilerin sorunları çözme yerine, birbirlerine laf yetiştirmeye çalışmalarından bıkmış ve usanmıştır. Bu itibarla sizin diğerlerinden farklı olduğunuzu göstermeniz lazım
        Eğer, uygulamalarınızla, diğerlerinden farklı olduğunuzu gösterirseniz, Halkımız size mutlaka inanacaktır.
        3-Bende dahil, basın mensupları, sizin hakkınızda fazla bir bilgimiz yok. Bu itibarla, yakın bir zamanda bir basın toplantısı yapar, soruları cevaplandırırsanız çok yararlı olur.
         Eğer bu basın toplantısında, sorulara makul ve mantıklı cevaplar verirseniz, söyledikleriniz haber niteliği taşırsa, basın mensupları sizin diğerlerinden farklı olduğunuzu görür ve anlarsa, muhalefette bile olsanız, size gösterilen ilgi artarak devam eder.
         Sayın SOYLU, genel başkan seçildiğinde bir basın toplantısı yapmıştı.
 Söylediklerinin diğerlerinden farklı olmadığı anlaşılınca, kimse ne soru sordu, ne de bir daha geldi
         4- Amerika da Huston da Siyaset Bilimi üzerinde ihtisas yaptığınız söyleniyor. Kongre öncesinde birilerine, Hoca Efendiyi Türkiye ye getireceğinizi söylemişiniz Hoca Efendinin, Türkiye ye gelmesinde bir yasak yok ki; buyusun gelsin. Peki bu sözü hangi anlamda kullandınız 
        Bu söylenen söz, doğru, ya da yanlış; işin aslını sizden öğrenmek istiyoruz. Cemaatlerle bir ilişkiniz var mı, varsa onlara yakınlığınız ne ölçüde?
         Cemaatlere yaklaşım konusunda, bende sizlere faydalı olur düşüncesi ile bir şeyler söylemek istiyorum
         Cemaat Liderleri ve mensupları da bizim vatandaşlarımız, ama onlarla ilişkilerimiz; tüm vatandaşlarımızı kucaklama çerçevesi ve sınırları içerisinde olmalıdır.
        Unutulmasın ki Demokrat Parti, ATATÜRK İlke ve İnkilaplarına, Cumhuriyet ve onun Kazanımlarına yürekten inanan bir partidir. Cemaat Liderleri ve onların mensupları ile derin ilişkiler içerisinde olmak, Demokrat Partiye ve sonuçta Türkiye ye zarar verir.
        Demokrat Partinin bir aşırı uç partisi olmadığı, sonuçta tüm Halkımızı kucaklayan bir parti olduğu gerçeğini untmamak lazım
          Eğer, biz plan ve projelerimiz le Halkımızın karşısına çıkarsak, Cemaatlerin desteğine ihtiyacımız olmaz. Başka partilere oy veren Demokrat Parti seçmeninin yeniden desteğini kazanmak, bize yeter de, artarda!
         5- Siyasi konularda yaklaşımınız nedir. Bu sorunun da cevaplanması lazım
         6- Bu kapsamda Başbakan Sayın Tayyib ERDOĞAN ın BOP Eş Başkanlığı hakkında ne düşünüyorsunuz?
         7- Yeni Anayasa ile yapılmak istenen değişiklikler hakkında ne düşünüyorsunuz0?
         8- Terörün nasıl önleneceği konusunda yaklaşımınız nedir?
         9- Sayın Başbakanın, önce inkar edip, sonrasında ortaya çıkınca, gerekirse Terörist Başı ile de görüşülür şeklindeki ifadesine, Demokrat Partinin Genel Başkanı olarak ne diyorsunuz, bu yaklaşımı nasıl karşılıyorsunuz?
         10- Uygulanan Kıbrıs politikası hakkında ne düşünüyorsunuz, sizce bu sorun nası çözülebilir?
          11- Yunanistan ın, 2004 Yında, Ege Denizinde bulunan iki adamızı; Eşek Adası ile, Bulamaç Adasını işgal etmesi husunda ne düşünüyorsunuz, sizce bu adalar nasıl geri alınır?
           12- Türkiye Ermenistan ilişkileri hakkında ne düşünüyorsunuz?
             Türkler, Ermenilere soy kırım yaptı iftiralarından nasıl kurtulacağız, ne olabilir, ne yapmamız lazım? (Anayurt Gazetesi 21 Mayıs 2012 Pazartesi

            Saygılarımla., 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder