12 Şubat 2014 Çarşamba

NE YAPMALI !?....

NE YAPMALI   !?-2
                                                                                   Mak. Yük. Müh. Ahmet YALVAÇ
      Sevgili Anayurt Okurları, bu gün de siyasi ağırlıklı tahliller yapmaya kaldığımız yerden devam edeceğiz.Konuyla ilgili olduğu , ve  olup bitenleri daha kolay anlayabilmek için, işe seçim sonrasında bilhassa da son bir haftada yaşanan gelişmeleri kısaca özetlemek, ve sonuçları hakkında görüşlerimi açıklayarak başlamak istiyorum.
     Tutuklu milletvekillerinin hapisten çıkartılmaları hususunda, İktidar Partisinin bir şey yapmadığı, yapmayacağı anlaşıldı.Bunun üzerine Cumhuriyet Halk Partisi CHP, konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşıma kararı aldı. Milliyetçi Hareket Partisi MHP de ise, kendi milletvekillerinin hapisten kurtarılmaları hususunda böyle bir çalışma da yok. Şimdi soru şu :
1-     Eğer Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tutuklu Milletvekillerinin tahliyeleri yönünde bir karar verirse, bu milletvekillerine ödenecek tazminatları kim karşılayacak?
Suçları tespit edilemediği halde, onları 2-3 yıldır içerde tutan Özel Yetkili  Mahkemeler mi, yoksa, hapisteki bu milletvekilleri için; onlar içerden çıkamaz diyen Sayın Başbakan mı , karşılayacak? Ya da Devletin kasasından mı ödenecek?
Tazminat ödenmesi işin bir boyutu. Peki Devletin zedelenen itibarı nasıl telafi edilecek?
                           GÜNDEM NEDEN SIK SIK DEĞİŞİYOR?
AKP, serbest bırakılmayan milletvekillerinden dolayı bir yara alkdı. Derken, futboldaki şike olayları ile, başta Fener Bahçe Kulübü Başkanı Aziz YILDIRIM  ve bazı Yöneticiler içeri alındı. Aynı şekilde,3,5-4 yıl önce Almanya da görülen Deniz Feneri eVdavasının Türkiye ayağı kapsamında RÜTÜK eski Başkanı Aykut Zahit AKMAN ile, Kanal7 Başkanı Zekeriya KARAMAN da içeri alındı. Peki bu son gözaltıların özel bir anlamı var mı ?
Elbet te var.. Tutuklu Milletvekillerinin serbest bırakılmaması ile vurgun yiyen AKP nin imajını tamir etmek; asıl sorunu unutturmak..! Peki, şimdi şu soruyu soralım :
2-  Federal Almanya Frankfurt Savcılığı, ısrarla, asıl failler Türkiye de derken; Sayın Bülent ARINÇ, Zahit AKMAN ın sorguya çekilmesine neden müsaade etmedi, hatta Sayın Başbakan sorguya çekilmesini önlemek için, Zahit AKMAN ı niye kendisine bağladı?
Acaba Alman Savcının, Zahit AKMAN ile şahsi bir sorunu mu var ? Elbet te olamaz.
Peki, Sayın Başbakan ın çekindiği bir husus mu var ki, Zahit AKMAN ın sorguya çekilmesine müsaade etmiyor, ve onu koruma altına alıyor? Bence Sayın Başbakan ın çekindiği çok nokta var.
Bu itibarla, Deniz Feneri eV nin Türkiye ayağı bütün yönleri ile muhakkak araştırılmalı
Bura da işin en ilginç tarafı şu:
Aradan 3 yıldan fazla zaman geçmiş, Zahit AKMAN ın sorguya çekilmesine yeni izin veriliyor. Peki, bu süre içerisinde deliller karartılamaz mı? Elbet te karartılabilir.
Peki, bu duruma Özel Yetkili Cumhuriyet Savcıları ne diyor? Bu güne kadar bir şey dediklerini  hiç duymadık !
Son bir haftayı aşkın bir zamandır ekonomik kriz konuşulmaya başlandı. Sayın Başbakan diyor ki,ekonomi bu sefer bizi teğet bile geçmeyecek. Peki şimdi soru şu:
2-     Yunanistan iflas etti. İspanya, Portekiz, hatta İtalya sallantıda. Amerika,borç batağında.  Avrupa ve Amerika da ekonomik kriz söz konusu ise, biz bundan nasıl etkilenmiyoruz? Peki ürettiğimiz malları kime satacağız?
      Şayet ekonomik kriz bizi etkilemeyecek se,döviz fiatları TL karşışında neden değer kazanıyor?
        Durum bu iken, Sayın Başbakan, 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekatı kutlamalarına katılmak için KKTC ye gitti. Bu güne kadar ki söylem ve eylemlerinin dışına çıkarak,Kıbrıs Türk Halkı ile,güneyde yaşayan Kıbrıslı Rumların, eşit haklara sahip 2 devlet statüsünde federasyonla birleşebileceğini söyleyerek herkesi şaşırtan bir konuşma yaptı
        Peki, 180 derecelik böyle ters bir dönüşü nasıl karşılamak lazım? Bence olaya kuşku ile bakmak lazım. Zira bu güne kadar, söylediğinin hep tersini yaptı.
       Sayın Başbakan, milliyetçi söylemi, baş gösteren ekonomik krizi unutturmak için yapmış olabilir.
        3-Eğer Sayın Başbakan milliyetçi söylemlerinde gerçekten samimi ise, ilk iş olarak Kuzey  Kıbrıs Türk Cumhuriyetini, başta Türk ve İslam ülkeleri olmak üzere tanımalarını sağlamak olmalıdır.Gerisi hikaye  !
         Böylece 1 hafta daha kazanmış olduk.Derken, bu sefer de Yüksek Askeri şura toplantısı öncesinde, başta Genel Kurmay Başkanı Sayın Or General Işık KOŞANER olmak üzere,3 Kuvvet Komutanı Or General istifalarını verdi.
         Sayın Or General Işık KOŞANER in istifa gerekçesi özetle şöyle:Kendi personelimin, hak ve hukuku nu korumama engel olunuyor   vs.
          Bence bu olay , hiç hafife alınacak bir şey değil..! Daha önceki yazılarım da da, Bir Ülke Nasıl İşgal Edilir gibi başlıklarla, ve daha birçok vesile, askere yapılanları, Amerika Birleşik Devletlerinin, Büyük Orta Doğu Projesi BOP kapsamında, Türk Silahlı Kuvvetlerinin çökertilmesi amacına yönelik  bir hareket olduğunu vurgulamaya çalışmıştım. Sayın Başbakan da, BOP un Eş Başkanı olduğunu defalarca söylediğine göre, geriye söylenecek ne kalıyor ki..!?
          4-Türk Silahlı Kuvvetleri Komuta Heyetinin istifasıyla sonuçlanan olay,ve perde arkası , Muhalefet Partileri tarafından TBMM de gündeme getirilmeli, basın ve yayın organları da , Halkımızın bu konu da aydınlanmasına vesile olmalıdır.
          Ben şahsen, Toplumu asıl sorunlardan uzak tutmak, Toplumu uyutmak için ,daha çok sayıda senaryonun olduğuna ve sırada beklediğine inanıyorum.
         Daha önceden de söyledim ,şimdi tekrarlıyorum. AKP ,bütün olumsuzluklara rağmen, iki kişiden birinin oyunu olarak, üçüncü defa iktidar oldu. Soru şu:
         5- Toplum Bilimcileri, AKP nin bu başarısının nedenlerini mutlaka araştırıp ortaya koymalı.
         Sayın Başbakan, işine gelmediği konular da ağzını açıp, gözünü yumuyor, kimseye söylemediğini bırakmıyor; herkesi azarlıyor, fırçalıyor, hakaret ediyor. Ama buna rağmen, oyların yarısını toplayıp götürüyor. Yoksa biz, azarlanıp aşağılanmaktan zevk mi alıyoruz? Toplum bilimcileri bunun cevabını muhakkak  bulmalı.
          Siyasilerden de araştırmalarını istediğim bir husus var:
           6- Seçimde oy kullanan seçmen sayısında, 6 milyon fazlalık olduğu söyleniyor .Başta, seçim hileleri  olmak üzere, bu konu da bütün yönleri ilke araştırılmalı,elde edilen bulgular Halkımızla paylaşılmalıdır.
            Ve şu kanaatimi sizlerle paylaştıktan sonra tekrar asıl konumuza dönmek istiyorum
             AKP nin, demokrasi ve insan hakları ile pek ilişkisi yok .AKP demokrasiyi, amaçlarına ulaşmak için bir araç olarak kullanıyor.Fotoğrafı iyi görmemiz lazım’
                  ÖZEL YETKİLİ MAHKEMELER LAĞVEDİLMELİ…!
           Görülmüş ve anlaşılmıştır ki ,Özel Yetkili Mahkemeler, adalet dağıtmak yerine,bir işkence ve eziyet mekanizması haline dönüşmüştür. Bu itibarla, huzura ve sükuna  yeniden kavuşmak için  ,bu Mahkemelerin derhal kapatılması lazım. Bu konu da ilk girişimi, elbet te Muhalefet Partilerinin yapması lazım
           Özel Yetkili Mahkemelerin, tutuklu listesine bakıldığında, aslında suç işlemedikleri halde, sadece İktidar Partisine karşı  olan, onları eleştiren önemli kişilerin olduğu açıkça görülmektedir. Anayasa suçu işlemiş, Devletimizin birlik ve bütünlüğüne kastetmiş insanlardan  kimse orada değil. Bu husus, Vatanına, Milletine bağlı vatandaşlarımızın vicdanını ciddi şekilde rahatsız etmektedir.
            Bu mahkemelerin, AKP nin Derin Devletinin bir parçası olduğu yönünde bir görüş hakimdir.
             Bence, Toplumu daha fazla germeden, işi tadında bırakmak en doğru bir yöntemdir
             SAYIN BAŞBAKAN İLE, SAYIN CUMHURBAŞKANI NEDEN  TÜRKÜM DİYEMİYORLAR?
              Bu hususun ilk nedeni şu:
               Ben İslami kesimi de iyi tanıdığım için, bu kesim, birleştirici unsur olarak, Türklüğü değil de, İslamı daha ön planda tutuyorlar.
               Ama bence, böyle bir görüş yanlış. Zira Kürtler de Müslüman oldukları halde, en azından bir bölümü, anarşi yanlısı, ve Yabancıların da kışkırtması ile ayrı bir Devlet kurmak istiyorlar. Osmanlı İmparatorluğu zamanında da kimseye ayrımcılık yapılmamış olmasına rağmen, hatta Devletin çok önemli makamlarına Müslüman olmayan kişilerin getirilmesine, ve bunların tebaaları huzur içinde yaşamalarına rağmen, zayıf anlarda İmparatorluğun altını oymuşlar, ve nihayetinde, bu gibi etnik grupların da etkisiyle, bir Cihan imparatorluğu yıkılmıştır. Onun için diyorum ki, Türk unsuru, Türkiye Cumhuriyetini kuran ana unsurdur.
           Türk Milleti, tarih boyunca hiçbir kimseye ırkçılık, ayrımcılık yapmamıştır. Ne zaman ki,işler ters gittiğinde , görev verdiği kişilerin etnik kökenini araştırmak gereğini duymuştur.Bu konu da sonu ihanete varan çok örnekler mevcuttur.
          Devlet Adamlarında, etnik köken konusunda Amerika dan bir örnek vermek istiyorum.
          Biliyorsunuz,ABD Başkanı OBAMA, Amerikalı bir zenci. Babası Afrika kökenli bir siyahi,annesi ise bir beyaz.Söylediklerine göre,beyaz olan anne tarafı,5-6 dereceden,eski ABD  Başkanları baba BUSH ve oğul BUSH ile akraba.Onlar da İngiltere Kraliçesi ELİZABET ile akraba
         Sonra Amerikalılar, OBAMA nın gerçekten Amerika da doğup, doğmadığını anlamak için, doğum raporuna kadar inceliyorlar.Amerika da kimse kökenini gizlemiyor, ya da gizleyemiyor. Bence gizlemesine gerek te yok.
          Eğer devleti yönetenlerin etnik kökeni bilinirse, bundan faydalı sonuçlar da ortaya çıkar. Örneğin ABD Başkanı, OBAMA değil de, bir Türk olsaydı ,bu husus, hem o Türk için, hem de bizim için bir gurur kaynağı olurdu.
         Eğer devleti yönetenlerin etnik kökeni bilinirse, o yöneticiler, idare ettikleri devletin açıktan aleyhinde bir faaliyet te bulunamazlar.
          Şimdi tekrar Sayın Başbakan ile, Sayın Cumhurbaşkanının niçin Türküm demedikleri ya da diyemedikleri hususuna geliyorum.
         Anayasa da deniyor ki,Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes, Türktür..Durum böyle olunca da,Sayın Başbakanla, Sayın Cumhurbaşkanının, ben Türküm demedikleri,ya da diyemediklerine ne demeli..!?
          Özellikle de Sayıın Başbakan, ben Türkiyeliyim ifadesini çok kullanıyor Anayasanın açık hükmüne rağmen, her vesile tekrarlaması aslında bir suçtur.Ve bu suç ta bölücülüğe teşvik tanımına girer.
          Aslında böyle bir Anayasa suçunu işleyenler sıradan kişiler de değil .Bu sözler ve arka planı, aslında tahlil edilmesi gereken önemli ipuçlarıdır.
           Daha önceki yazılarım da da zaman zaman değindim.Almanya, İngiltere, Fransa, ABD gibi gelişmiş batılı ülkeler de, cumhurbaşkanı, ve başbakanın kim olabileceğinin belirlenmesi için,1.5-2 yıl geçmesi gerekiyor.Bu süre içerisinde potansiyel adaylar birbirleriyle, örneğin televizyonlarda tartışıyorlar. Basın yayın organlarının tamamı bu işi yakından takip ediyorlar.Bu süre içerisinde, ilave olarak, bu potansiyel adayların, eğitim durumu, devlet tecrübesi, etnik kökeni de dahil, her şey tartışma konusu yapılıyor. Sonun da daha iyi eğitimli daha donanımlı, ve devlet tecrübesi daha fazla olan aday kazanıyor. Acaba, şu anda bizi yönetenlerde bu özelliklerden hangileri var?
           Sayın Başbakanın devlet tecrübesi olmadığını bir yana bırakın, bir yabancı dil bile bilmiyor.
          Sayın Başbakan, ustalık dönemine girdiğini, söylüyor ama, devlet te çalışmadan, uygun ve yeterli eğitim almadan usta olunmaz ki..!
          Eğer uygun eğitim almadan bir insan her konu da, her şeyi bilebiliyorsa, o zaman, eğitim sistemine niye trilyonlar harcıyoruz.? Halkımızın bu hususu görmesi ve anlaması lazım .İşler , ancak o zaman iyiye doğru gitmeye başlar.
         Toplumumuz da, gazete okuma oranı, yüz de 6 kadar. Üstelik gezip görme ,araştırma, alışkanlığımız da, büyük bir kesim de hala söz konusu değil.Bu itibarla gelinen noktaya demokrasi de diyemeyiz. Yapacağımız iş şu:
         Bize sağını gösterip, sol vuranlara, laf ile peynir gemisi yürütmek isteyenlere, seçimde oylarımızla gereken cevabı vermemiz lazım.
          Bizi yönetecek olanların Dindar olması, ya da öyle görünmesi, ilk ve tek faktör olmamalı. Zira böyle bir görüntü kamuflaj da olabilir. Saygılarımla..
            ANAYURT Gazetesi 5 Ağustos 2011 Cuma
            ***
NE YAPMALI..!?-5
                                                          Mak. Yük. Müh. Ahmet YALVAÇ
     Sevgili ANAYURT Okurları,bu gün de terörün niye önlenemediği, daha doğrusu nasıl önleneceği hususunda tahliller yapmaya ve Ülkemizi bekleyen tehlikelere değinmeye devam edeceğim .Olup bitenleri daha kolay anlayabilmek için, özellikle şu son 1 Hafta içerisinde Türkiye nin gündemine  oturan yeni olaylar, yeni konular hakkında da bir şeyler söylemek istiyorum.
       Terörün niye önlenemediği, ve Ülkemizin bölünme noktasına gelmiş olmasının baş sorumlusunun şu anda Türkiye yi yöneten AKP İktidarının olduğunu burada özellikle belirtmek istiyorum                                                                                                                                                     Peki bizim dışımızda, örneğin  Almanya, İngiltere, Fansa, Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkeler de, her hafta yeni bir olay, ve yeni bir konu gündeme oturuyor mu ? Sizce bu gibi hususlar da bir anormallik, bir gariplik yok mu?
      Gündeme oturan her konuda, Toplumun dikkati o tarafa yöneliyor, ve temel sorunlar da, böylece ya ötelenmiş, ya da unuturulmuş oluyor. İşin en garip tarafı ise, bizim  yapımzdan olsa gerek,Halkımız, atıp tutanlara,bağırıp,çağıranlara daha fazla inanıyor,daha fazla itibar ediyor.İşte asıl tehlike de burada.
     Bundan önceki yazımda ,sırada daha ne senaryoların bizleri beklediğini söylemiştim.
     PKK nın bu son 1 hafta içerisinde gerçekleştirdiği terör eylemleri neticesinde, 11 asker ile ,1 Binbaşı nın şehit edilmesi, ve bunun ardından, Kuzey Irak a ve Kandil Dağına hava harekatının başlamasını da, kendiliğinden meydana gelen, gelişen olaylarmış gibi de  düşünmemek lazım
     11 Asker ile, 1 Binbaşının katledilmelerinin dışında, ilave yeni şehitlerimizin de olduğunu düşünürsek, ki bu olaylar alınan o kadar güvenlik önlemlerine rağmen meydana gelmiştir, ne kadar büyük bir bela ile karşı karşıya olduğumuz anlaşılmaktadır.
     Alınan onca güvenlik önlemlerine rağmen, şehitlerimizin artmasını sadece PKK nın işi olarak ta düşünmek yanlış. Bu olaylar da, Dış Güçler tarafından PKK ya istihbarat ve teknik konular da yardım da yapılmış olabilir
      PKK nın eylemlerine karşılık olarak yapılan hava harekatını da bir gaz alma, Toplumun tepkisini yumuşatma olarak ta değerlendirebiliriz. Zira bu güne kadar, Kuzey Irak a ve Kandil Dağına bir kara harekatı yapılmış değil. Demek ki Amerika buna müsaade etmiyor. Sebebi ise, PKK nın bitirilmesi ABD nin çıkarlarına uygun değil de ondan!
      Peki, Kandil Dağına hava harekatlarını yöneten komutan, Diyarbakır 2.Hava Kuvvet Komutanlığı Kurmay Başkanı Tuğg. Kubilay BALOĞLU nun, harekat daha devam ederken,18 Ağustos tarihinde,Balyoz davasından tutuklanarak, Hasdal ceza evine gönderilmesine ne demeli…!?
      Yoksa bu da, Hükümetin PKK ve BDP lilere yaptığı bir jest mi,onların gazını alma operasyonu mu..!?
      Dirayetli ve vatansever üst düzey komutanların bir biri ardına tutuklanarak hapse atılmalarını Türkiye nin işgal edilme hazırlıklarının bir parçası, bir Amerikan arzusu olarak değerlendirmek daha doğru olur.
       Amerika Birleşik Devletleri, Güney Doğudaki Kürt vatandaşlarımızı sürekli olarak kışkırtıyor. Peki,orada Türkiye Cumhuriyeti ne karşı büyük bir kalkışma hareketi olursa, acaba bu isyan hareketini polis gücü ile mi bastıracağız..!? Bu mümkün mü?...
      Buradaki temel sorun, Halkımızın buna inanmasını sağlamaktır. Eğer bu başarılabilirse, Halkımız olup bitenleri anlayacak, ve kendi Askerine muhakkak sahip çıkacaktır.
      HAPİSTEKİ TSK MENSUPLARI DERHAL SERBEST BIRAKILMALIDIR!
     Daha önceki yazılarımda da zaman zaman değindim, şimdi tekrar söylüyorum. Türk Silahlı Kuvvetleri TSK,daha önce yapılan darbe ve darbe girişimlerini, verilen muhtıraları,kendilerine verilen Cumhuriyeti Koruma , ve Kollama görevi dahilinde yapmıştır.Eğer, TSK İç Hizmet Kanunu, ve Anayasada ki böyle bir göreve açık maddeleri kaldırmadığınız sürece,TSK mensuplarının,İrtica Tehlikesine karşı önlem almak maksadıyla, yapılan senaryo çalışmalarını, Hükümeti devirmeye çalışıyorlar diye algılayıp, bazı komutanları içeri almak, hukuken yanlış bir uygulama.
      Eğer gücün yetiyorsa, İç Hizmet Kanunu ile, Anayasadaki ilgili maddeyi değiştirirsin, olur biter.
      Sonra, eğer her kim söylerse, ki Türkiye de İrtica Tehlikesi yoktur; bu da yanlış. Zira, Adalet ve Kalkınma Partisi AKP nin kapatılma davasında, AKP nin laikliğe aykırı  söylem ve eylemlerde bulunduğuna dair, Anayasa Mahkemesinin gerekçeli bir kararı var.Söylemek istediğim husus şudur:
      Muhalefet Partileri, bu konuda dava açarlarsa, TSK mensuplarının irticaya karşı eylem planları suç olmaktan çıkar, ve içerdekiler de bu şekilde hapisten kurtulur.
      Anayasa Mahkemesinin AKP hakkında vardığı açık hüküme   rağmen, AKP İktidarının, Anayasa Mahkemesinin bu kararını hiçe sayarak, Milli Güvenlik Belgesinden İrtica tehlikesinin çıkarılmış olması bir suç değil mi? İlgililere duyurulur.
     Bir yazımda sizlere Kapadokya ziyaretimden de bahsetmiş, ve orada da, Yabancılara toprak satışlarının arttığına işaret etmiştim. Turist rehberinin bir tespitini burada sizlerle paylaşmak istiyorum.Biz öyle bir coğrafya da bulunuyoruz ki, zenci bile olsak, bizi burada rahat bırakmazlar.Onun için ben de bu söze bir ilave yapmak istiyorum.
     Hükümetin ağzından düşürmediği Demokratik Açılım, saçılım ifadesi ve çalışmaları , aslında işin kılıfı. Asıl amaç, Türkiye nin bölünüp parçalanmasıdır Bu projenin asıl sahibi de ABD dir
     Arap Aleminde başlayan halk isyanları, sonunda Suriye ye de sıçradı. Suriye bizim sınır komşumuz olduğu için, oradan kaçıp Türkiye ye gelenler ile, ilerde muhtemelen  Suriye tarafında, sınırımızda oluşturulacak bir yasak bölge bizleri yakından ilgilendiriyor.
      Irak tam olarak işgal edilmeden önce de, Kürtleri sözde Saddam Hüseyin in zulmünden korumak için, Irak ın kuzeyinde bir yasak bölge ilan edilmişti. Buraya Saddam giremedi ama, daha sonraları burası Kürtlerin egemen olduğu bir bölge haline getirildi. Ve biz şimdi oralara Barzani, ve ABD nin izni olmadan giremiyoruz.
      Korkumuz odur ki, komşumuz Suriye de de, Türkiye tarafında bir Kürt Bölgesi oluşturulur. Bu aslında bir projedir. Amaç , Irak, İran, Suriye, ve nihayetinde Türkiyeden de toprak koparıp, bağımsız bir Kürt devleti kurmak. Bizdeki Demokratik  Açılım, saçılım söylem ve eylemlerinden, aslında bunu anlamak lazım.
     Suriye deki halk isyanı nın bizi ilgilendiren en önemli tarafı ise şu:
      Sayın Başbakanımız Suriye için diyor ki, sabrımızın sonuna geldik! Bu ne demek?
      Yoksa Suriye bize mi bağlı? Ama değil. O halde böyle bir söylemin perde arkasında ne var?
      Amerika Birleşik Devletleri  bizim Suriye ye askeri müdahalede bulunmamızı istiyor. Ve Sayın Başbakanımız da ABD nin ağzıyla konuşuyor.
      Sayın Başbakanımız, daha önceleri Mısır da ki ayaklanmada da , Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü MÜBAREK için, açıklamaları yetersiz demişti.Tabii ki, burada da gücü Amerika dan aldığı  anlaşılıyordu
     Amerika bizi İran la da kapıştırmak istiyor.
      Kılavuzu Amerika olanların sonlarının ne olduğu malum! Ama biz burada Türkiye nin hak ve   menfaatlarını  konuşuyoruz.
      Sayın Başbakan daha önceleri; yani isyan hareketleri başlamadan önce, Arap Liderleri nezdinde, demokrasiye geçiş yönünde telkinde bulunsaydı, bu konu da çaba sarf etseydi daha inandırıcı olurdu
      Sadece birileri istedi diye, yada birilerine yaranmak için, önceden dost olduğun, ya da öyle gözüktüğün kişi, ya da kişilerle 180 derece ters bir görüntü sergilemek, bizim geleneklerimiz açısından etik te değildir.
      Dış politikadaki zikzaklara ve yanlış işlere örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Ben bu gibi zikzakların ve yanlış işlerin ulusal çıkarlarımıza zarar verdiğini, vereceğini özellikle burada vurgulamak istiyorum. Bu konuda yapılacak işlerden bazıları şöyle
1-     Muhalefet Partileri, Hükümete bir gensoru vererek dış politikada yaşananları, ve Hükümetin yaptıklarını tartışmaya açmalıdırlar..
2-     Yukarda işaret ettiğim hususları ve gensorudan çıkan neticeleri detaylı olarak Topluma anlatmak, ve bunun yollarını aramak
TÜRKÜM DEMEKTEN İMTİNA EDENLER ÜNİTER YAPIYA NE KADAR İNANIR?
Aslında sorunun başlangıcı, dolayısıyla sorunun çözümü de, bu sorunun cevabı ile ilgili
 Ne Mutlu Türküm diyemeyen, Cumhuriyetin kazanımlarına inanmayan, Atatürk İlke ve İnkilaplarına karşı çıkanlardan,Cumhuriyetin altını oymaya çalışanlardan,Üniter yapıya bağlı kalmalarını beklemek büyük bir hatadır
Sayın Başbakan, Sayın Cumhurbaşkanı, ve bazı Milletvekillerinin bu konularda ne düşündüklerini biliyoruz
 Bizi Yönetenler,Türk e, Türklüğe savaş açmaktan, Türklüğü Anayasadan silmeye çalışmaktan vazgeçsinler, ve ettikleri yemine sadık kalsınlar.
 Ama ben öyle inanıyorum ki, büyük Türk Ulusu, bu zor günleri de mutlaka atlatacaktır.
  Bu gün, Atatürk İlke ve İnkilaplarına, Cumhuriyetimizin kazanımlarına inanmayan, bu değerlere karşı olan bir gençlik yetiştirilmeye çalışılmaktadır. Asıl tehlike de buradadır
 İslami kesimin çok büyük bir bölümünün bu düşüncede olduğunu söyleyebilirim. İslami Kesimin, ATATÜRK ü, ve TSK yı niye sevmedikleri ayrı bir yazı konusu.
                                      TERÖR NASIL ÖNLENİR?
Bu konu da da daha önceleri ipuçlarını verdim, şimdi tekrarlıyorum. Şu anda Güney Doğu bölgemizde yaşayan, ama kendini Kürt bilen çoğu vatandaşımızın, aslında Türk olduğunu ortaya koyan bilimsel araştırmalar var .Eğer bu bilimsel araştırmalar, basın aracılığı ile  buralarda yaşayan vatandaşlarımıza duyurulursa, televizyon programları yapılırsa, çok yararlı neticeler elde edilir.O zaman, bu vatandaşlarımız, kendilerinin başka bir ırktan olmadıklarını öğrenir,ve Yabancıların kışkırtmalarına kanmazlar, ve anarşiye karışmazlar.
Ayrıca, Kürtlerin de kim oldukları bilimsel olarak araştırılmalı. Burada ben küçük bir örnek vermek istiyorum.
Yenisey Anıtlarında şu sözlerle başlayan bir ibare var: Men Kürt İlhan Alp URUNGU….Bu bir Orta Asya Türk lehçesi.Peki,buna ne demeli !?
      PKK LİDERİ ABDULLAH ÖCALAN, ASLEN ERMENİ Mİ, ASIL ADI ARTİN AGOPYAN MI?
      Abdullah ÖCALAN ın, aslen Ermeni olduğu, adının ise, Artin AGOPYAN olduğu yönünde  makale okudum. Şimdi yetkililerden bunun doğru oıup olmadığını öğrenmek istiyorum
       Eğer bu haber, yetkililerce teyit edilirse, terörün önlenmesinde bize şöyle bir yararı var:
        Eğer, Kürt vatandaşlarımız, Abdullah ÖCALAN ın Ermeni asıllı olduğunu öğrenirler se, en azından bir kısım Kürt vatandaşımız, Abdullah Öcalan ın peşinden gitmekten vazgeçer. Bu da terörün önlenmesinde önemli bir katkı sağlar.
                           500 BİN GİZLENMİŞ ERMENİ NEREDE?
     Öldürülen  Ermeni AGOS Gazetesi yazarı Hırant DİNK, Kurtuluş Savaşında bir kısım Ermenilerin tehcire uğramamak için Müslüman olduklarını, ve halen, Türkiye Cumhuriyetinde önemli Makamları işgal ettiklerini, ve bu gibileri açıklayacağını yazmıştı. Devletin önemli Makamlarını işgal eden bu gizlenmiş Ermenilerin, isimlerinin açıklanacağından korktukları için, Hırant DİNK i öldürdükleri söyleniyor.
      Dil Tarih Kurumu eski Başkanı, Sayın Prof Dr Yusuf HALAÇOĞLU da, bu gibi Ermenilerden bir kısmının Alevi Kürt kimliği ile gizlendiklerini söylüyordu.Aslında tamamı olmasa da,Alevi  Kürtlerin büyük bir kısmının Ermeni asıllı olduğuna vurgu yapmak istemişti.Bu gibi açıklamalarından sonra,Sayın HALAÇOĞLU görevden alınmıştı.
     Bunun gibi araştırmaya dayalı bilimsel bulgular, bize uluslararası tartışmalar da, Türklerin, Ermenilere Soy Kırım uyguladığı iddialarının asılsız olduğunu ispatlama da katkı sağlar.
     Eğitim Kurumlarında, Devletimizin önemli Makamlarında, Parlamento da bulunup ta, Türkiye nin, ve Cumhuriyetimizin aleyhinde faaliyet te bulunanların, Ermeni asıllı olduklarını n  ortaya çıkması durumunda uykudan uyanmış olacağız.
        Bizim sözümüz, etnik kökenini gizlemeden,eğitimde, bilimde,sanat ta, sanayi de,ticaret te katkı koyan, yasalarımıza bağlı olan Ermeni kökenli vatandaşlarımıza değil, sağ gösterip sol vuran,Türkiye nin aleyhinde faaliyet te bulunan gizlenmiş Ermenileredir
       Tabiî ki daha başka kökenden olup ta, bizi yöneten, ama Türkiye nin aleyhinde faaliyet te bulunan başka kişiler de bulunabilir. Sorun, iyi bir vatandaş olup olmamakla ilgili.
     Bunca yaşananlardan ve tecrübeden sonra, daha dikkatli olmak, tedbir almak açısından bunları yazmak zorunda kalıyorum. Saygılarımla,

ANAYURT Gazetesi 26 Ağustos 2011 Cuma

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder